Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

508 syf.
9/10 puan verdi
·
6 günde okudu
İki Şehrin Hikayesi - Charles DICKENS
Ve, bitti... Bu kadar kısa zaman diliminde içinden çıkamam sanıyordum ama uzun süre içimden çıkmayacak bir eser oldu İki Şehrin Hikayesi... Bir arkadaşın tavsiye ve hediyesi üzerine başlamıştım esere. İtiraf etmek gerekirse ilk iki yüz sayfada esere girmekte oldukça zorlandım. Ama sayfalar ilerledikçe kitap beni kendisine çekti ve son üç yüz sayfayı 24 saat içinde bitirdim diyebilirim. Neler yok ki eserde? İsminden başlamak gerekirse, iki şehir: Paris ve Londra. Fransız Devrimi yılları... Hatta yılları deyip geçiştirmek olmaz, bildiğiniz devrim zemini üzerine yazılmış bir eser. O dönemin olayları, devrimin gerekçeleri, halkın ve yönetenlerin yaşayış biçimleri, çimen yemek durumunda kalan ve hiçe sayılan hayatlar, tüm bu olumsuzluklar üzerine yeşeren aşklar... Eserin başlangıcı dahi bize birçok şeyi veriyor aslında: "Gelmiş geçmiş en iyi günlerdi, gelmiş geçmiş en kötü günlerdi; hem bilgelik çağıydı hem ahmaklık; hem inancın devriydi hem şüpheciliğin; hem Aydınlık hem Karanlık bir mevsimdi; umudun baharı, umutsuzluğun kışıydı; hem her şeyimiz vardı hem hiçbir şeyimiz yoktu..." (s. 3) Gerçek hayatın üzerine yazılmış bir eser. Adaletin olmadığı yerde hiçbir şeyin olamayacağının edebi bir göstergesi. Birkaç dakikada yargılanıp suçlu bulunan ve giyotine mahkum edilen insanlar... O kadar tanıdık geldi ki... Stalin döneminde 15 dakikada yargılanan ve ölüme mahkum edilen hatta öldürülecekleri kurşunun parasının ailelerinden alındığı insanlar geldi aklıma... Çoğu neden öldürüldüğünün farkında dahi değil. Giyotinle yapılan ölümler ve buna alkış tutan insanlar... Dönemin ne denli zor bir dönem olduğunun, nefret ve intikamın ne düzeye geldiğinin göstergesi kavramlar: milli tıraş. Kadınların ve çocukların da aynı şekilde ölümünün normal karşılanması... Spoiler olacak, bundan sonrası için yazıya devam etmeyebilirsiniz. Bu ölümler içinde beni en çok sarsan Sydney Carton'ın ölümü oldu. Bile isteye, göre göre ölüme gitmek... Daha büyük bir fedakarlık olamazdı diye düşünüyorum. En çok orada sarıldım: "Bu, hayatımda şimdiye kadar yaptığım en ama en güzel şey ve şimdi hayatımda hiç tatmadığım kadar büyük bir hu­zurla istirahat etmeye gidiyorum." (s. 494) Dönemin birçok özelliğine dair bilgi sahibi olabiliyor okur eseri okurken. Bunlardan biri de kadına bakış açısı... Ah şu kadınlarımız, tarihin her döneminde dünyanın her coğrafyasında en çok onlar çekmiş. Ettiği duanın bile yük olarak görüldüğü, çocuğunun hiç pahasına öldüğü, sevdiğinin ardından gözyaşı dökmenin suç hükmünde olduğu bir yaşantı sürmüşler. Eseri okuduktan sonra en çok içinde geçen şu cümleye hak veriyorsunuz: "Şahsen hayattaki en büyük arzum bu dünyaya ait ol­duğumu tamamen unutmak." (s. 106) Eserde yabancı görülebilecek kavramlar, başka yazar, eser ve olaylara yapılan göndermeler dipnotlar ile açıklanmış. Bunun oldukça gerekli ve isabetli olduğunu düşünüyorum. Tarihi bir zemin üzerinde Doktor Manette, kızı Lucie ve Darney'in hikayesinin Fransız Devrimi eşliğinde ele alındığı, dünyanın en çok okunan, hatırlı sayıda yarım bırakılan ama oldukça başarılı olduğunu düşündüğüm bir eser. Hatta okuma sürecimde beni takip eden birçok okurun bu eseri ya okumaya başladığını ya da okuma listesine aldığını gördüm. Bu da beni oldukça mutlu etti. Keyifle okunması temennisiyle...
İki Şehrin Hikâyesi
İki Şehrin HikâyesiCharles Dickens · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202258,7bin okunma
··
2 artı 1'leme
·
87,9bin görüntüleme
Mikail Balcı okurunun profil resmi
Bazı kitapları bitirdiğimde kendimi çok şanslı hissediyorum, Rabbim bana bu fırsatı tanıdığı için.
Mikail Balcı okurunun profil resmi
Kimi kitaplar okurunu zorlar ama o oranda çok şey katar...
Bu yorum görüntülenemiyor
42 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.