Gönderi

said hatipoğlu cevaplıyor
A.B: Kadınları müstakil bir şahsiyet olarak gören İslâm Peygamberi’nin kadınlarla ilgili yaklaşımını iyi modellediğimizi söyleyemeyiz herhalde? Resulullah’ın hanımları tecrit etmek gibi bir gayesi yok. Sahabi hanımlardan öyle hanımlar var ki, Efendimiz onların evine ziyarete gidiyor. Resulullah bütün gücü ile ideal bir toplum inşa etmeye çalışmış, o muhit, yahut bizle, ona lâyık olamamışız. Bütün bunları, yazılanları, kitaplaştırılanları tahlil, teşhis edebilirsek, doğru ile eğriyi ayırmaya yönelik bir çalışma yapabilirsek, bir senteze varabilirsek işte o zaman İslâm ümmeti, kadınıyla erkeğiyle hep birlikte ayağa kalkabilecek bir hale gelecektir. Eğer Resulullah, İslâm davasını bir erkek davası olarak görmüş olsaydı, katiyetle biat merasimine hanımları dahil etmek lüzumunu hissetmezdi. Çünkü İslâm’ın en büyük mücahitleri arasında hanımları da görüyoruz. İslâm uğruna ilk şehit düşen kimse hanımdır. Mekke’den Medine’ye hicret eden hanımlara niçin hicret ettikleri sorulmamıştır, fakat erkeklere ‘acaba bir menfaat gayesi ile mi geliyorsunuz?’ diye sorulmuştur. Hatta bir antlaşma var biliyorsunuz; erkek iade ediliyordu, ama kadınları asla iade edilmemiştir. Yine Hudeybiye’ye tekaddüm eden saatlerde, hanımı Ümmü Seleme’nin tavsiyeleriyle hareket etmiş bir peygamberin modeli ortada iken, ‘kadınlarla müşâvere edin fakat dediklerinin zıddını yapın” emrini o büyük zâta isnad etmekten hayâ etmeyenler vücûd buldu maalesef. Bu dünya artık bir kültür, ahlâk ve namus dünyası olmak zorundadır. Ama görüyoruz ki hâlâ haksızlıklar, zulümler devam edip duruyor dünyada. Bu zulme mani olmak, ideal aile toplumunu vücuda getirebilmekle mümkün bence. Bir milletin hanımı iyi yetişmemişse, bir ailenin temel direği olan hanım yeterli kültürel düzeyde değilse, ‘ideal aile toplumu’ biraz hayal olur. Hz. Peygamber, hanımları cemiyete önderlik eden kimseler olarak gördüğü için, kendisinin bizzat onlara ders saati ayırması hadisesi vuku bulmuştur. “Ya Rasulallah, biz erkeklerden fırsat bulup sana soramıyoruz” dediklerinde, peygamber onlara ders saatleri tahsis etmiştir. Eğer kadınlarımızın bu dünyanın yarısı olduğuna inanmamış olsaydı, kadınlarımızın mevkine sahip çıkmamış olsaydı, bu kadar zahmete ne lüzum vardı? Müslüman hanımlar peygamberleriyle serbestçe görüşebilmişlerdir. İlk büyük halifeler de aynı davranışı göstermişlerdir. Camide olsun, sokakta olsun Hz. Ömer gibi bir zâta hanımlar tenkitler yöneltebiliyor ve bu büyük insan onların haklı görüşlerini kabul etmekte tereddüt etmiyordu.
Sayfa 33
·
165 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.