Gönderi

252 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
Uyudum, uyandım ve bir baktım Mars'tayım.
Evet, hikaye böyle başlıyor. Arizona'da Apaçi akımından kaçan John Carter, bir anda çok halsiz hissederek bir mağarada uyuyakalır, ama nasıl bir uyuma; Marstadır. Bu belirsizlik kitabı ilk başta fantastik yapıyor gibi ama kitabımız bilim kurgu. Marsta üç halk var. Helium, Zodanga ve Thark. Helium ve Zoganda insanları aynı bizim gibi insan formunda. Helium insanları kırmızı insan olarak geçiyor. Tharklar ise 3/4 metre uzunluğunda olan tüysüz, yeşil renkli mars yaratıklarıdır. Zekilerdir, telapati özellikleri de vardır. Fakat bu kadar cüsseli yaratıkları John Carter'ın bir yumrukla yere serip öldürmesine anlam veremedim. Yer yer ben Conan mı okuyorum diye kendime sorup durdum. :)) Yakın zamanlarda yazıldığı için de belki böyle bir etkilenme söz konusu diye düşünüyorum. Kitabı okurken küçükken ailecek izlediğimiz uzaylı filmlerini anımsadım. Orada da böyle betimlenen yaratıklar vardı. Gerçekten kült ve baş eserlerden olduğu için belki de bir uyarlamasını izlemiş olabilirim. Evet, nerede kalmıştık.. hah John Carter'ın Conan benzerliği. :) Telapati yeteneği olan Marslıların, John Carter'ın zihnini okuyamaması ama onun okuması peki? Ya da o kadar mucizevi şekilde olaylardan sıyrılması ve her şeyin lehine ilerlemesi. Öncü eserlerden olduğu buradan belli. Conan havasını da gerçekten hissettim. Kitap boyunca hep bir oluş var. Daha yakın zamanda yazılan okuduklarıma kıyasla ise hani böyle tamam olaylar hızla döner ama düşündürücü aforizmalık sözler de yazılıp çizilir, tespit yapılır. Evet, maalesef burada yok. Bu kitabı kötü yapmıyor tabi ki. Bu sadece kendine özgü başka bir hâli. Kitap hakkında ufak bir taslak vermek istiyorum. Burada ufak bir spoi uyarısı koyayım. #Spoi# John Carter arkadaşı ile Arizona'da maden keşfine çıkmıştır. İkisi de orduda önceden görev yapmış yüzbaşılardır. Daha sonra yolları bir şekilde Apaçi saldırısı ile bölünür. John Carter'ın arkadaşı ölmüştür, kendisi de apaçi akımından kaçarak kendini bir mağaraya atar ve uykuya dalar. Bedeni mağarada kalır ama astral bir seyahat yaparak kendini Mars'ta bulur. Burada yeşil marslılara tutsak düşen Carter kendisiyle dalga geçen adamı bir yumrukla yere serer. Onu öldürdüğü için onun tüm unvanı ve her şeyini üstüne geçirir. Öldürdüğü kişi bir lider olduğu için bir tutsaktan çok daha iyi muamele görür. Mars halkı ile iyice haşır neşir olduktan sonra kendi gibi tutsak getirilen bir kadına aşık olur ama bu kadın dünyalı değil marslıdır. Silsile şeklinde gelişen olaylar neticesinde işin içine aşk da dahil olmuştur. Şimdi bir kaçış hikayesinin içindeyizdir. Tam her şey çok güzel oldu Carter mutlu oldu evlendi derken. (Kırmızı insanlar gezegenin atmosferini yapmışlardı bu arada, Marstaki oksijen onlar sayesinde olmuştu.) Zamazingonun bozulası gelir. Havasızlıktan herkes bir bir yere yığılır. Carter aşkını ve Marsı kurtarmak için düzeneğin yanına giderken yere yığılır ve tekrar kendini dünyadaki mağarada bulur. Aşkına ve Mars'a dönmek için yollar arar. Evet spoiler bitmiştir. Kitabı dilimize kazandıran
Fihrist Kitap
Fihrist Kitap
'a ise teşekkürlerimi sunuyorum. Editörlük, sunuş kısmı da gerçekten iyiydi. Sadece gözüme takılan bir editörlük hatası vardı. Belki diğer baskıda düzeltmek isterlerse diye söylüyorum lütfen yanlış anlaşılmayayım; sayfa 231'de üst kısımlarda yer alıyor. Onun haricinde gözüme bir pürüz takılmadı. Yayın programlarını ilgi ile takip edeceğim. Umarım daha hiç el atılmamış güzel kitapları da bize kazandırırlar. John Carter'ın yani Barsoom dizisinin devamını merakla bekliyorum. :))
John Carter: Mars Prensesi
John Carter: Mars PrensesiEdgar Rice Burroughs · Fihrist Kitap · 202177 okunma
··
540 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.