Gönderi

Şafii, "Dinde olmayan şeylerin sonradan ortaya atılması iki türlü olur: Bir kısım bidatler vardır ki, kitap, sünnet, eser ve icmaya muhalefet eder ki, bu sapık bidattir. Ikincisi ise bunların hiçbirine muhalefet etmeyen bidattir ki, bu da kötülenmeyen bidattır (bidatı hase ne)." der. Izz bin Abdüsselam, bu tarife dayanarak bidati kı sımlara ayırarak şöyle der: "Resûlullah'ın zamanında ya pılmayan her fiil bidattir. Bidat beş kısma ayrılır: 1. Vacip bidat 2. Haram bidat 3. Mendup bidat 4. Mekruh bidat 5. Mubah bidat Bunu anlamanın yolu bidati şeriatın konularıyla karşılaştırmaktır. Eğer o, vacip konulara giriyorsa, vaciptir. Allah'ın ve Resûlullah'ın sözlerini (kitap ve súnneti) anlamak için nahiv (gramer) ilmini ortaya çıkarmak ve geliştirmek gibi. Bu ilim şeriatın muhafazası için vaciptir. Vacibin kendisiyle tamamlandığı şey de vaciptir. Eğer bidat bu grubun dışındaki bir gruba mekruh, mubah, haram veya mendup hükümlerinden birine giriyorsa bu da o gruptandır. Her şeyin en iyisini bilen Allah'tır." Ibni Kesir'de bu tarife uymuştur. Ibni Teymiye şöyle der: "Bidat ismi verilip de, şeri delillerle güzelliği sabit olan bir konuda iki şeyden birini yapmak gerekir. Ya, "Lügatte buna bidat denilse de bu dinde bidat değildir." Denir; mesela Hz. Ömer'in insanların teravih namazını kılmak için bir imamın arkasında durarak cemaatle namaz kıldıklarını görünce, "Bu ne güzel bidattir." demesi gibi, burada bidat lūgat anlamındadır; ya da bu genel bir hükümdür, bazı tercih edilen sebeplerden dolayı özel bir hüküm taşımaktadır." der... Özet: Önceki bilgilere dayanarak, bidatin dinde aslı var mı yok mu olduğunu öğrenmek için hüküm vermeden önce, öncelikle o işin şeri hükümlere uyup uymadığına bakmak gerekir. Eğer o işin şeri hükümlere delalet eden bir aslı varsa, o bidat değildir. Eğer aslı yoksa o bidat ve sapıklıktır. Not: sonuç olarak özellikle istenen, ahkamı söylemeye ve fetvaya cüret etmeye başlamadan önce İslam'ı ve hükümlerini öğrenmeleridir.
·
70 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.