Gönderi

tarih ne kadar tekerrürü seviyormuş
Stockholm lnter n ational Peace Research Institute (SIPRI) adlı kuruluşun rapor l arına göre 2007 yılında tüm dünyada askeri harcamalar için 1.339 milyar dolar harcandı. Bu rakam 2006 yılına göre yüzde 6'lık bir artışa işaret ediyor. 1998-2007 yılı rakamlarına bakılırsa, bu on yıl içinde askeri harcamalar yüzde 45 artmıştır. Bu on yıl içinde en büyük harcamayı ABD, Bri­ tanya, Çin, Fransa ve Japonya yapmış. En büyük artış ise yüzde 202 ile Çin' de, yüzde 162 ile Doğu Avrupa ülkelerinde, yüzde 153 ile Malezya' da olmuş. 2007' de Türkiye, satın alma pari­ tesine göre yapılan sıralamada silahlanma harcamalarında16,5 milyarla dünyanın 14. ülkesi. İsrail ise 2007'de askeri harcama­ lar için 56 milyar şekel yani 13,5 milyar dolar ayırdı ki, bu ra­ kam 2009 bütçesine çok yakın. İsrail'in kuruluşundan beri is­ tihbarat ve silahlanma alanlarında yoğun bir işbirliği olduğunu biliyoruz. Türkiye ile İsrail arasındaki askeri alışverişin boyut­ larını ise bilmiyoruz. Ama asıl, Türkiye'nin silahlanmaya ayır­ dığı bütçe nedir, Türkiye' de silah sektörü kimlerin elindedir, Türkiye'nin hangi tür silahlara ihtiyacı olduğuna kimler ve na­ sıl karar verirler, kimler nereden ne tür alımlar yaparlar, aracılık yapan kurumlar hangileridir, nasıl lobi yaparlar, kaç lira komis­ yon alırlar gibi konuları bilmiyoruz. Çünkü bu konular bir çeşit devlet sırrıdır ve üzerinde konuşmak büyük bir tabudur. Üstelik konuyu tabu haline getirenler sadece askerler değil sivillerdir de. Asker-sivil maaşları farklı Bildiğimiz bazı şeyler elbette var. Örneğin 2009 yılı Milli Savunma Bakanlığı (MSB) bütçesinin 2008'e göre yüzde 9,l'lik artış göstererek yaklaşık 14,532 milyar TL ' ye bağlandı. Savunma Bakanlığı bütçesi görüşülürken Savunma Bakanı Vecdi Gönül,kameraların salondan çıktığını sanmış ve müsteşarı Korgeneral Ahmet Turmuş'un kulağına eğilerek "Güneydoğu' da bir operas­ yon göstersek bütçeyi çoktan kurtarırız" demişti. CHP Muğla Milletvekili Ali Aslan da gayet yerinde bir şekilde "Bütçeyi şi­ şirmek için kaç hayali operasyon yaptınız? Gönül' ün bu sözleri, bölücü terör örgütünün neden bir türlü bitirilemediğinin kanıtı mıdır?" diye sormuştu. Elbette bakan sözlerini inkar etmiş, sa­ vunma bakanlığı bütçesi kabul edilmiş, konu da kapanıp gitmişti. Bu bütçenin 6 milyar 175 milyon TI . .: si personel gideri. An­ cak Adalet veya Sağlık Bakanlığı'nın personel harcamalarının çok üstünde olan bu harcamaların nasıl dağıldığını bilmiyoruz çünkü 28 Şubat 1997 müdahalesinden beri valilerin, müsteşar­ ların, genel müdürlerin, prof esörlerin maaşları kamuoyuna açık ­ lanırken subayların maaşları, ek ödemeleri ve tazminatları karşı­ laştırmalı tablolarda yer almıyor. MSB bütçesinin 7 milyar 324 milyon TI . .: si ise 'mal ve hizmet alımları' gideri. Ancak mikta­ rını hiçbir zaman öğrenemediğimiz bütçe dışı kaynaklarla bir­ likte 'mal ve hizmet alımı' diye tabir edilen silah, teçhizat ve askeri teknoloji alımları için ne kadar harcandığını bilmiyoruz. Bütçe dışı fo nlar Bütçe dışı kaynaklardan en önemlisi 1989' da oluşturulan Sa­ vunma Sanayii Destekleme Fonu (SSDF). Fonun gelirleri, gelir ve kurumlar vergisi, at yarışları, haf i f ateşli silahlar, akaryakıt, alkol ve tütün mamulleri ile tüm şans oy unlarından elde edilen gelirlerin bir kısmından kesilen paralardan oluşuyor. Öte yan­ dan, yine miktarını tam olarak bilemediğimiz NATO fo nları var. Türkiye'nin silahlanma harcamalarını 1985'te kurulmuş bir devlet tekeli olan Savunma Sanayii Müsteşarlığı (SSM) tarafın­ dan yapılıyor. Ney in tedarik edileceğine karar veren ise Savunma Sanayii İcra Komitesi. Komite, Başbakan'ın başkanlığında, Ge­ nelkurmay Başkanı ve Milli Savunma Bakanı'nın iştirakiyle oluşuyor. Görevi kuvvet komutanlıklarınca tespit edilen, Ge­ nelkurmay Başkanlığı tarafından uygun bulunan 'Stratejik He­ def Planı' doğrultusunda temin edilecek silah, araç ve gereçlerin tedarikine ilişkin kararları almak. Stratejik Hedef Planı en son 2002 yılında açıklanmıştı. SSM'nin arama motorundaki detaylı harcama bilgileri de 2002 senesinde durmakta. TSK 'devlet içinde devlet' mi? Peki, konuyu kamuoyu tartışmıyor da Meclis tartışabiliyor mu dersiniz? Hayır, bu konuda Meclis'te de hiçbir tartışma ol­ maz. Peki, tartışılmıyor da denetleniyor mu derseniz, cevabımız yine 'maalesef hayır' olacak. Çünkü 12 Mart 1971 askeri mü­ dahalesi sonrasında Sayıştay Kanunu'nda yapılan değişikliklerle ordunun elindeki mallar ve bundan doğan tasarruflar, Sayış­ tay denetiminden çıkarılarak ordunun iç denetimine bırakıldı. 1985'te bir adım daha atıldı, askeri alımlar ve bunların sözleşme­ leri de denetim dışına çıkarıldı. Ardından bir adım daha atıldı ve askeri kadrolar üzerindeki Sayıştay denetimi adeta sona erdi­ rildi. Yani 40 yıldır, Silahlı Kuvvetlerin her türlü malı, harcama­ ları, tasarruf l arı sivil, hukuki ve siyasi denetimin dışında. Buna bir de Genelkurmay Başkanlığı'nın Milli Savunma Bakanlığı'na bağlı olmamasını eklersek tablo tamamlanıyor: Bugün TSK ta­ mamen özerk bir yapıda. AB'yi sevmek kolay mı? Bu statüyü değiştiren az sayıda ve sınırlı çapta adım, Avrupa Birliği sayesinde atılabildi ancak uygulama şansı bulamadı. Ör­ neğin Sayıştay Kanunu'na 2003 yılında eklenen 12. madde ile TBMM Başkanlığı'nın talebi üzerine Sayıştay denetçilerinin, askeri karargahlarda, o da belirli bir konu ile sınırlı olmak üzere denetim yapmalarının önünü açılmıştı. Ama aynı yasanın 38. maddesine dayanılarak 1969' da TSK İç Yönetmeliği' ne konulan bir madde yüzünden bu değişiklik uygulanamadı. AB'nin ihale­ lerde şart koştuğu kurallara TSK uymak zorunda değil. Son ola­ rak, AB'ye sunulan Üçüncü Ulusal Program' daki taahhütler yü­ zünden, 27 Temmuz 2008 tarihinde Sayıştay Genel Kurulu'nda alınan kararla Medis'in talimat vermesi halinde bugüne kadar olan harcamaları da SSDF'den yapılmış olmasına rağmen büt­ çeden yapılmış harcamalar gibi denetlenebileceği söylendi ancak Medis'in talimat vermesi gibi bir mucize gerçekleşse bile bu de­ netimde 'örtülü ödenek' hariç tutulacaktı. Vecdi Gönül bu 'ör­ tülü ödenek' meselesini "Başbakanlıkla Genelkurmay arasında bir mesele" olarak tarif etmişti. Dolayısıyla biz sıradan halka veya onun temsilcilerine söz düşmezdi. Bu tür sorunları orta­ dan kaldırmak için, mevcut Sayıştay Kanunu'nun yerine hazır­ lanan yeni kanun taslağı, iktidar ve muhalefet arasındaki çatış­ malar yüzünden 2005 yılından beri komisyonlarda bekletiliyor, daha da bekleyeceğe benziyor.
·
226 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.