Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

400 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
Gelip geçici olmayan Andrey Tarkovski filmleri genel anlamda insanların özünde var olan insanilik, ebedilik, güzelin çağrısını duyumsanması gibi eylemleri insanlarda harekete geçirmeye yöneliktir. Bu filmlerde egzotik yerler, kahramanlar yoktur ama pragmatik gerçekliğe uymayan, tamamen içten, hesapsız insanlar vardır. Örneğin Ayna (Zerkalo) filminin kahramanı yakınlarından karşılık olarak sevgi beklemeyen, katışıksız bir sevgiyi onlara sunamamış bir adamdır. Stalker hızlı sentimental değişimler yaşayan, çabuk sinirlenen tuhaf bir adamdır. Fakat onu kendi yolundan çevirebilmek imkansızdır. İnsanların alt üst ettiği dünyadan yükselen seslere namuslu onurlu bir şekilde karşılık koyar. Domenico, Stalker gibi hayatta ki duruşunu belirlemiş ve bozulmuş toplumun önünde ilerlemektense bu toplumu değiştirmek için kendini kurban eder. Bu karakterler kendi rahatı peşinde koşmayan, bozulmuş toplumu değiştirmek ve kaybettikleri umudu onlara tekrar kazandırmayı kendilerine ideal olarak belirlemiş, sorumluluktan kaçmayan insanlardır. Andrey Tarkovski filmlerinin anlaşılamamasının sebebini Mühürlenmiş Zaman’da bahsettiği gibi “Bir gün biri, beyazperde gerçek dünyayı seyirciye yaklaştırdığında, seyircinin onu, kokusunu burnunda, tenini teninde duyarak olanca kapsamıyla algılanmasını sağladığında, bir de bakılır ki, seyirci meğer duygusal ve estetik anlamda etkilenme, kendini estetik duygulara bırakma yeteneğini çoktan yitirmiş, bunun yerine kuşkuyla kendini sorgulayıp duruyor: “Niçin? Neden? Nasıl?” Yönetmen filmlerinin Sebastian Bach müziğini dinler gibi veya Arsenie Tarkovski şiirleri okur gibi izlenmesi tarafındadır. Çünkü yönetmen için sinemada zamanın akışının ifadesi ritimdir. Filmlerindeki oyuncuların niçin, neden gibi sorularını karşılıksız bırakmış ve hatta Solaris’in başrol oyuncusu Donatas Banionis’in bu sorulara cevap aradığı için bir uyum sağlayamamıştır. Çünkü Tarkovski oyuncuların filmlerden önce rollerin kafalarda kurulmasına karşı bir yönetmendi. Çünkü gerçek içtenliğin o an diğer oyuncular ile beraber bir şekilde sağlanacağını düşünüyordu. Bu doğallığı oyuncuda arayan yönetmen Mühürlenmiş Zaman adlı kitabında şu örneği verir: Chaplin’e ne diyeceğiz? Komedi mi? Hayır! O yalnızca Chaplin’dir, başka bir şey değil. Tekrarı mümkün olmayan bir fenomen. Tepeden tırnağa abartı! Abartı ama, bu nasıl bir abartıysa, her sahnede, kahramanının her hareketinin, gerçeğin ta kendisini yansıtmasıyla hepimizi sarsar. En abuk subuk durumlarda bile Chaplin tümüyle doğaldır, gülünçlüğü de buradan gelir. Andrey Tarkovski sinema seyircisini hayatında yaşayamadığı anları, sevinçleri, hisleri, heyecanı, hayata dair deneyimleri zenginleştirmek için gittiğini savunur. Çünkü sinema diğer sanatlara binaen vecd, sentimental yoğunluğu insanda en iyi tezahür ettiren kendine özgü bir yapıdadır. Andrey Tarkovski sinema sanatı ile uğraşırken neyi amaçlıyordu, insanlara sinema ile ayna tutarak seyircide bir farkındalık yaratmak mı? İnsanların içindeki karanlığa ışık tutmak mı? Toplumu iyileştirmek mi? Estetik duyguları harekete geçirmek mi? Elbette filmlerinde bu sorulara cevap verdi ama bu soruları cevaplarken tanrılara meydan okuduğunu ebediyete de kanca taktığının farkındaydı. Dostoyevski şöyle diyordu: Neymiş, sanat hayatı yansıtmalıymış falan filan. Saçmalık! Hayatı yazar (ozan) yaratır, hem öylesine ki, ondan önce bu kapsamda bir hayat asla olmamıştır.
Zaman Zaman İçinde
Zaman Zaman İçindeAndrey Tarkovski · Agora Kitaplığı · 2011287 okunma
·
111 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.