Gönderi

190 syf.
·
Puan vermedi
·
14 günde okudu
Descartes modern felsefenin kurucusu kabul edilir. Ve onun felsefesi de felsefeyi tamamen değiştiren entelektüel bir devrimin simgesi olarak görülür. Orta Çağ skolastisizminin son bulmasında büyük payı vardır. Meditasyonlar’ında yer alan skeptik argümanları ve akıl beden düalizmi argümanlarıyla ünlüdür. Bugün bile epistemolojide Descartes’ın skeptik argümanlarının nasıl aşılacağına dair tartışmalar vardır ve aynı şekilde zihin felsefesinde de Descartes’ın kurmuş olduğu akıl-beden ikiliğini aşmaya çalışan ve argümanlarını tam da bu ikiliğin karşısına koyan zihin felsefecileri vardır. Descartes bunu nasıl becerdi yüzyıllar süren orta çağ felsefesinden sonra Descartes geldi ve bir anda felsefenin seyri mi değişti? Tabii ki böyle olmadı. Aslında Descartes’ten önceki düşünürler orta çağ anlayışının yanlış temeller üzerine kurulu olduğunu kimi zaman canları pahasına kimi zaman da insanlığa mal olma pahasına insanlara göstererek ödemişlerdir. Bkz: Bruno, Galileo. Kabul edilen tüm bilgilerin yanlış olduğunun ortaya çıktığı bir toplum düşünün. Binlerce yıldan beri doğru olduğu sanılan pek çok şey yanlışmış meğer. Bu durum insanların bilginin imkanı konusunda şüphelenmesine yol açar. Descartes’ın da böyle bir meditasyona yönelmesi bu noktada gayet anlaşılabilirdir. Descartes Meditasyonları altı günlük bir tefekkür sürecine tekabül etsin diye altı meditasyon yazmıştır. Modern felsefenin kurucusu dedik ama bizim bugünkü anladığımız anlamda bir modernlik söz konusu değil çünkü Descartes’ın yaptığı meditasyonların yani derin düşünme biçimleri dini anlamda bir derin düşünme biçimleridir. Bir bakıma dini düşünmenin talimatlarını uyguladığını söyleyebiliriz. Descartes’e göre her düşünen önce ruhundaki hata ve yanılgıların farkına varmalı ve onlardan sıyrılmalıdır. Her şeyden şüphe eden her şeyi sıfırdan ele alan bir adam düşünün. Sonrasında doğruluğundan en ufak kuşku duyulabilecek tüm bilgileri elemeye dayalı bir yöntem uyguladığını. Descartes’ın bu kadar vurucu olma sebebi “cogito ergo sum” diyerek kendi varlığını bulup Tanrı’nın varlığını bulamıyor oluşuydu. Böylece insan ilk kez Tanrı’ya bağımlı olarak var olan bir özne olmaktan kurtuldu. İnsanın doğruluğundan emin olabileceği tek bilginin kendi varlığı olduğu ortaya çıkıyordu. Tanrı, Descartes’in düşünüşünde ancak insana bağımlı olarak ulaşılabilen bir kavrama dönüşmüştü. Böylece Tanrı merkezli evren tasarımı, insan merkezli evren tasarımı ile yer değiştirdi. Paradigma kırıldı. Tüm bunların yanı sıra Descartes’ın dili gayet duruydu ancak buna rağmen anlamakta zorlandığım kısımlar oldu bunun sebebini de bahsi geçen cümlelerin anlam yoğunluğundan kaynaklandığını düşünüyorum. Descartes’ın birçok noktada da kafasının karışmış olduğunu görüyordum belki de kafası karışan yalnızca bendim :D
Meditasyonlar
MeditasyonlarRené Descartes · Bilgesu Yayıncılık · 20071,095 okunma
·
398 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.