Gönderi

Yunus Ki Sütdişleriyle Türkçenin
Yunus ki sütdişleriyle Türkçenin Ne güzel biçmişti gök ekinini, Düşman müşman girmeden araya Dolanıp bütün yukarı illeri Toz duman içinde yollar boyunca Canından sızdırmıştı şiiri; Vasf-ı Hal' inde öyle esrikti Acı dirliği Aşık Paşa'nın, Günlük gibi havayı doldururdu Sevginin ve kimyanın öğretisi; Bursa' da otlar ağaçlar arasında Kim yazdı günün aydınlığın O diri o insan yüzlü beratını Başka kim yazdı Emir Sultan' dan; Ve Balım Sultan Urum abdallarından Baba dostlarıyla kadınlarla Birtakım ilişkilerden sıyrılarak Çıkarak karıkocalığın dükkanından Tuttu aynasında Kızıl Deli'yi; Yağmur altında sicim gibi Parasını serperken havuzlara Aşık Garip unutmuştu kendini Aklını fikrini takıp Mecnun'a; Oralarda sevgili bir küfür gibi Son yükselişi gibi bir sesin Demirin taşın yergisiyle dolu o çimenleri yeşerten nara O dalga dalga yayılan Anamın içi gibi ovalara, Ve indi mi birdenbire inen Sımsıcak bir şafak gibi dağlara, Sütbeyaz Ayvaz Kankırmızı Köroğlu; Sen ki şu kısacık hayatında Sevdin ve yaşadın kelimeleri Bir gün bile düşürmedin kalbinden Yarana bastığın o büyülü deyimi Niye mi koşarsın böyle ufka doğru Pir Sultan mı ısmarladı seni Kızılırmaktan öte Sivas'a doğru Yeryüzü gökyüzü ve sabah vakti Bilece uçarsınız hastanız ulu Alnında göğsünde parmak uçlarında Kan pıhtısının ısrarlı bakışı Siyaset meydanı hıncahınç dolu, Ustamın gözlerindeki son damla mavi Takılıp kalmış kipriklerine, Perçemi uysalca dolanmış darağacına; Uzakta kavaklar kuşku sorulu Bir tambur dehşeti sazında Hazırlar kaderini Kadı Burhanettin'in Olsa da bir gün Sivas'a sultan Fışkıracaktır kanı bir tuyuğ gibi Azeri ağzıyla koçlara devran Bir tuyuğ gibi elemsiz bir fıskiye gibi Başı omuzundan kaydığı zaman; Sen ki gözlerinle görmüştün 57' de Babanın parçalanmış beynini Kağıt bir paketle koydular mezara İstesen belki elleyebilirdin de Ama ağlamak haramdı sana O günler istesen de istemesen de Boğazında buruldu kaldı Türkçe Mevsimlerin tülüne sarılı halde Yıllarca dinlendirdin acını Utandın ondan korktun bir bakıma Sakladın geleninden gideninden; Ve sen daha nice rastlantılarla Nice suçsuzun başında bulundun ki Göğe urmak ister gözbebekleri Nice şair nice duyarlık elçisi Zehir Kazak zıkkım Gedayi Bu buğday yüzlü zülfü dolaşığın Özlemiyle karmış doğanın buyruğunu Köroğlu nakıştan beter olmuş Nar çiçeği Karacaoğlan; Yaz kış yapraklı Dertli Boran; Ezilmişin tutanakçısı Kabasakal; Dördüncü Murad'ın çılgınlığıyla Yeniçeri bedenine nişanlar vuran Seyrek asker Kayıkçı Kul Mustafa; İşgal acılarından mavi bir lirizm çıkaran Maliyeci şairlerin ilki Bayburtlu Zihni; Ve sürgün şairlerin ne ilki ne de sonuncusu Yiğit ve açık Türkmen: Dadaloğlu; Kamu kuşların yedi bin yıl Tam bir danişmendlik içre uçtuğu Ve gülün tek bir solukta Köy köy dağılıp kahverengide Kent kent kırmızıda toplandığı Gülşehri; Kim bu Gülşehri öksüz Emrah kim? Şems Banu ne olacak Kişverkişan nere kalesi? Ya Ulu Camiin ünlü romancısı Yalvaçlara kimlik kağıdı dağıtan l Çekidüzeni unutulmaz Süleyman Çelebi? Sen işte bunlarla bildin Türkçeyi Bunlarla gelen giden obayı sevdi
Sayfa 98 - 38.Baskı -ÖnceleyinKitabı okudu
·
437 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.