Gönderi

Günün monotona bağlamış eziyetleri karşısında nasıl mı durmalıyız? Bir ara okuyun derim... "Zeus, bir kartal biçimine girerek ırmak-tanrı Asopos'un kızı peri Aigina'yı kaçırmıştır. O sırada Korinthos kralı olan Sisyphus kızını her yerde aramakta olan Asopos'a Aigina'ya ne olduğunu söyleyeceğini bildirir. Ama bir de koşul ileri sürer. Asopos da buna karşılık Korinthos'a yeterince su verecektir. Zeus da bunun üzerine Ölüm Tanrısı Thanatos'u gönderir, Sisyphus'un canını alsın diye. Sisyphus Thanatos'u bağlayıp bir yere kapar ama bu kez de hiç kimse ölmez olur. O zaman da Hades yakınmaya başlar. Zeus, Ares'i gönderir bunun üzerine. Sisyphus yakalanır. Ama kurnaz Sisyphus bu konuda da önlemini almıştır. Hades'e inmeden önce karısına ölüler için yapılması gereken hiç bir dinsel töreni yapmamasını söylemiştir. Hades Sisyphus'u serbest bırakır. Sisyphus bir kez çıkınca yeryüzüne, bir daha geri dönmek istememiştir. İhtiyarlayıncaya değin Hades'e gitmemenin yolunu bulmuştur. Ama kaçınılmaz olarak gittiği zaman da işte o ağır cezaya çarptırılmıştır." Suyu tanrıların öfkesine rağmen yeğ tutmuştur. Ruhlar ülkesinde bundan dolayı cezalandırılmıştır. Sisyphus'un cezası kocaman yuvarlak bir kayayı, dağın tepesine bırakmaktır... Fakat kaya tam zirve noktasına geldiğinde, her zaman aşağı yuvarlanmaktadır... "Sisyphus o taşın birkaç saniyede bu aşağı dünyaya inişine bakar, yeniden tepelere doğru çıkarmak gerekecektir onu. Böylesine taşlarla didinen bir yüz, taşın kendisidir şimdiden! O kayasından daha güçlüdür." diyor
Albert Camus
Albert Camus
ve şöyle devam ediyor: "Sisyphus, tanrıların paryası, güçsüz ve ayaklanmış Sisyphus, düşkün durumunun tüm enginliğini bilir: inişi sırasında bunu düşünür. Kimi, günlerde dönüş böyle acı içinde geçiyorsa, sevinç içinde de geçebilir. Yeryüzünün görüntüleri usa fazla takıldığı zaman, insanın yüreğinde keder yükselir: kayanın yengisidir bu, kayanın ta kendisidir." Sisyphus kesinlikle bilinçlidir. "Karşı çıkmalıyım!" mantığı ile hareket eder. Bu deneyim yaşanacaksa bilinçli olarak, o mücadele ile yaşanmalıdır. Bir cezaya çarptırılıp umutsuzca sonsuza dek bir yükü taşıma mantığı ile değil. Bazı görüşlere göre; eğer Sisyphus yenilir ve acı çekmeye devam ederse bu tanrıların zaferi olur ancak o direniş gösterir ve zafer onun olur. Uygulaması her bireyin kendi hayatındadır. "
Albert Camus
Albert Camus
, insanın yasamın anlamsızlığına ve tüm baskılarına rağmen direnmek zorunda olduğuna dikkat çeker ve Sisyphus'u anlamsızlığı akıl ve bilinç gücüyle yenen insan kahraman olarak niteler." Gölgesiz güneş yoktur karanlıksız aydınlık olmadığı gibi. Bu bilinçte olduğundan, geceyi, karanlığı, zorlukları tanır ve deneyimleyerek yaşar. "Sisyphus, taşın düştüğü anlarda
Albert Camus
Albert Camus
'a göre içinde bulunduğu durumun saçmalığını kavrar, uyanır ve kaderiyle yüz yüze gelir. Bu an, Sisyphus'un bilince kavuştuğu andır. Ne zaman olacağı belirsiz bir kurtuluş umuduna bel bağlamak yerine, bu işkencenin sonsuza kadar süreceği gerçeğiyle yüzleşen ve bu kaderini kabul edip aşağı inerek taşı tekrar yukarı çıkartmaya başlayan Sisyphus, bir kahramandır artık. Bu boyun eğme değil, başkaldırıdır. Çünkü tanrılar, sonsuz bir işkence cezasıyla elinden tüm ümidini alarak ona kötülük yapmak istemişler, ümidini kaybeden Sisyphus ise, bu kaderiyle yüzleşerek ve uyanarak kendi kurtuluşunu yaratmıştır." Sisyphus kurtuluş için birini beklemez, kendi kendisini kurtarmak için çabalar. "Gerçek insan" zorlu ve kendine özgü yolculuğuna her daim "Evet" der, çabası da hiçbir zaman bitmez. Genel kitle için hayatın anlamsızlığı ve monotonluğu üzerine kullanılan bir tema tasviri iken. Anlatılan hikâyenin iç yüzünü araştıranlar için. Sisyphus farklı bir duruş sergiler.Kendine özgü ve özel farkında olarak bir karşı koyuş. Kimi görüşlere göre ise Yunan usulü reenkarnasyon anlatımıdır. Varlık ve yokluk arasında arayan birey kendince bir kahramandır.
Albert Camus
Albert Camus
, Sisyphus efsanesini şöyle yorumlar: "İnsan, anlamsızlığına ve tüm baskılarına karşın yaşamı yenmek zorundadır." Sisyphus, tanrılar tarafından lanetlenip cezaya çarptırılmış ilk insanoğludur mitolojide. Kahraman bilinçlidir. Her şeyin tükenmediğini, tüketilmediğini öğretir. "Anlına ne yazıldı ise o" saçmalığı kahramanın yolculuğu için geçerli değildir. Sisyphus'un sessiz sevinci buradadır: Kaderinin ana hatları çizilmiş olsa bile iradenin gücü seçim özgürlüğü yani yolu kendisinindir. Kayası ise kendi nesnesidir. Kaya yuvarlanır durur. Kişi yükünü eninde sonunda bulur. Kaybedenlerin vazgeçilmez sözüdür "Neden Ben?" Kahraman ise kimseye taşıyamayacağı yükün verilmediği gayet iyi bilir. "Sisyphus gibi tepelere doğru, güçlüklere tek başına, onuru ile didinmek de bir insan yüreğini doldurmaya yeter." Denildiği gibi: "Yükünü her zaman bulur insan."
Aldous Huxley
Aldous Huxley
ise şöyle ekler: "Belki de bu dünya başka bir dünyanın cehennemidir." Hiçbir şeye ihtiyacı olmayan adam, yenilmezdir.
··
3,563 views
Bu yorum görüntülenemiyor
Sercan okurunun profil resmi
Başka versiyonu; Irmak tanrısı Asopos’un kızı kaybolur bir gün. Asopos ne kadar arasa da bulamaz kızını. Daha sonra olayın aslını bilen Sisifos gidip bu tanrıya der ki:“Ben biliyorum senin kıza ne olduğunu. Bir şartla söylerim ancak.”Sisifos’un da şöyle ufak, mütevazı bir krallığı vardır o sıra. Krallığına bir ırmak bahşetmesini ister Asopos’tan. Karşılığında da kızını Zeus’un kaçırdığını söyler. Zeus bu ihaneti karşısında çok sinirlenir. Ölüm tanrısı Thanatos’u gönderir bu kafirin canını alması için. Ancak Sisifos yaman delikanlıdır, zincire vurur Ölüm’ün ta kendisini. Hal böyle olunca kimse ölmez olur. Yeraltı tanrısı Hades, Zeus’a gidip“Ağabey bu iş böyle olmaz, bak şunun çaresine.”der. Zeus da bu kez savaş tanrısı Ares’i gönderir yeryüzüne. Ares güçlü bir tanrıdır. Yakalar Sisifos’u, götürür yeraltına. Ölüm’ü de kurtarır gitmişken. Her şey yoluna girmiştir. Ama işte, Sisifos’un kafası zehir gibi. Hades’i kandırıp yeraltından da kaçmayı başarır bir şekilde. Gider yeryüzünde yaşlanıncaya dek tanrılara yakalanmadan yaşar bir şekilde. Gün gelir, Sisifos yaşlanır. Eski mecali kalmamıştır, kaçamaz tanrılardan daha fazla. İşte o zaman Zeus ona cezasını vermeye hazırdır. Dimdik bir dağın eteğine bırakır Sisifos’u Zeus. Kocaman da bir kaya koyar önüne. “Bu kayayı bu dağın tepesine çıkaracaksın” der. Çıkarır Sisifos kayayı çıkarmasına. Ama en tepeye gittiğinde kaya hep geri düşer. Sonsuza dek bu şekilde lanetlenmiştir Sisifos. Böyledir Sisifos’un hikayesi. Bir Prometheus kadar değil belki ama kendisi de bahtsız bir karakterdir. Lakin bu hikayeden çıkarılacak birtakım önemli şeyler vardır elbet. Sisifos her seferinde kayanın düşüşünü izler. Daha sonra başına gelecekleri bilmesine rağmen aşağı iner ve tekrar taşımaya başlar her seferinde. Camus, Sisifos’un mutlu olduğunu söyler. Ona göre Sisifos’unki bir boyun eğiş değil, başkaldırıdır. Tanrıların oyuncağı olmayı kabul etmez Sisifos. Yaptığı şeyi benimser ve bundan keyif almayı seçer. Sisifos artık mutludur. Der ki Camus: “İnsan, anlamsızlığına ve tüm baskılarına karşın yaşamı yenmek zorundadır.” Tıpkı Sisifos’un tanrıları yendiği gibi. Aksi bir seçenek düşünülemez çünkü. “Absürdist” olarak tanımlar kendini Albert Camus. Varoluşçu değil. Sisifos hakkındaki görüşleri de hayata bakış açısını özetler bir noktada. Bakarsanız, hepimiz Sisifos’uz özümüzde. Hepimizin kayası, kayaları var. Yaşam dediğiniz bitmek bilmeyen bir sorunların üstesinden gelme silsilesinden ibarettir. Camus’nun dediği şekilde, hayatın absürtlüğünü kavrayıp, benimsemek ve hayatımıza devam etmek gerekir. Başka bir yol yoktur çünkü. Çok rahatlıkla kapılabilir insan yanılgıya, mutsuz olmayı seçebilir. Velhasıl kelam, taşıyın efendim kayanızı. Keyif alın hayatın absürtlüğünden. Mutlu olmayı seçin. Başkası sizin yerinize seçemez çünkü. Tıpkı kimsenin Sisifos’un nasıl hissedeceğini seçemediği gibi.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.