Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

728 syf.
·
Puan vermedi
Merhaba, Uzuncadır inceleme yazmaya vakit bulamıyorum. Bir de sanırım bazı şeyler hakkında konuşmak için bazen mevzunun iyice zihinde yerleşmesi ve hakkında konuşabilecek kadar malumata sahip olmak gerekiyor. Mevzu ortadoğu olunca belli bir tarih, siyaset ve uluslararası ilişkiler birikimi gerekiyor yani haybeden konuşulacak bir konu değil. Çok defa bıraksam diyerek elime aldığım her bir elime alışımda da daha bir daldığım kitap oldu. Arap baharı ya da Arap uyanışı artık adı her ne şekilde çağrılıyorsa ardındaki sebepler, süreç boyunca Libya,Tunus, Suriye, Mısır, Filistin,BAE ,İran vb. ülkelere derinlemesine bir bakış atmak isteyenler için aranılan kan değeri taşıyor naçizane görüşüm böyle. Açıkçası kitap her bir bölümü bittiğinde ortadoğu hakkında ne denli az ve yanlış kanaatlerimin olduğunu fark etmemi sağladı. Editörü Zahide Tuba hanıma da ayrıca teşekkür etmek istiyorum çünkü bu denli çaplı bir eseri böyle güzel bir şekilde derlemek kolay değil. Konuşmacıların her birinin alanı ve konuştuğu konu hakkındaki yetkinliği ise yine kitabı okunur kılan etmenlerdendi. Ancak şöyle bir şey var ki her kitapta olduğu gibi bu kitap da okuyucusu ile inatlaşıyor azmedip sonuna kadar gidenlere avcundaki güzellikleri yani kıymetli bilgilerini sunuyor. Konuşmacıların her bir söylediğine katılmak mümkün olmasa da olaylara farklı pencerelerden bakmak oldukça güzel bir deneyimdi. Her ne kadar kolay olmasa da kitaptan beğendiğim noktalara küçük atıflarda bulunacağım: "Irak'taki siyasi yapı Sünni,Şii ve kürtlere dayanan etnik ve mezhepsel ayrım üzerine bina edilmiş bir yapı.Siyaset tamamen tarafların birbirine güvensizliği üzerinden yürüyor ve bu güvensizlik ortamında siyasi sürecin ortaları birbirlerine iş yaptırmıyor. Birbirlerine güvenmeyen bakanlar hükümet çalışmalarına sekte vuruyor; bir bakanın yaptığını diğeri gelip bozuyor. (S.279) Bir yandan uzun yıllardır bastırılmış haldeki kimlikler kendilerini güçlü bir şekilde ifade etmeye çalışırken, diğer yandan istikrarlı bir yapı oluşamayıp kalıcı siyasi ve iktisadi sorunlara cevap verebilecek uzun vadeli politikalar izlenemediğinden mevcut sorunların üstünü örtmek için alt kimlikler üzerinden bir siyaset dili geliştiriliyor. Buna bir de ciddi bir özel sektörün olmaması nedeniyle herkesin devlet imkanlarını kontrol etme ve bunu rakiplerine karşı bir koz olarak kullanma çabasına girmesi eklenince, Irak'taki istikrarsızlık daha da derinleşiyor.(S.309) İktisadi mahrumiyetler ve yönetimlerin otoriter eğilimleri vs. karşısında kitlelerin örgütlenmeleri kaçınılmazdır. (S.367) Güveni kurumsallaştırmak, ilişkileri kurumsallaştırmak kadar kolay olmuyor maalesef. Güven tesisi zaman alıyor, zihinsel kodların dönüşmesini gerektiriyor. Kurumsal yapının varlığı, önemli bir ticaret ortağı olunması, özellikle enerji konusunda karşılıklı bağımlılık yetmiyor. Bu güvensizlik en ufak bir meselede hemen ortaya çıkabiliyor.(S.417) Ortadoğu'da barış sürecine de Filistin'e de diğer ülkelere yönelik çeşitli programlara da en fazla para harcayan, ama aynı zamanda en az güvenilen aktör AB'dir. Bunun birçok nedeni var tabii. En önemlisi, para harcamak tek başına somut bir şey ifade etmez; nihayetinde AB'nin ortak hareket edemediği herkesin malumu. Taraflar masaya oturduğunda son kertede onların arkalarında durup gücünü gösterebilecek bir aktör değil AB. Bu anlamda güvenilir değil. Ne kadar para harcarsa harcasın, güç dengelerini değiştirecek herhangi bir aracı olmadığını bildiğiniz bir aktör ne kadar güvenilirdir ki? AB ne kadar sesini çıkartırsa çıkartsın yaptığı bütün açıklamalar "Evet, biz bu şiddetin durmasını istiyoruz; insan öldürmek güzel bir şey değildir"den öteye gidemiyor maalesef.(S.427) Zaman, Müslüman ülkelerin kendi milli menfaatlerini ve dinî anlayışlarını bir araya getirerek ürettikleri yeni milliyetçiliklerle yüzleşme zamanı aslında.(S.498) Malumunuz, her insanın birden fazla kimliği vardır; etnik, dini, hatta kabilevi... Bu kimliklerden hangisi daha fazla taarruza uğrayıp zarar görürse, insan o kimliğini öne çıkarma, kendisini o kimlikle ifade etme eğilimine girer.(S. 507) Söylem her zaman ve her ülkede eylemden önce gelir ve hiçbir zaman eylem söyleme yetişemez; eğer yetişirse zaten ideale ulaşılmış demektir. (S. 704) İyi okumalar...
Ortadoğu Konuşmaları
Ortadoğu KonuşmalarıZahide Tuba Kor · Küre Yayınları · 201423 okunma
·
113 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.