15-19 Ekim '95
ve nihayet ikimiz
kaçtığımız aşkların toplamıyız
sokakta yaralı bir it koşturuyor
iki buluşmadır koluma girmiyorsun. ve birkaç
milyon yıldır tutmadın ellerimi. benimle çıkmıyorsun
bu yolculuğa.ve ben sırf bu yüzden yenilebilirim.
bu resimden çıkıp gidiyorum. seni isteyen yanım ölümsüz yanımdır. bulutsuz da yağan nedir? şimdi öğreniyorum ki, gözyaşı! bu resimden çıkıp
gidiyorum. seni isteyen yanım aşk yanımdır.
babam romantik bir aşiret savaşçısıydı, çapraz fişeklik duyardım yüzümde ona sarıldığım zaman.sonrası jandarmalardı.ağıt kadınlardı. mezarlardı.o gün bugündür sayrıyım. çünkü insan öldügü yaşta kalır.
babam elin eskilerini giyerdi. ben bu yüzden ezik
olurum bayram sabahlarında. yani bir sömürgede
doğan kırılgan olur. çünkü insan öldüğü yaşta..
sokaktan askeri konvoylar geçiyor
iki buluşmadır koluma girmiyorsun ve birkaç milyon yıldır tutmadım ellerini.ve ben sırf bu yüzden yenilebilirim.
yaşadığım yitirdiklerim oluyor hep. oysa tuttuğum
elleri bırakmıyorum.sonra korkuyorlar hasletimden.ne denli sevgiye değer olduğumu söylüyorlar. gidiyorlar sonra.ve biçimlendiremediklerimiz biçim oluyor bize.
ve sen haftanın deniz ertesi günleri geliyorsun. bir çizgi diyorsun. bir çizgideyim. sağım nere solum nere bilmiyorum..
seni şiir duraklarına bırakıyorum o zaman. güleç kalıyorsun.
dudakların kırışıyor kenarlarından. ellerin, minnacık ellerin morarıyor.küçük küçük adımlarla gidiyorsun -sanki- içimden.
bir şiir durağından biniyorsun. zaten yorgunsun.
ben sancıyla kıvranıyorum geceleri sayrı bir yatakta. terli terli seni içiyorum. çünkü yüzüme bakınca seni görüyorum.
çünkü yorgunsun.
parçalı bulutlu şiirler okuyorum sana. şiir gibi bir çiselti başlıyor sonra.kanayan bir yara; yalnızlık. çıkıp kanıyorum.
çıkıp sokakta..
sokaktaki bütün kedileri eziyorlar
iki buluşmadır koluma girmiyorsun. ve birkaç
milyon yıldır tutmadın ellerimi. ve ben sırf
bu yüzden ezilebilirim.
biz emeklerken sevmeyi öğrenmede, kolumuzdakiler düşüyor. ki ölenler zafere en çok yakışanlardır! ki ölenler zafere en çok yaklaşanlardır! oturup tuhaf ağıtlar yakıyoruz onlara ve söz veriyoruz yarını kurtaracağımıza.ama yarına ertelemekle bugünü yitiriyoruz zaten. ve zaten yenik sayılırız yaşamakla!
en gizli yerimize çağırıyoruz acıyı.ve hep yenik düşüyoruz, çağırmakla!
sulara benziyorsun bu yüzden. sular ki dinginlige
gelir ancak. ısınırsa uçar, soğursa kaskatı kesilir teninden. sulara benziyorsun kapılmaya gelmez. sulara.. bildik sulara..
sokaktan telsiz sesleri geliyor
iki buluşmadır koluma girmiyorsun ve birkaç milyon
yıldır tutmadım ellerini ve ben sırf bu yüzden kaybedilebilirim.
ihmal edilmeyen telefonlar bekliyorsun, dakik ve
ilgi dolu.anne oluyorsun bütün aşıklarına.
ve çocukların oluyorlar bilmeden. ve bu resimde kalmayı bu kadar çok isterken, çekip.. çıkıp
gitmeli diyorum.
insanlar çoğalıyor etrafımda. sen yoksun. ıssızlığımdan anlıyorum, çook uzakta oluyorum
onlar konuşurken.derken gece başlıyor.çayları ödüyorlar ve bir parçamı alıyorlar karşılığında.
ve sen haftanın deniz ertesi günleri
geliyorsun. her aşk, yaşayamadıklarımızın
özetidir diyorum. gülüyorsun.
seni daha önce öpmüş olmalıyım. yoksa nasıl
bulurum yüzünde gülen ağzının yerini.
sokakta ölümsüz yanından yaralıyorlar birini.
iki buluşmadır koluma girmiyorsun. ve birkaç
milyon yıldır tutmadın ellerimi...
(Jübile adlı toplu şiirlerimden, s. 96-99; Agora Kitaplığı)
28 Mayıs 2014
Sayfa 95