Hayriye Ünal / Dozunda, 2013
hiçbir şey sonsuza kadar sürmesin -rica ederim
bir afet sersin leşimizi, bir kaza hazin,
bir suç aleti seni öldürsün mesela -çok ağlayabilirim kimseye göstermeden
tedirgin etmeden -kenarda durmayı
durduğum kadar dik ve itham etmeden bakmayı
gözlerin ta içinden bilirim neymiş güzergâhı
tam on ikiye vurdu şaibeli saatlerde durdu medet istemeyen gururdu
tahriş ettin tahdit ettin ve tereddüt etmedin mideme sapladığın ağrıda
şimdi iki büklüm kıvranırken -acı değil felaket hiç-
dünya biteviye ve hiç soğumuyor cesedim
her şey bu kadar aynı olmak zorunda değil
bu omuzlarım bu kadarını tartmayabilir
şöyle soralım bir soruyu
kim sevmez yaralı bir yırtıcıyı?
düşer mi balkonuma yaralı bir kartal?
ve ben sarar mıyım hiç, kendi açmadığım yarayı?
durup güneye bakan camın önünde ışıklarında şehrin
elimdeki ipi bin kere düğümler bin kez koparırım
tırnaklarımı
başalamayan bitmez, uyanıksan düş, bir şehirden diğeri görülmez
evler işaretlenmez kapılar kilitlenmeli aşk içeride bir yerde mi
kimse bilmez: aşk bitmez gün biter gece
aydınlığa erer işte güneş!
bu ben değilim zaten emma söylemiyor o şarkıyı
fakat yakabilirdim
sana seninle yanan büyük bir ateş
bu benim işte! tanıdığın kadınların
hülasası - kestirmeden gidilen bir semt
istemeden çekilen tetik
kana basılmış parmak
bu benim kavgasından aşikâr
tutkusundan bir savaş kendinden iki düşman çıkaran
kendine saldırırmış barışta savaşçı kişi nietzsche'ye
sorarsan
sense ömrünce her yerde
beni ikiye bölmenden tanınabilirsin
beni küçültür mü senin arzunu ifşa edişin
kollarımı unutmuştum on yıl önce bilmezsin
kollarımı buldum bir atıkta bir yığında yüz metrede boğul
madan bu basınçtan ölebilirim
ben ölebilirim ama sen çak çak
ben kendimi haplara sen çiviyi o masaya
huzursuz zihnimi gömebilmem kendimi bir duvara
duvarda canlı bir hayvan tik tak
beni öldürecek bu hiç olmak hiçin olmak bu hiç
türk edebiyatı diyorum girdaba türk şiirinin müşfik kolları
birbirine kavuşmaz müsteşriklerse hiç anlamaz
hiç anlamaz hiç anlamaz bu suyun ötekinden farkını
ne gelmiş ne ertelenmiş sorular... sorular...
her şey bitmiş olur sen gelmiş gitmiş olursun faraza
burada yas başlayacak bütün sesleri sustur
beni duy bir kere duy lütfen duy
ordasın.. yakınımda.. ama ben kaybettim
ezelden değil birkaç günde
sesimi...
ince ince kurmadıysam can havlindendi
yollar daha uzun ve yağmur yıkadıkça parlayan asfalt
erkekler giderek daha genç ve yağız hangisinde dursam
senle sevişiyorumdur onu kaldırıp baksam
oysa ben gözü açık öpüşebilen kadın demektim kayıp ankara dilinde
sevişmediğini bir ölünün
toprakla dolduğunda ağzı ve gözleri toprakla
yastığı kumdan yorganı kumdan
kuşlar konamayacak ipte çarşaflarına
kan mı şarap mı bacaklarından akan
bu dumanla dudağına bu acı tadı
açıkları kapatmak için yetmeyecek
dozunda
bir kadın ve bir erkek olmak
Hayriye Ünal / Dozunda