Gönderi

80 syf.
·
Not rated
Ali Fuat Başgil, Paris’te eğitim görmüş önemli bir hukukçu, profesördür. Kaleme aldığı bu eserini defalarca okumama rağmen her açtığımda yeni baştan okuyormuşçasına bir izlenim uyandırmakta. Tamamen gençlerin yararı gözetilerek yazılan bu eserin değerinin anlaşıldığını da pek düşünmüyorum, çünkü gençler yazarımızın dile getirdiği değerli tavsiyeleri göz ardı etmektedir. Yazar, esere başlarken Fransa’da eğitim sırasında yaz tatili için bir pansiyona yerleştiklerini bu pansiyonun bir papaza ait olduğunu kendisinin Müslüman olduğunu dile getirdikten sonra da onu ağırlama konusunda ellerinden geleni yaptıklarından bahsetmekle birlikte bu papazla tartışmalara girdiğini eser önerisi aldığını da belirtmiş. Düşünüyorum da biz Müslümanlar şu an mezhep kavgası yüzünden birbirimizi boğazlamaktayken aynı şeyi yapar mıydık? Yazar, daha sonra Papazın okuttuğu kitaplarla birlikte birkaç kitap tavsiyesinde bulunarak zaman zaman bu kitapları açıp okuduğunu bu kitaplardan çok şey öğrendiğini ama ilimle amel edip edemediği konusunda emin olamadığından bahsetmiş. İlmin kaynağı zeka olup herkes erişebilir, ama amelin kaynağı iradedir. İlim ile amel edebilmek için iradenin sağlam olması gerekir. Bir başka değindiği nokta Öğretmenlerin, öğrencilerinin çalışmadığından ve ya öğrenemediğinden yakındığını ama bir öğrenciye nasıl çalışması ve öğrenmesi gerektiğini öğretemediklerini dile getirmiş. Çalışma sadece zeka ile alakalı olan bir şey değil irade ve ruhi terbiye içinde önemli, irade ve ruhi terbiye de ezberlemeyle olacak şey değil. Bunun için öğretme yöntemlerinde yenilikler yapılmalı. Kitap Beş bölümden oluşmakta, birinci bölümde Muvaffak olma yolunda önümüze çıkan tehlikelere değinmekte. İlki tembellik, tembellik insana farklı farklı şekillerde, farklı kılıklarda uğrayıp onu alt etmeye çalışır. Bazen fedakar, dost canlısı bir iyilik sever olarak, bazen hastalık, bazen yorgunluk olarak ve bazen tatlı bir dille gönül çeler. İşte insanın bunu yenmenin en etkili yolu irade ile tembelliğe savaş açmak olur. Kötü arkadaşlıkların ve kötü örneklerin muvaffakiyet yolunda bireye verdiği zararlara değinerek birinci bölümü bitirmekte. İkinci bölümde, muvaffak olmanın şartlarından bahsetmiş, bu iradedir. İradeyi iyi yönde kullanabildiğimiz gibi kötü yönde de kullanabiliyoruz. İradeli olmak insanı başka varlıklardan ayırdığı gibi insanı birbirlerinden de ayırabilir. Bu iradesini doğru şekilde kullanmakla mümkündür. Şu halde muvaffak olmanın şartı, iradesini ahlaki yönde kullanmakla mümkündür. İradenin yüksek kuvvetine ancak çaba ve terbiye ile varılır. Bu çaba ve sabırla yapması gereken şeyi yapmaktır aksi takdirde, Uyuşukluk ve tembellik ancak pişmanlık ve sefalet getirir. Üçüncü bölümde ise, insanın her konuda birbirinden farkı olduğu gibi karakter mizaç bakımından da birbirlerinden ayrılır. Mesela hırsızı, katili ve ya tacizciyi iyi karakterde bir insan yapamadığımız gibi iyi kalpli, masum, insan canlısı bir bireyi de kötü karaktere büründüremeyiz. Sadece bu huylarını iradeleriyle terbiyeyle kontrol altına almaya çalışıp, nasıl davranabileceklerini öğretebiliriz. Huy değişir ama tabiat baki kalır, terbiye ile bir yere kadar değişir ama tabiat neyse odur. Bazı sosyologlara göre ırklarda birey gibi bazı huyları tabiattan gelme olup ilim ve terbiye ili değişmez. Huylar irsi ve uzvi olmak üzere iki kısma ayrılır. İrsi huylar asla değişmez sadece bastırılarak terbiye edilen huylardır. İrsi huylar genlerden gelen huylar olduğu için insan benliğinin ayrılmaz parçasıdır. Bundan mütevellit irsi huylar sadece kontrol altına alınabilir. Sadece doğuştan mı kalıcı huylar ediniriz? Hayır. Çocukluk ve gençlik dönemlerinde de kalıcı huylar edinebiliriz. Çünkü çocukluk ve gençlik yıllarında öğrenilen huylar insanın benliğiyle bütünleştiği için bazen mezara kadar peşini bırakmamaktadır. Bu durumda hangi huyların değiştirmenin imkansız ve mümkün olduğu terbiye ve irade kuvvetinin hangi huylara aciz hangilerine müessir olduğunu tayindedir. Bir diğer kısım mizaca bağlı huyların varlığıdır. Mizaca bağlı huyların ıslahı zor olmakla birlikte imkansız değildir. Sporun huya tesiri de büyüktür, spor insanı sakinleştirir lakin haddi aşan spor ters etki edebilir. Ayrıca şunu da belirtebilirim ki kötü huyların başlangıcı bir kereden bir şey olmaz demekten kaynaklıdır. Sigara içmeye başlayanlar bir kereden bir şey olmaz diyerek alışkanlık haline getirir. Karakter terbiyesinin gayesi bu kötü huyları dışarı atmaktır. Dördüncü kısımda, “muvaffakiyette verimli çalışma” üzerine söylemlerde bulunmuş. Muvaffakiyette ilk şart iradeli olmak ile birlikte, iradeyi terbiye etmekte çalışmaya bağlıdır. Çalışma diyorum ama eminim çoğumuz çalışmadan zengin olma peşinde. Evet, bu mümkündür ama huzurlu, ahlaki bir muvaffakiyet olmayacaktır. Muvaffakiyetin yolu verimli, düzenli tertipli çalışmadan geçer. Bütün mesele bunun sırrını bilmektir. Verimli çalışmanın üç şartı vardır. Bunlardan ilki çalışmayı sevmek ve içten arzu etmektir. Bir insan severek bir işi yapmıyorsa muvaffak olamaz. Mesela toplum baskısı ile ve ya aile baskısı ile seçtiği meslekte asla verimli olamaz çünkü ruhu her zaman yorgun olacaktır. Bunlar haricinde metotlu çalışma üzerinde durmuş. Metot ile çalışmanın verimliliğinden, metot ile çalışmanın zaman kaybının ortadan kaldırdığına dair düşüncelerini görmekteyiz. Son kısımda ise, çalışmanın kanunlarından uzun uzun bahsetmiş ve öğütler vermiştir. Kitap genel olarak insanın değişmez huylarının olduğu gibi değişen huylarının da olduğu, bu huyları terbiye için iradeyi iyi yönde kullanarak çalışılması gerektiği, çalışırken doğru teknikler ve metotların kullanılmasının ve insanı çalışmadan alı koyan tembellik, kötü arkadaş ve kötü örneklere set vurabilmenin önemini anlatırken bunun nasıl yapılacağını da izah etmektedir.
Gençlerle Başbaşa
Gençlerle BaşbaşaAli Fuad Başgil · Yağmur Yayınları · 202115.9k okunma
·
139 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.