Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

160 syf.
·
Puan vermedi
Dijital Çağda Dijital İnsanlık
Osmanlı Devleti'nin Tanzimat döneminden itibaren Batının ilmî yönden daha ileride olduğunu fark etmesi, oradaki yeniliklerin örnek alınmasına ve Osmanlı-Batı kültürü sentezinin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Osmanlı; Batı tarzı inkılaplara başlamış , bunu yaparken Batının sadece tekniğini almayı hedeflemiştir. Ancak istenilenin aksine Batının sadece tekniği değil, kültürü de halkın yaşayışına yansımıştır. Bunun benzeri bir olay Batının ilerlemiş teknolojisini alırken karşımıza çıkmıştır. Ancak tarih tekerrür etmiş ve o teknolojinin yaşattığı kültür de hayatımıza etki etmeye başlamıştır. Tıpkı Tanzimat döneminde halkın alafranga ve muhafazakar halk diye ayrılması gibi günümüzde de insanların yarısı teknolojiye destek vermekte, yarısı ise ona karşı çıkmaktadır. Kitaplar matbaanın icadından beri insanlar için en büyük bilgi kaynağı olmuş ve iktidarın elindeki bilgiyi yönetme gücünü insana devretmiştir, yani bilgi demokratikleşmiştir. Kitabın kontrolü zaman zaman tekrar iktidarın eline geçmiş, özellikle kapitalist süreçle birlikte bilgi kaynağı yerine, metalaşmış bir nesne haline gelmiştir. Yine de insanlar kitaba ulaşmak için sınır tanımamıştır. Korsan kitaplar yayınlayarak ana kitabın reklamının yapılması da, kitaplarla ilgili verilerin çalınıp onların halka sunulması da buna örnektir. Söz konusu kitap olunca her zaman iyi bir sonuç alınabilmesi muhtemeldir. Bilginin demokratik bir unsur haline gelmesi, insanlar arasındaki avam-havas ilişkisini ve bilgiye gerçekten sahip olanın ayırt edilirliğini tehlikeye atmıştır. Kapitalist düzenle beraber artık insanların ne kadar bilgiye sahip oldukları değil, sahip oldukları malumatı sunuş şekilleri önemlidir. Kitapta bu konuyla ilgili bir anekdot geçer: "Musikide femi muhsinden, dini ilimlerde ilmiyle âmilden, manevi alanda da hâl ehlinden talim ve terbiye görülür." Tasavvufta kitabın yeri farklıdır. Öncelik her zaman insanlar arası iletişim yoluyla bilginin aktarılmasıdır. Çünkü söz konusu tasavvuf olduğunda devreye hâl dili girmektedir. Sadece kelimelerin ve görünenin önemli olduğu bir kitap , bu konuda yetersiz kalacaktır. Gazali'nin gittiği bir yolculukta elinden kitabının alınması ve onun bilgiden yoksun kalması , insan zihninin bilgi kaynağı olması konusunda daha önemli bir yer edinmesi gerektiğini gösterir. Sokrates islam gereğince yaşamış biri olmamasına rağmen o da kitabın insan zihnini zayıflatacağı hakkında endişe duyarak kitaba karşı durmuştur. Konfüçyüs'ün tuttuğunu söylediği, başka her şeyi birbirine başlayan ip günümüzde "ağ" olarak karşımıza çıkmaktadır. Ağ toplumunda yaşayan insanlar bu ağın bir ucunu tuttuğunda , çağın nabzını da tutmuş olur. Bu iki metafor arasındaki bağlantı dikkat çekicidir. Konfüçyüs'ün ipi onu bilgeliğe götürmüştür ancak ağ toplumunun ucu insanları nereye götürecek, bilinmemektedir. Teknolojinin gelişmesi, tamamen kötü algılanmaması gereken bir durumdur. Çünkü bu gelişme sayesinde insanlar birçok zorluktan kurtulmuştur. Nazife Şişman'ın yıllar öncesinde mekanik bir okuma aracı istemesi ve günümüzde o mekanik üründen daha da gelişmiş olanları yapabilir olması buna örnektir. Aynı şekilde eskiden seyahat ederken insanlar bilgileri CD cihazlara kayıt etmek durumunda kalmaktaydı, şimdi ise bir bilginin taşınması çok daha kolaydır dijital sistemler sayesinde. Teknoloji ve internetin sunduğu imkanlarla bilgiye ulaşımın kolaylaşması inkar edilemeyecek bir faydadır. Ancak interneti göklere çıkarıp, sadece internet aracılığıyla iyi eğitimli ve okuyan insan yetiştirileceğ yargısı mantık dışıdır. İnternetin sunduğu okuma imkanlarından önce kitap okumayan kişinin, internet sayesinde çok iyi bir okuyucu olması nadir rastlanacak bir durumdur. Çünkü okur için şekilden çok muhteva önemlidir. İnternetin sosyal hayata sızmasıyla beraber, günlük yaşamda insan rollerinde değişimler görülmeye başlanmıştır. Biri toplantıdayken aynı zamanda telefonda yazıştığı kişinin uzamsal mekanındadır, bu da mekan algısının değiştiğini göstermektedir. Aynı şekilde rollerle beraber davranışlar da değişmektedir. İnternet üzerinde bir şeyler paylaşma çılgınlığısayesinde insanlar paylaşmak için yaşar hâle gelmişlerdir. Bunun hayatın basit ve anlık mutluluklarını engellediği söylenebilir, çünkü o anı yaşamak yerine paylaşmak daha önemlidir. Televizyon ekranlarını kaplayan kaynana - gelin tarzı programların ortaya çıkardığı insan tipleri,gerçeklik algımızı değiştirmeye başlamıştır. Oradaki kişinin gerçekte nasıl olduğu bilinmese dahi gördüğü ilgi ve yaşadığı popülerlik, diğer insanlarda buna özenti yaratabilmektedir. Sosyal medyanın yaygınlaştırdığı kendini teşhir etme olgusu, "kişiselleştirme" kavramı ile başlayan bir ben merkezciliğin doğmasına sebep olmuştur. İnsanlar kendi hayatlarını birer hikaye gibi sunarken ve kendilerini metalaştırırken gerçekleşen teşhirin farkında değillerdir ya da farkında olmaları önem arz etmemektedir. Gönüllü ya da zorla olsun, değişmeyen şey metalaştırmadır. İnsanlara ücretsiz iletişim ve haberleşme imkanı sunan internet uygulamaları bunun üzerinden ne gibi bir kazanç sağlıyor, bunu sadece insanlara kolaylık olsun diye mi yapmaktalar? Bu soruların cevabı, üretici ve tüketici kavramları arasındaki bağlantı üzerinden çıkarılabilir. İnsanlara iletişim imkanını sunan siteler ve uygulamaların kurucuları üretici konumundadır, bunu kullanan insanlar ise tüketicidir. Ancak tüketim yaparken ortaya çıkan içerikler, kullanıcılara dair bilgileri ve özel yaşamlarını kapsar, onları üretici konumuna getirir. Bu durumda da uygulamanın kurucuları bilgimizi tüketen konumuna gelir. Çıkmaz burada başlamaktadır. İnternet ile birlikte üretici ve tüketici kavramları genişlemiş, birbirine girmiştir. Ücretsiz sunulduğu söylenen imkan, aslında karşılık olarak bilgilerimizi ve zamanımızı almaktadır. Müslümanınların bilgiyi, estetiği ve değeri oturttuğu zemin İslâm'dır, Batı'da ise durum farklıdır. Batı'nın bilim görüşü materyalist ve pozitivisttir. Estetik ve değer anlayışı da dinden bağımsızdır. Batı buna dayanarak subjektif denebilecek etkenlerden tamamen bağımsız şekilde bir modern bilim ortaya çıkarmıştır. Bilgiyi elinde tutanın dünyaya hükmettiği göz önünde bulundurulursa, Batı'nın kainata ve insana dair söz sahibi bir merci haline gelmesi şaşırtıcı değildir. Üzerinde durulması gereken önemli konulardan sonuncusu, postmodern kültürle beraber sadece sosyalliğin değil, savaşın da değişmesidir. Artık askerler mekanın değişebilirliği üzerinden yürümekte ve "duvarları" umursamamaktadır. Teknoloji geliştikçe bunun daha fazlasının ortaya çıkabileceği gerçeği, korkutucudur. "Belki de hatırımızda tutmamız gereken husus şudur: Sadece tıklamakla savaşı engelleyemeyiz. Sadece haberdar olmakla bilgiye ulaşamayız. Enformasyon, özgürlüğümüzün garantisi değil; tam tersine onu berhava eden bir bombaya dönüşebilir. Klavyenin hijyenik mesafesinden insana, hakka ve adalete giden yollar, pazara çıkan iplere, eteklerden dökülen taşlara takılabilir."
Dijital Çağda Müslüman Kalmak
Dijital Çağda Müslüman KalmakNazife Şişman · İnsan Yayınları · 2021626 okunma
·
225 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.