Gönderi

520 syf.
8/10 puan verdi
Sınıf farklılığının en epik şekli ve bir burjuva idealinin yıkılışı
Yoksul denizci Martin’in zengin bir aileye mensup üniversite öğrencisi Ruth’a olan tutkulu aşkını konu alan bu eser bizlere şu cümleyi hatırlatıyor; “Dünyayı güzellik kurtaracak, bir insanı sevmekle başlayacak her şey.” Aşinası olduğumuz Türk sinemasından zengin kız fakir oğlan tadında bir aşk hikayesi gibi başlayan olaylar silsilesi, varolan karakterlerin temsil ettiği (emek ve sömürü) sınıflar arasındaki yaşanılan şiddetli çatışmayı merkezine alarak ilerliyor. Aşkın asıl öneminin, karşımızdaki insandan çok; bizim kendimizi ve dünyayı algılayış biçimimizi etkileyen bir imge olmasından ileri geldiğini düşünmüşümdür oldum olası.Süfli gerçeklerden kopuk, bizzat kendi muhayyilemizde seçkin özelliklerle idealize edilmiş o nadide yaratık ne kadar cezbedicidir en başta! (Ve sonra da nasıl kalırız o heykelin olanca ağırlığının altında, neyse.) Martin’in macerası da böyle başlar işte.Aşık olduğu genç kadın, onun kendini daha iyi ve donanımlı bir insan haline getirmesi adına ulaşması gereken nihai hedef haline gelir, çünkü onunla arasındaki fark, aynı dili konuşmayan iki insan arasındaki fark kadar barizdir, ve bunun gururunda açtığı yara Martin’deki değişim istencinin temelini oluşturur.Bu mahçup yabani, canını dişine takacak, günde dört saat uyuyup çoğu zaman açlık çekmesine karşın yılmayarak kendi benliğine çoğu zaman kendi kanı pahasına şekil verecektir; usta bir heykeltraşın mermere şekil vermesi gibi. Kitaplarla başladığı; ve oldukça sancılı geçen bu değişim macerası Martin’in benliğinde kaçınılmaz bir dönüşümü de beraberinde getirir; Farkındalık.O artık mensubu olduğu işçi sınıfından egemen güçlerce çalınan hakların ayrımındadır.Eskiden kendisinin tembelliğinin neticesi olarak gördüğü tüm o eksikliklerin, pastadan büyük payı almak için insanların emeğini sömürerek ayakta kalan burjuvazinin eseri olduğunu bilir.Ne yazık ki bu aydınlanmadan aşık olduğu kadın da kendi payını alır. Çünkü bu genç kadın; toplumsal düzeni sorgulamaktan aciz, müesses nizamın devamını isteyen, derinlikten ve yaratıcılıktan yoksun, başkalarının düşüncelerini tekrarlayan, gerçek hayattan kopuk bir kişi olup,esasında bağlı olduğu iki yüzlü burjuva ahlakını içselleştirmiş silik bir karakter olmaktan öteye gidememiştir.Ruth’la beraber başlarda hayranlık duyarak gözünde büyüttüğü Burjuva ideali de yerle bir olur Martin için.Kendi eliyle yıkmak zorunda olduğu cennetin yerine yenisini inşa etme konusunda da eski motivasyonunu sağlayamaz ne yazık ki, ve kendi kişisel tragedyasını gerçekleştirmesiyle hayatı son bulur.Kitap sayesinde bizim ufkumuz da dallarını göğe uzatan ağaç misali Martin’le beraber gelişir,serpilir.Sanat, evrim, felsefe konularındanki birikiminin yanı sıra çok sevdiği Herbert Spencer’in adını sık sık duyarız ondan.Yazılarını gönderdiği editörleri yaratıcılıkla beslenen ruhsuz makinalara benzetmesi boşuna değildir, burjuvazinin keskin çarkları arasında can veren işçi sınıfına bir göndermedir bu. Henüz kırk yaşında hayata gözlerini yuman yazarın hayatından izler taşıyan bu otobiyografik eser, yazarı tanımak ve anlamak isteyenler tarafından mutlaka okunmalı zira; emeğin burjuvazi karşısında zafer kazanması için, kitaptan daha etkili bir silah olamaz! Keyifli okumalar :)
Martin Eden
Martin EdenJack London · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202392,9bin okunma
··
7,3bin görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.