Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Ana soru şu; Bu ülkenin siyasetçilerinin tamamı, siyasi partilerinin tamamı,aydınlarının tamamı, sanatçılarının tamamı, bakanları, başbakanları, cumhurbaşkanları karşı karşıya olduğumuz sorunun etnik bölücülüğe dayalı siyasi bir proje olduğunu, biliyor ve kabul ediyormu? Şiddetin, bir insanı öldürmenin, öğretmen öldürmenin, imam, korucu, gazeteci, asker öldürmenin bozulmuş bir psikolojinin sonucu olmadığını, aksine bilinçli olarak seçilmiş hedefler olarak bu saldırıların akıllıca yapıldığını biliyorlarmı? Biliyorlarsa, neden bu sorun etnik bölücü terör örgütü diye isimlendirilmiyor da Güneydoğu sorunu Kürt Sorunu veya Geri Kalmışlık sorunu olarak adlandırılıyor? Eğer terörle mücadele topyekün devlet organlarının, siyasi iktidarın,siyasi partilerin, entellektüellerin, sanatçıların ve de güvenlik güçlerinin mücadelesi ile ortadan kaldırılıcaksa, daha hastalığın teşhisinde neden bir araya gelemiyoruz? Kendi Kendimize şu soruyu soralım; Bölücü terör yaşamsal, yani varlığımıza ülke ve millet bütünlüğünü parçalamaya yönelik bir tehdit mi, değil mi? Eğer yaşamsal bir tehdit diyorsanız, alacağınız tedbirler farklıdır. Burada kişi düşünceleri arasında farklılıklar olabilir, ancak siyasi iktidarlar, Cumhurbaşkanı, güvenlik kuvvetleri ve yargı başta olmak üzere diğer devlet kurumları arasında ciddi değerlendirme farklılıkları varsa, mücadelede başarılı olunabilir mi? Diğer bir ifade ile bu sorun milli bir dava haline getirilip, millete mal edildi mi?
Sayfa 62 - Pozitif YayınlarıKitabı okuyor
13 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.