Gönderi

192 syf.
10/10 puan verdi
TANRININ LÜTFU MU, CEZASI MI? İKİSİ ARASINDA BİR FARK VAR MI? Sabahtan beridir ne yazacağımı bilemeden, "illa ki yazacağım bir şeyler" diye diretip duruyorum. Yazdıkça beğenmeyip siliyorum. Herhalde kahramanımız Joseph'in, Mondrian'ın resimlerini gördüğünde kapıldığı hisse kapıldım. Böylesi güzel bir kurgu üstüne ben ne desem eksik kalacak diyerek doğru dürüst cümle bile kuramadım. Eksik de olsa birkaç cümle kuralım bakalım. Joseph'in, tutkunu olduğu resim sanatından, Mondrian'ın resimlerini gördükten ve hipnotize olduktan sonra "asla onun kadar iyi bir ressam olamam" diyerek el çekmesi, gençlikte gelip geçici heveslerle bezeli oluşumuza mı yorulmalı yoksa genç de olsa erdemli bir resim sevdalısının haddini bilmesi olarak mı yorumlanmalı bilemedim doğrusu. Yine de ilk şıkka daha yakınım. Aşağıya Joseph'in görünce hipnotize olduğu ve resme tövbe etmesine sebebiyet veren iki resmi sırayla ekleyeyim: wikiart.org/en/piet-mondria... wikiart.org/en/piet-mondria... Sonrasında gelen o, dünyayı değiştirmek çabasındaki genç adamdan dünyanın yutup posasını çıkardığı yetişkine dönüşme evresinde bir meşgale daha edinir kahramanımız: tüberküloz. Bu ilginç hastalığı araştırmaya kendini kaptırır. Fakat bu hastalığa dair en dikkat çekici detayları, kahramanımız bu konuya eğildiği sıralarda değil, kitabın sonlarına doğru alıyoruz. Komple alıntılamak istediğim bir kısım oldu o kısım bu arada, söylemeden edemeyeceğim. Buraya kadar değindiğimiz kısımları girizgah kabul etmemiz pekala mümkün. Çünkü kahramanımız hatırı sayılır bir mirasa konup münzevi bir hayata yelken açtığında dananın kuyruğu kopuyor. Ama ne kopuş... Tolstoy, bu kopuş için de o meşhur sözünü söylerdi herhalde: “Tüm muhteşem hikayeler iki şekilde başlar. Ya bir insan bir yolculuğa çıkar, ya da şehre bir yabancı gelir...” Bu muhteşem hikayede de ikincisi oluyor, şehre bir yabancı geliyor: Abel. Verandada uyuyan, dövülmüş bir çocuk. Belki de en taş kalpli insanı dahi vicdana getirecek bir sahne. Yufka yürekli kahramanımız Joseph'in böyle bir sahne karşısında hiçbir şansı yok. O çocuk himaye edilecek! Bir yere kadar bu kabul edilebilir, hatta aksi bir durum, insanı insanlık dışılıkla dahi itham ettirebilir. Fakat eskilerin de yabana gitmiş sözü yoktur hani: Yüz verme yetime, döner koyar g.tüne... Ahlaki ikilemlere kapılıyoruz değil mi? Bu daha hiçbir şey... Joseph'in Abel'i himayesindeki tek etken, çocuğun kötü bir durumda olması değil tabii ki. Ne de olsa geçici bir süreliğine de yardım edilebilir, çocuk iyileştikten sonra bir şekilde bir hal çaresine bakılabilirdi. Ama siz hiç yalnız yaşadınız mı? Yalnız kalmanın, kendinle baş başa olmanın verdiği haz ne kadar kıymetli olsa da, sürekliliği insanı pek de olumlu yönde etkilemez. Sosyal varlıklar oluşumuz klişeden ibaret değildir yani. Ayrıca da hayatına biri girdikten sonra o yalnızlık hali zedelenmiştir bir kere ve artık eskisi gibi olmak pek de olası değildir. Olsa da çok zordur. İşte Abel da Joseph'i o çok sevdiği yalnızlığından, geri dönüşsüz bir şekilde çekip çıkarıyor. Akabinde de tabii zıvanadan çıkarıyor, oralara pek de değinmek istemem çünkü kitabın en can alıcı ve de sorgulatıcı kısımları, işte bu zıvanadan çıkma evresindeki psikolojik ve de ahlaki sorgulamalar... Kendi adıma söyleyecek olursam, Joseph kadar inada bindirmezdim işi. Yine bir özlü sözle dile getirecek olursak: g.tüyle inatlaşan donuna s.çar. Uçurtma Avcısı kitabından bir alıntı yapacak olursak eğer: "Çocuklar boyama kitabı değildir, onları en sevdiğin renge boyayamazsın." Hele ki bu çocuk, yaşından beklenmeyecek denli zeki ve de tam bir manipülatörse. Şeytanın yamağı bile diyebilirim kendi adıma. Ama şeytanın yamağı sizi yoldan mı çıkarır yoksa imana mı getirir, işte orası da çözmeniz gereken ikilem... Bu hastalıklı ilişki beni, çocuk yetiştirmede izlenmesi gereken yollar ve de evlat edinmede karşılaşılabilecek olası tehlikeler konusunda da oldukça aydınlattı diyebilirim. Mesela çocuk yetiştirmede, çocuğa sınırlarını gösterecek aynı zamanda da onu baskılamayacak bir yol izlenmesi gerek. Kulağa saçma geliyor belki ama çocuk yetiştirmek gerçekten de ip üstünde yürümek gibi bir şey. Bazen bir yöne doğru yalpalarsınız, dengeyi korumak adına ağırlığınızı diğer yöne vermek durumunda kalırsınız... İşte o yüzden önüne gelen üremesin istiyoruz. Boşuna hümanizm kasmaya gerek yok. Sonra fırlatıp sokağa attığınız artıklarınız, başka insanların başına dertten başka bir şey getirmiyor. Bir diğer konu ise, zaten belli bir yaşa gelmiş ve az çok karakter geliştirmiş bir bireyin, o saatten sonra baştan ayağa değişemeyeceği. Hele ki travmatik olgular, o karakterin gelişiminde etkense vay halinize... Balığa ağaca çıkmayı öğretmeye kalkın daha iyi. Belki kendimizle çelişiyor olacağız ama, Abel konusunda nasıl ki umutsuz vaka tanımlamasını rahatlıkla yapıyoruz, e peki Joseph'in olduğundan farklı bir karaktere bürünmesini nereye koyacağız? Yoksa bir insanı olmadığı bir hale getirmekle, içindeki baskılanmış yanını gün yüzüne çıkarmak aynı şeyler olmadığı için mi yaşandı bunca dönüşüm? Yani Joseph, hayatı boyunca hep bir kaçış ve kendi içine çekilişle yaşamış o silik karakter, aslında Abel gibi bir Aladdin mi bekliyordu? Abel onu öylesine güçlü ve de süreklilikle okşayınca, içindeki cini mi ortaya çıkarmıştı? Sorular sorular anlayacağınız... Kitabı tesadüfen edindim, iyi ki de edinmişim. Pek fazla bilinen bir kitap da değil ama okunmasını şiddetle (pardon, şiddet pek de çözüm getirmiyor doğrusu) tavsiye ederim :)
Kralın Laneti
Kralın LanetiWilli Heinrich · Olvido Yayıncılık · 2016126 okunma
··
1 plus 1
·
660 views
Z.K okurunun profil resmi
İnsan benliğinin ve kimliğinin herhangi bir dengesi ya da temel yapısı var mıdır; ya da, birey olarak adlandırabilecek değişmez bir öz olabilir mi? Yanıtın hayır olduğu görülür. O halde davranışlarımızı kontrol eden şey nedir?Bunların hiçbiri değildir. İnsan beyni müthiş bir biçimde yaratılmıştır ve herhangi bir şey yapmak için kendince sebepleri olduğuna inanır. Elinize sağlık güzel bir inceleme olmuş . insanların iç dünyasını ve psikolojiyi güzel bir şekilde işlemiş kitap.
Post Mortem okurunun profil resmi
Teşekkür ederim. Kitabın iyi bir okura daha uğramış olmasına ayrıca sevindim 😌
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.