Gönderi

48 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
bu kitabı ilk kez 2 yıl önce okumuştum. o zaman da içimde garip bir his bırakmıştı, şimdi de bıraktı ama şimdi biraz daha iyi anlıyorum. yine de tam anlamıyla değil. 2 sene önce kitapta madam de prie'ye kızdığım noktalarda yine kızdım. gerçi ona mı, kendime mi orası meçhul. bakış açımın değişip değişmediğiydi en çok merak ettiğim kitabı tekrar okumaya karar verdiğimde. sonuç olarak çok değişmemiş. sadece bazı cümleler, durup biraz duvarı izlememe sebep oldu. sanırım okuduğuma daha çok dikkat ediyorum artık. bu sefer okurken de madam'ı yargılayacağım yerlerde dedim ki sus. 3. bir göz olma. kendince değerlendirmeni sonra yaparsın. madam oldum 48 sayfa boyunca. olmakta çok da zorlanmadım benziyoruz çünkü. belki de bu yüzdendir zweig'ın en sevdiğim kitabı olması. armyim ben. madam'a kitabın içine girip 'lav yorselfı' demek istedim komik bir tabirle. sarılmak istedim bir de. doğru şeyin kendini sevmek olup olmadığını da bilemiyorum bu noktada. dışarıya o kadar bağımlı hale gelmiş ki. bu doğru bir yaklaşım mı bilmiyorum fakat madam'ın hayatındaki her şey o kadar sahte geldi ki bana. bu sahtelik çok boğucuydu. hayatını başkalarına bağlı olarak, duygularını başkalarına bağlı olarak yaşayan, sürekli dikkat ve ilgi odağı olan *fransa kraliçesi, bir zahmet yani* başkalarının ilgisine bağımlı hale gelmiş, başkaları üzerinden kendini tatmin eden birinin sonunda yalnız kalması olay kısaca. *çok kısa oldu he, sağ ol* yalnız kalınca kafayı yiyor tabii. bu noktada "acaba mutluluğunu insanların bir iki kelimesine değil de kendine bağlasaydı, kendini mutlu etseydi, istediği ilgiyi bu derecede başka insanlardan beklemeseydi de... kendi kendine verseydi tüm bunlar yaşanır mıydı" diye düşündüm. neyse... öyle işte. konuşmak istiyorum ama cümleleri toparlayamıyorum çok. kitabın son kısmı yine vurmuştu beni... “Özlemini duyduğu şan, ölümüyle zorla elde etmek istediği ölümsüzlük, adının yanından teğet geçmişti: Yazgısı, önemsiz olayların tozuyla dumanının altında kalmıştı. Çünkü insanlık tarihi davetsiz misafirleri sevmezdi; kahramanlarını kendi seçer, ne kadar usandırıcı bir çabaya girerlerse girsinler hakkı olmayanları acımasızca geri çevirirdi; talihin ilerlemekte olan arabasından bir kez düşen kişi, arabaya bir daha yetişemezdi. Madame de Prie'nin garip ölümünden, gerçek yaşamından ve sahtece tasarlanmış hilekârlığından geriye herhangi bir anı kitabındaki birkaç kuru satır kalmıştı yalnızca; ezilmiş bir çiçekten yitip gitmiş baharının mis kokulu mucizesi nasıl anlaşılmazsa, Madame de Prie'nin tarih olmuş yazgısının tutkulu coşkusu da sezilmiyordu bu satırlardan.”
Bir Çöküşün Öyküsü
Bir Çöküşün ÖyküsüStefan Zweig · İş Bankası Kültür Yayınları · 202177,8bin okunma
·
75 görüntüleme
tuğçe okurunun profil resmi
48 sayfalık bir öykü hakkında bu kadar çok konuşup, hatta daha da çok konuşmak isteyip, koooooooskoca sefilleri artık sadece bitirmek için okuyo olman da garip yani. ama benim suçum değil bu ne yapayım. başka bir evrende, başka bir zamanda, belki yakın gelecekte. sanmıyorum ama umarım be les miserablés.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.