Gönderi

344 syf.
10/10 puan verdi
·
17 günde okudu
Ekonomi Politikası
Malumunuz Türkiye gibi bir ülkede yaşadığımızdan dolayı gündem ekonomik çalkantılardan ibaret. Okuduğum bölümün gerekliliği ve gündemdeki ekonomik olayların takibi için bilgi edinme hevesi beni bu iki usta iktisatçının hazırlamış olduğu kitaba itti. İyi ki de itti diyorum çünkü anlatımın sadeliği, grafik ve tablolarla desteklenen anlatım, konu içeriklerindeki örnekler ve bölüm sonlarına eklenmiş yığınla kaynaklar eğer amacınız ekonomi konusundaki bilgilerinizi genişletmek istiyorsanız oldukça fayda sağlıyor. Okullarda ders kitabı olarak da okutulan ve her baskıda güncelliğini ve sadeliğini koruyan bu eseri ilgileniyorsanız tereddütsüz okumanızı tavsiye ederim. Bir konuda zikir edebilmek için fikir sahibi olunmasının önemini çok doğru buluyorum ve bu kitabın da beni temel anlamda fikir sahibi yaptığını düşünüyorum. Metnin devamına kitabı okuduktan sonra yazdıklarımdan eklemek istiyorum. Bundan sonrası #SPOİLER# 'a girebilir. Kitabı okuyacak arkadaşlara şimdiden keyifli okumalar dilerim. EKONOMİ BİLİMİ Sosyal bilimler arasında yer alan ekonomi biliminin temel konusunu, kıt kaynakların en yüksek tatmini sağlayacak şekilde tahsis edilmesi oluşturur. Ekonomi bilimi çeşitli alt başlıklar altında toplanabilir. Bunlar arasında makro ve mikroekonomi ayrımı ile pozitif ve normatif ekonomi ayrımları üzerinde durulmalıdır. Makroekonomi denildiğinde, küresel büyüklüklere ulaşan ekonomi bilimi alt dalı akla gelir. Mikroekonomi denildiğinde ise toplumu oluşturan bireylerin ve firmaların ekonomik sorunlarıyla ilgilenen ekonomi alt bilim dalı anlaşılır. Pozitif ekonomi, ekonomi biliminin teoriye dönük bölümüdür. Pozitif ekonomide tercihler ve inançlar söz konusu değildir. Asıl söz konusu olan, bir olgunun bilimsel olarak analiz edilmesidir. Önermelerin doğru olup olmadığı ispat edilebilir olmalıdır. Normatif ekonomi ise ekonomi politikasını kapsayan alt daldır. Burada sübjektif hedefler söz konusudur. Ekonominin önemli bir özelliği, hipotez, kanun ve teorilerin zaman ve mekana göre değişebilir nitelikte olmasıdır. İnsan ve toplum davranışlarının değiştiği noktada ekonominin kanunları da değişir. O nedenledir ki, ekonomi biliminde aynı konuda pek çok farklı hipotez, kanun ya da teori bir arada bulunabilir. Alfred Marshall ekonomi kanunlarını şöyle ifade etmektedir: “Ekonomi kanunları, az çok belirli ve az çok kesin eğilimlerden ibarettir.” EKONOMİ POLİTİKASI Genel olarak makroekonomik dengelerin hangi yönde ve nasıl değiştirileceğine ilişkin yaklaşımları kapsayan daldır. Ekonomik dengede yaşanan bozulmaları düzeltmek için önlemler alınmasını öngörür. Ekonomik dengede bir bozulma olmasa bile eğer daha iyi bir dengeye ulaşılması arzulanıyorsa ekonomi politikası devreye sokulabilir. Ekonomi politikasının çeşitli alt dalları vardır. Bunlar: 1- Maliye Politikası 2- Para Politikası 3- Diğer Politikalar EKONOMİK DENGE Ekonomik dengeyi en kısa yoldan anlatmanın yolu IS, LM ve BOP eğrilerini kullanmaktan geçer. IS yani tasarruflar ile yatırımların eşitlendiği eğri reel piyasadaki ya da mal ve hizmet piyasasındaki, LM yani para arzı ile talebinin eşitlendiği eğri para piyasasındaki, BOP yani ödemeler dengesi ise ekonominin dış dünyayla olan dengesini gösterir. Bu üç eğrinin kesiştiği nokta ekonomide hem reel piyasada hem de para piyasasında iç ve dış dengenin mevcut durumunu gösterir. EKONOMİK DENGENİN FİNANSAL İFADESİ Ekonominin iç dengesi özel kesimin tasarruf yatırım dengesi ile kamu kesiminin gelir gider dengesinden oluşur. Ekonominin dış dengesi ise kabaca cari dengeden meydana gelir. Bir ekonomide iç dengeler toplamı ile dış dengeler toplamı sıfıra eşittir. ÖZEL KESİMİN TASARRUF-YATIRIM DENGESİ İç ekonomik dengenin ilk parçası olan özel kesim dengesi, tasarruf ve yatırım dengesi olarak ölçülür. Burada özel kesimin tasarrufları ile yatırımları arasındaki fark önemlidir. KAMU KESİMİ DENGESİ YA DA BÜTÇE DEBGESİ Bütçe bir devletin belirli bir döneme ilişkin gelir ve gider tahminlerini gösteren, gelir toplanmasına ve harcama yapılmasına izin veren bir kanundur. Bütçe kanununun üç temel özelliği vardır. Bütçe kanunu bir yılı kapsayan geçici bir kanundur, hükümeti gelir toplama ve harcama yapma konusunda yetkilendirir ve diğer kanunlardan farklı olarak tahminler içerir. Türkiye’de merkezi yönetim bütçesinde denge, bütçe gelirleri ile bütçe giderleri arasındaki farktır. Bütçe Gelirleri > Bütçe Giderleri ise bütçe fazlası vardır. Bütçe Giderleri > Bütçe Gelirleri ise bütçe açığı vardır. Bütçe Gelirleri = Bütçe Giderleri ise bütçe denktir. DIŞ EKONOMİK DENGE (ÖDEMELER DENGESİ) Ödemeler dengesi, yurtiçinde yerleşik ekonomik birimler ile yurtdışında yerleşik ekonomik birimler arasındaki mal ve hizmet ticareti ve diğer ekonomik faaliyetleri gösteren bir tablodur. Ödemeler dengesinde varlıklar ile yükümlülükler birbirine eşittir. Ödemeler dengesi üç bölümde incelenebilir. Birinci bölüm cari işlemler dengesidir. Cari işlemler dengesi, yurtiçinde yerleşikler ile yurtdışında yerleşik ekonomik birimler arasındaki mal, hizmet ve mülkiyeti el değiştirmek kaydıyla para hareketlerini gösterir. İkinci bölüm sermaye ve finans hesaplarıdır. Bu denge ağırlıklı olarak yurtiçinde yerleşikler ile yurtdışında yerleşikler arasındaki borç alıp verme faaliyetleri ile sabit sermaye yatırımlarını içerir ve cari işlemler dengesinin finansman kalemidir. Üçüncü bölüm rezerv varlıklardır. Uluslararası döviz rezervlerindeki hareket, ödemeler dengesinin üçüncü bölümünü oluşturur. CARİ DENGE İLE TASARRUFLARIN İLİŞKİSİ Bizim gibi parası dünya ticaretinde yaygın olarak kullanılmayan ülkelerde, ödemeler dengesi, yurtiçinde yerleşikler ile yurtdışında yerleşikler arasındaki her türlü ekonomik alışverişi yabancı para cinsinden olduğunu varsayar. Bu nedenler, cari işlemler dengesi açık verirken sermaye dengesinde fazla verilerek cari işlemler açığı finanse edilebilir. Yani döviz açığı, döviz borçlanması ya da mal ve hizmet karşılığı olmayan döviz girişleriyle finanse edilir. EKONOMİK DENGESİZLİKLER KARARLI VE KARARSIZ DENGE İki türlü denge vardır. Kararlı ve kararsız denge. Kararlı denge, bozulsa bile dışarıdan bir müdahaleye gerek kalmaksızın kendiliğinden yeniden düzelen denge halidir. Oysa kararsız denge bir kez bozulduğunda dışarıdan müdahale olmaksızın yeniden denge konumunun sağlanması mümkün değildir. EKONOMİK DENGESİZLİK HALLERİ ENFLASYON En basit tanımıyla fiyatlar genel düzeyinde ortaya çıkan sürekli artış demektir. Ele alınacak olan, fiyatlar genel düzeyidir. Yani tek tek fiyat artışları enflasyon olarak tanımlanamaz. Fiyatlar genel düzeyinin sürekli bir artış içinde olması gereklidir. Kaynaklarına göre sınıflandırıldığında iki çeşit enflasyon vardır: Talep enflasyonu ve maliyet enflasyonu. Toplam talep düzeyinin arzı aşarak sürekli fiyat yükselmesine neden olması halinde talep enflasyonu ortaya çıkar. Üretimde girdi olarak kullanılan mal ve hizmetlerin maliyetlerinde ortaya çıkan artışlar sonucunda fiyatların sürekli artış içine girmesi dolayısıyla maiyet enflasyonu meydana gelir. Maliyet enflasyonu, ücret-gelir çekişmesi, yerli ve ithal girdi malları fiyatlarının yükselmesi gibi nedenlerle oluşur. Hızına göre sınıflandırıldığında üç çeşit enflasyon ayırt edilebilir: Sürünen enflasyon, hiperenflasyon ve basamaklı enflasyon. Sürünen enflasyon genellikle %2-3 gibi düşük bir oranda seyreden ve fazla iniş-çıkış sergilemeyen bir enflasyon türüdür. Gelişmiş ülkelerde sürünen enflasyon yaygındır. Hiperenflasyon, yıllık fiyat artışlarının %1000 gibi düzeylerde olduğu bir enflasyon biçimidir. Basamaklı enflasyon ise iki haneli olduğu halde hiperenflasyona dönüşmeyen inişli çıkışlı bir enflasyon türüdür. STAGFLASYON Bir ekonomide enflasyon olgusu yaşanırken ekonomi büyümüyorsa stagflasyon (enflasyon içinde durgunluk) hali var demektir. Ekonomik krizlerin başa çıkılması zor olanlarından biri budur. Eğer ekonomi enflasyon içinde büyümeye devam etse bir miktar büyümeden fedakarlık ederek enflasyonu düşürmek daha kolay olurdu. Oysa stagflasyonda bir yandan enflasyonla mücadele edecek bir yandan da ekonomiyi canlandıracak bir ekonomi politikası biçimlendirmek gerekir ki bu çok kolay bir iş değildir. Çünkü bu iki politika genelde birbiriyle çelişir. SLUMPFLASYON Bir ekonomide enflasyon olgusu yaşanırken ekonomi küçülüyorsa o ekonomide slumpflasyon hali vardır. Ekonomik krizlerin en zorudur. Çünkü burada bir yandan enflasyonu düşürmeye uğraşırken bir yandan da ekonominin küçülmesini önce durdurmaya sonra da büyümeye döndürmeye yönelik bir ekonomi politikası uygulamak gerekmektedir. DEFLASYON En kısa tanımıyla fiyatlar genel düzeyinde sürekli düşüş halidir. Bu durumda paranın satın alma gücü yükselir. İlk bakışta olumlu bir durum gibi görünen deflasyon aslında enflasyondan çok daha önemli bir ekonomik krizin ifadesidir. Deflasyonist eğilimler devam ederse üretici üretimden vazgeçer, tüketici, fiyatların daha da düşeceği beklentisiyle çeşitli mallara yönelik talebini erteler. RESESYON Ekonomide küçülme halidir. Bununla birlikte ekonomide bir çeyreklik dönemde yaşanacak bir küçülme hali resesyon olarak tanımlanmamaktadır. Eğer bir ekonomide üst üste iki çeyrek GSYH küçülmesi yaşanmışsa o ekonomide resesyon söz konusu demektir. DEPRESYON Bir ekonomide ekonomik faaliyetlerin uzun süreli olarak aşağı yönlü olması depresyon olarak adlandırılmaktadır. Depresyon ile resesyonu birbirinden ayıran iki önemli nokta vardır. Resesyon ekonomik faaliyetlerde daha kısa süreli bir küçülme halidir. Genellikle iki çeyrek ile birkaç yıl arasında sürer. Depresyon daha uzun süreli bir çöküşü ifade eder. EKONOMİK DENGESİZLİK HALLERİNİN YARATABİLECEĞİ SONUÇLAR Ekonomik dengesizlik hallerinin yaratabileceği sonuçlar genellikle refah azalışı olarak ortaya çıkar. Slıumpflasyon, deflasyon, resesyon ve depresyon GSYH’nın düştüğü, eksiye geçtiği hallerdir. Ki bu durumda ekonomi küçülür ve refah azalır. MALİYE POLİTİKASI MALİYE POLİTİKASININ AMAÇLARI Mali araçları kullanmak suretiyle varılması amaçlanan ekonomik hedeflere ulaşmaya çalışmak biçimindeki uygulamaların bütünü maliye politikasını oluşturur. Öncelikle makroekonomik hedefleri sıralamak gerekirse; 1) Ülkenin potansiyeline uygun büyümenin sağlanması, 2) Bütçenin denk olarak yürütülmesi, 3) İstikrarın sağlanması, 4) Yüksek istihdam ya da en düşük düzeyde işsizlik oranının gerçekleştirilmesi, 5) Cari dengenin sürdürebilir olması, 6) Kurun dengede tutulması, yüksek dalgalanmaların önlenmesi, 7) İç ve dış finansmanın dengeli biçimde yürütülmesi, 8) Tasarrufların artırılması, 9) Yatırımların çoğaltılması, 10) Gelir dağılımının düzeltilmesi. Bu sayılan makroekonomik hedefler içinde maliye politikası araçlarıyla yön verilebilecek olanlar (1), (2), (4), (7), (8), (9) ve (10) dur. (3) ve (6) para politikasının alanına girer, (5) ise hem maliye politikası hem de para politikasının gözetmesi gereken bir hedeftir. Bununla birlikte (1), (3) ve (8) hem maliye hem de para politikası araçlarının birlikte kullanılarak biçimlendirilmesi gereken amaçlardır. MALİYE POLİTİKASININ ARAÇLARI Mali araçlar denildiğinde vergi, kamu harcamaları, kamu borçlanması gibi araçlar anlaşılır. Maliye politikasının alt politikaları şunlardır: 1. Harcamalar politikası 2. Vergi politikası 3. Borçlanma politikası 4. Destekleme politikası 5. Teşvik politikası 6. Dış ticaret politikası HARCAMALAR VE VERGİ POLİTİKASI Kamu harcamalarının miktarını ya da yönünü değiştirmek suretiyle ekonomiyi etkilemeye yönelen politikaya harcamalar politikası denmektedir. Başta vergiler olmak üzere kamu gelirlerinin kapsam, oran ya da miktarını değiştirmek suretiyle ekonomiyi etkilemeye yönelik politikaya vergi politikası denmektedir. Enflasyonla mücadeleye yönelik bir maliye politikası uygulamaya konulduğunu ve tüketimi kısmak amacıyla gelir vergisi oranlarının arttırıldığını varsayacak olursak bu durumda iki değişken bu değişiklikten etkilenecektir. Maliyet (C) ve kamu harcamaları (G). Tüketim kullanılabilir gelirin (Yd) bir fonksiyonudur. C = f (Yd) Kullanılabilir gelir ise brüt gelirden (Y) gelir vergisi düşülerek bulunur. Bu durumda gelir vergisinin artırılması, kullanılabilir gelirin düşmesi yani tüketimin azalması demektir. Buna karşılık kamu harcamaları (G) artar. Yani devlet daha fazla gelir toplayarak daha fazla harcama yapma imkanına kavuşur. BORÇLANMA POLİTİKASI Kamu borçlanmasını artırmak ya da azaltmak yoluyla ekonomiyi etkilemeyi amaçlayan politikaya borçlanma politikası denir. Hazine iç borçlanması doğrudan doğruya kurumlara yönelebileceği gibi piyasaya da yönelebilir. Bu borçlanma, belirli aralıklarla, kamu kesiminin açıkladığı koşullar altında olabileceği gibi, sürekli ihaleler yapılmak suretiyle de yürütülebilir. İhale yönetimi, genel olarak dört şekilde uygulanabilir: Yükselen fiyat yöntemi ya da en çok arttırana ihale, azalan fiyat yöntemi ya da en düşük fiyatı verene ihale, çoklu fiyat yöntemi, ve ortalama fiyattan ihale. DESTEKLEME POLİTİKASI Destekleme politikası harcamalar politikasının özel bir biçimidir. Burada esas olarak bazı ürünlerin desteklenmesi için yapılan sübvansiyon harcamaları söz konusudur. Bu politikayla kamu otoritesi gelirin dağılımını etkilemeyi ya da belirli ürünlerin üretimini artırmayı hedeflemektedir. Hükümetin buğday üretimini desteklediğini varsayalım. Bu doğrultuda buğday üreticisine dünya fiyatlarının üzerinde bir fiyat vermiş olsun. Bu durumda kamu harcamaları (G) artar. Buna ek olarak tarım kesiminde bu ek geliri elde edenlerin tüketim harcamaları (C) ve yatırım harcamaları (I) da artar. Ayrıca bu karar bir sonraki yıl aynı kararın devam edeceğini varsayan çiftçilerin yaklaşımı nedeniyle tarımsal üretimin de artmasına yol açar. TEŞVİK POLİTİKASI Harcamalar politikası ya da vergi politikasının bir parçası olarak uygulanan teşvik politikasında amaç belirli malların, belirli sektörlerin ya da ileri üretim teknolojilerinin desteklenmesi suretiyle üretimin kalitesinin veya rekabet gücünün artırılmasını sağlamaktır. DIŞ TİCARET POLİTİKASI Mali araçların bir bölümünü ve kur politikasını kullanmak suretiyle varılması hedeflenen dış ticaret amaçlarını gerçekleştirmeye çalışmak biçimindeki uygulamalara dış ticaret politikası adı verilir. İhracat politikası kamu harcamalarıyla, ithalat politikası ise vergilerle yakından ilgilidir. 1. İhracat politikası a) İhracatta prim b) İhracatta vergi iadesi c) Ucuz girdi desteği 2. İthalat politikası a) Tarifeler b) Kotalar c) Anti damping (fiyat düşürme) d) Dengeleyici vergi e) Diğer tarife dışı engeller PARASAL YAPI PARANIN ÖNEMİ VE AYRICALIKLARI Merkez bankalarını ekonomideki diğer birimlerden ayıran en büyük özellik, ekonomideki herkes tarafından kabul edilen ulusal parayı basmaktaki tekel yetkisidir. Burada ulusal para sözcüğünden, mal ve hizmetlerin değiş tokuşunda aracılık hizmeti veren, mal ve hizmetlerin değerinin tespitinde değer ölçüsü olarak kullanılan, bir tasarruf aracı olarak kullanılabilen her şey anlaşılır. Tekel yetkisi merkez bankalarına diğer şirket ya da bankalarda olmayan şu kolaylıkları sağlamaktadır: Merkez bankaları başkalarından borç almak zorunda değildirler, para basarlar. Paraya ihtiyaçları olduğunda borç senedi imzalamak yerine bastıkları parayı kullanırlar. Merkez bankalarının yarattığı para aslında bilançolarında bir yükümlülük kalemidir ama bu yükümlülüğün ne vadesi vardır ne de geri ödenmesi söz konusudur. Dolayısıyla, yaratılan para karşılıksızdır. Bastıkları parayı bir başka şeyle değiştirmek zorunluluğunda olmayan merkez bankaları yarattıkları paranın “para” olarak talep edilmesi için paranın değerini korumaya çalışırlar. Paranın değeri, mal ve hizmetler cinsinden değeridir. Yani paranın değerinin korunması, aslında ekonomideki ortalama fiyatların istikrarıdır. Herhangi bir şekilde altın ya da reel bir değere bağlanmayan “para”nın piyasada talep görebilmesi paranın iç ve dış değerindeki istikrarı yanında devletin de tüm iç ekonomik faaliyetlerini tekel ayrıcalığı verdiği merkez bankasının bastığı para cinsinden yapmasına bağlıdır. Aksi takdirde, merkez bankalarının yarattığı paranın ekonomideki başka birimlerce yaratılan borç senetlerinden hiçbir farkı kalmaz. PARA POLİTİKASI PARA ARZI VE PARASAL GÖSTERGELER Para arzı en geniş anlamıyla bankacılık sisteminin yurtiçinde yaşayanlara karşı olan yükümlülüğüdür. Burada bankacılık sistemi derken ticari bankaları ve merkez bankası birlikte düşünülmelidir. Merkez bankasının dolanıma çıkardığı paraya emisyon denir. Kağıt parayı doğrudan merkez bankası basarken, madeni parayı darphane basar. Toplulaştırılmış bilançodaki kalemi, madeni para stokuyla beraber, aslında bankacılık kesimi dışındaki ekonomik birimlerin elindeki parayı gösterir. Buna dolaşımdaki para denir. Para arzı yurtiçinde yerleşik olanların bankalardan alacaklarının toplamıdır. Çeşitli ekonomik analizlerde kullanılmak üzere para arzı harcanabilme hızına göre çeşitlendirilir. PARA POLİTİKASININ AMAÇLARI En geniş anlamda para politikası, merkez bankalarının para arzını etkilemeye çalışmasıdır. Merkez bankaları çeşitli araçları kullanarak kendi bilanço büyüklüğünün çeşitli para arzlarını etkilemeye çalışır. İç varlıklarını artıra yoluyla rezerv parayı ve bu yolla bankaların kullanabilecekleri kaynakları artırabilir. Artan banka kaynakları krediye, kredi mevduata dönüşerek geniş para arzları artabilir. PARA POLİTİKASININ ARAÇLARI Para politikası denildiğinde üç grupta toplanabilecek alt politikalar anlaşılmaktadır. Birinci grupta dolaysız para politikası araçları fiyat ya da miktara, limit koyma gibi doğrudan müdahale yoluyla uygulanan araçlardır. Bunlar kredi tavanı, faiz denetimi ve diğer araçlar olarak üç başlıkta ele alınabilir. İkinci grupta dolaylı para politikası araçları yer almaktadır. Bunları reeskont politikası, açık piyasa işlemleri, karşılıklar politikası, faiz politikası ve diğer politika araçları olarak sıralamak mümkündür. Bu araçlar modern merkez bankacılığında bankacılık kesiminin elindeki serbest rezervlerin miktarını yönlendirmeye yönelik olarak kullanılmaktadır. Dolaysız Para Politikası Araçları Kredi Tavanı Bankaların açabilecekleri kredilere konulan miktar limitine kredi tavanı deniyor. Örneğin Merkez Bankası bankalara, topladıkları mevduatın ya da tüm kaynaklarının yüzde 80’i kadar kredi açabilecekleri talimatını vermişse buradaki yüzde 80 oranı kredi tavanını oluşturur. Faiz Denetimi Merkez Bankası, bankaların mevduat ve kredi için uyguladığı faiz oranlarına sınırlamalar getirebilir. Merkez Bankası faize limit koyabilir, farklı vadeler için farklı faizler uygulatabilir. Hatta bu uygulamayı teşvik amaçlı olarak farklılaştırmış olarak da uygulatabilir. Diğer Dolaysız Para Politikası Araçları Merkez bankası, bankaların konumuna göre getirecekleri senetlere farklı reeskont faiz oranları uygulayabilir, bankalara kredi kartları nedeniyle ödenecek asgari miktarın yükseltilmesi yoluyla talebin denetlenmesi gibi değişik konularda para arzını denetlemeye yönelik çeşitli araçları kullanabilir. Dolaylı Para Politikası Araçları Reeskont Politikası Bankaların nakit ihtiyaçlarını karşılamak üzere Merkez Bankası’ndan ellerindeki senetleri vererek ya da borçlu cari hesap şeklinde kullandıkları kredilere reeskont kredisi, bu krediye uygulanan faize de reeskont faizi denir. Elinde ticari bir senet veya devlet tahvili olan bir kurum bunu vadesinden önce bir bankaya getirerek iskonto ettirir. Banka eğer likiditeye ihtiyacı varsa iskonto ederek aldığı bu senet ya da tahvili merkez bankasına verip yeniden iskonto ettirerek karşılığında nakit alır. Senedin bu şekilde ikinci kez iskonto edilmesine reeskont dendiği için bu işleme reeskont kredisi kırdırma, bedeline de reeskont faizi denir. Reeskont politikasının iki amacı olabilir: Bankaların elindeki kağıtları alarak onlara para vermek ve piyasadaki likiditeyi düzenlemek. Reeskont faizini değiştirerek piyasadaki faiz oranını etkilemeye çalışmak. Merkez Bankası, reeskont faizini azaltarak, bankaların kendisinden kullanım yapmalarını teşvik ederek likiditeyi artırabilir ya da faizi yükselterek likiditeyi azaltabilir. Böylece reeskont faizini etkin bir para politikası aracı olarak kullanabilir. Açık Piyasa İşlemleri Merkez Bankası’nın bankalardan ve diğer kurumlardan tahvil, bono veya diğer menkul değerleri satın alması ya da tersine onlara bono, tahvil veya menkul değerleri satması eylemine açık piyasa işlemi adı veriliyor. Bu alım satımlar kesin alım veya satım olabileceği gibi geri alım veya satım vaadiyle yapılan alım ve satımlar da olabilmektedir. Merkez Bankası açık piyasa işlemlerine başvurmak suretiyle piyasadaki para miktarını ayarlayabilmektedir. Tahvil vb. kağıtları satın aldığında piyasaya likidite vermiş, geri sattığında ise piyasadan likidite çekmiş olur. Karşılıklar Politikası Bankalar, topladıkları mevduatların ve diğer bazı yükümlülüklerin Merkez Bankası tarafından belirlenen oranda belirli bir miktarını, ileride karşılaşabilecekleri zorluklarda talep edip kullanabilmek için Merkez Bankası’na yatırmak zorundadır. Buna zorunlu karşılıklar, bunun miktarını belirlemeye yarayan orana da karşılık oranı adı verilir. Faiz Politikası Merkez Bankası’nın bankalarla para alışverişinde uyguladığı faizleri değiştirerek piyasa faizlerini etkilemeyi hedeflemesine faiz politikası denir. ALTERNATİF POLİTİKA ARAÇLARI HETERODOKS EKONOMİ POLİTİKALARI Ortodoks, genel kabul görmüş yaklaşımlara verilen addır. Buna karşılık heteredoks, bu genel akımdan sapmış, farklı bir yöne girmiş olan akımlara verilen addır. Fiyat ve Ücretlerin Dondurulması Heterodoks politikaların en çok uygulanmış olanı gelirler politikasıdır. Bu politika, ekonomideki üretim faktörlerinin eline geçen bazı gelirlerin ya da doğrudan doğruya fiyatların ve/veya faizlerin dondurulması şeklinde uygulanır. Döviz Kuru Sabitleme Ekonomik istikrarsızlığın önde gelen öğelerinden biri yüksek enflasyonsa, diğeri de paranın diğer paralar karşısında devamlı değer kaybetmesidir. Enflasyon olduğu için döviz kurları artar. Döviz kurları arttığında, ithal malların yerli para cinsinden fiyatları artıp enflasyona olumsuz katkı yapar. Sonuçta, ekonomideki tüm nominal fiyatlar artar. Döviz kuru sabitlenip merkez bankalarının yalnızca döviz alımı karşılığında para basması ya da yalnızca döviz satışları yoluyla piyasadan para çekmesi kuralı uygulanır. ARZ YÖNLÜ EKONOMİ POLİTİKASI Arz yönlü iktisatçılar, üretimi artırmak için vergilerde indirim yapılmasını, üretimi engelleme noktasına varmış bulunan çevre standartlarının hafifletilmesini, kuralların gevşetilmesini ve deregülasyona gidilmesini önermekte, bu yolla üretimin artacağını ve ucuzlayacağını ileri sürmektedir. Onlara göre talep denetimi yoluyla sağlanacak enflasyonla mücadele politikasının yerini arzı artırmak suretiyle yaratılacak fiyat ucuzluğu politikası almalıdır. EKONOMİK GELİŞMELERİN İZLENMESİ EKONOMİ POLİTİKASI VE EKONOMİNİN İZLENMESİNİN ÖNEMİ Ekonomi politikasını yürüten siyasetçiler ve bürokratlar politikayı biçimlendirmek için ekonomiyi izlemek durumundadır. Ekonominin gidişi hakkında görüş sahibi olmadan doğru bir ekonomi politikası biçimlendirmek mümkün değildir. Ekonominin potansiyeli kadar hangi yönde ve hangi hızla gittiğinin, hangi sorunları yaşadığının yakından izlenmesi gerekir. Ekonomi politikası biçimlendirilip uygulamaya konulduktan sonra da ekonominin izlenmesi şarttır. Bu kez de yapılan uygulamanın doğru sonuçlar verip vermediğine bakılması ve gerekiyorsa politika ya da araç değişikliklerinin yapılması gerekir. DÜNYA EKONOMİSİNİ İZLEMEK Ekonomi sürekli değişim içinde olduğundan bu izlemenin de sürekli yapılması gereklidir. Dünya ekonomisini izlerken bakılması gereken başlıca göstergeler şunlardır: 1. Dünya ekonomik büyümesi ve bazı önemli ülke ve ülke gruplarının büyüme eğilimleri. 2. Dünya ticaret hacmindeki gelişmeler 3. Dünyada işsizlik Dünya ekonomisindeki gelişmeleri bu göstergeler çerçevesinde izledikten sonra Türkiye’nin ekonomik göstergelerini ele almak makroekonomik gözlemi bir bütünsellik içine yerleştirmenin en kestirme yoludur. TÜRKİYE EKONOMİSİNİ İZLEMEK GSYH Büyümesinin Yönünü Ve Boyutunu Tahmin Etmek Ekonomik faaliyetleri ölçmenin ve piyasanın yönünü belirlemenin önemli göstergelerinden olan GSYH reel büyümesi, dönem tamamlandıktan bir süre sonra açıklanır. Bu gelişmenin yönünü ve boyutunu önceden tahmin edebilenler piyasada karar alırken önemli bir üstünlük elde ederler. Bu gelişmeleri tahmin edebilmek için izlenmesi gereken bazı göstergeler vardır. Sanayi üretim endeksi, sanayi sektörünün cari ay içinde yaptığı üretimi değer olarak ortaya koyar. Sanayi üretim endeksinin aylık gelişmeleri, GSYH’nın en önemli bileşenlerinden biri olan sanayi sektörü üretiminin artıp artmadığını gösterir. Sanayi üretim endeksi aylık olarak artış eğilimi gösteriyorsa, bu gelişme büyük bir olasılıkla GSYH’nın sanayi sektörü bileşeninin büyüdüğünü ortaya koyar. İstihdam ve İşsizlik İstihdamdaki gelişmeyi izlemek de milli gelirin ne yönde gittiğini anlamak açısından önemlidir. Genel denge denklemindeki yatırımın yükselmesi, istihdamın artmasıyla yakından ilgilidir. Bir ülkede çalışan insan sayısının çalışabilir yaştaki insan sayısına, yani aktif nüfusa bölünmesiyle bulunan orana istihdam denir. Örneğin istihdamın artması, işsizlik oranının düşmesi, artan istihdam içinde daha düzenli bir istihdam biçimini gösteren tarım dışı istihdamın artması bize ekonomide canlılık ve büyüme olduğunu işaret eder. Bütçeyi İzlemek Bütçede gelirlerin ve giderlerin önceki yıllara ilişkin gelişmelerle, geçmiş ve beklenen enflasyon oranlarıyla karşılaştırılması, kamu kesiminin davranış kalıbını belirlemek ve maliye politikasının alacağı yönü anlamak açısından önem taşır. Eğer bütçe giderleri beklenen enflasyon oranına göre yüksek gider ve buna karşılık düşük gelir öngörmüşse, yani bütçe açığı giderek büyüme eğilimi içindeyse o zaman “genişleyici bir maliye politikası izlendiğinden söz etmek mümkündür. Böyle bir eğilimin enflasyonist baskı yaratabileceğine dikkat etmek gerekir. Tersi söz konusuysa, yani beklenen enflasyonun altında gider öngörüleri ve buna karşılık artan bütçe gelirleri hedeflenmişse o takdirde “daraltıcı maliye politikası” gündemdedir demektir. Borç Stoku ve Gelişmeleri İzlemek Kamu iç ve dış borçlanması bütçe finansmanı amacıyla yapılır. Burada önemli olan iç ve dış borçlanmanın faizleri ve vadesidir. Hazine’nin düşük faizle ve uzun vadeli yaptığı borçlanmalar sürdürülebilir bir kamu maliyesi açısından önemlidir. Bunun yapılabilmesi için doğal olarak, kamu maliyesinin disiplinli biçimde yürütülüyor olması gerekir. Faizlerin ani iniş çıkışları ya da vadelerin ani uzayıp kısalması, ekonominin geleceğine ilişkin beklenti değişikliklerinin habercisidir. Dolayısıyla iç ve dış borçlanmanın yakından izlenmesi gerekir. Ödemeler Dengesinin Gidişi Bir ülke ekonomisinin dış dünyayla ilişkisi ödemeler dengesinde izlenir. Genellikle dış ticaret sayıları, ödemeler dengesi bütününden daha önce açıklanır. Dış ticaret açığının büyümesi ya da küçülmesi, bir başka deyişle ihracat ve ithalat kalemlerindeki değişim, ekonominin döviz gelirleri açısından izlenmesi gereken önemli bir göstergedir. Açığın ne yolla ve hangi sürelerle finanse edildiğini anlamanın yolu sermaye hareketlerine bakmaktır. Ödemeler dengesinde ortaya çıkan cari açık finanse edilebilir bir açık olabilir. Eğer bu, geçici bir gelişmeden kaynaklanıyorsa büyük bir soruna işaret etmez. Eğer cari işlemler açığı sürekli olarak artış eğilimi gösteriyorsa o zaman bu açığın finansmanının sürdürülmesinde zorluklar ortaya çıkar. Böyle bir durumda ekonomi, döviz darboğazına sürüklenir ve dış ülkelere borçlarını ya da diğer taahhütlerini yerine getiremez duruma düşebilir. Parasal Göstergenin İzlenmesi Ekonominin enflasyonist bir eğilim içinde olup olmadığını anlamaya yarar. Bu göstergelerde ortaya çıkan artışlar ya da ekonominin gerektirdiğinin ötesindeki değişimler, ekonominin ileride sıkıntıya gireceğinin bir göstergesi olabilir. Bu nedenle Merkez Bankası bilançosunun sürekli olarak izlemede tutulması gerekir. Mevduat ve Kredi Değişikliklerinin Anlattıkları Bir ekonomide mali kesimde ortaya çıkan genişleme ve daralmalar pek çok şeyin göstergesidir. Örneğin mevduat hacmindeki artış, tasarrufların artmakta olduğunu gösterir. Bu artışa, ticari şirketlere yönelik banka kredilerindeki bir artış da eşlik ediyorsa tüketimden yatırıma doğru bir kayma olduğu tahmin edilebilir. Bu gelişmenin ekonomik büyümeyi canlandıracağı anlaşılabilir. Buna karşılık bireysel kredilerde artış varsa, birilerinin yaptığı tasarrufları başkaları tüketim amaçlı kullanıyor demektir.
Ekonomi Politikası
Ekonomi PolitikasıMahfi Eğilmez · Remzi Kitabevi · 2017256 okunma
·
766 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.