Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Günümüz Yusuflarının Züleyhalarla imtihanı
.. Mesnevîde yer alan bir rivayette şöyle geçer: Şeytan Allah’dan (cc) mühlet istediğinde ona belli bir zamana kadar mühlet verilmiştir. (Âraf, 14-15) Şeytan insanı yoldan çıkarmak için bir takım şeyleri ister. Ona dünya metaı, nefsi harekete geçirecek şeyler, makam mevki vs. gibi malzeme verildi, ancak şeytan bunlarla yetinmez. Belki de insanlığı en çok azdıracak şeyi yani şehvet yolunu ister. Verildiğinde buna çok sevinir. Çünkü bu, kalb dairesinden, aile, toplum, millet hatta devlet dairesine kadar ifsat edici bir vasıtadır. Her hissin ifrâdı baş döndürür, ama şehevî hisler insanı baştan ayağa düşürüp, yoldan çıkarabilir. İşte Kur’ân’da Yusuf kıssasında tamda Yusuf (as) üzerinden bütün insanlığın şehevî hislerle imtihanı hikâye edilmiştir. Bu ayak kaydıran imtihanı ancak Yusuf (as) gibi ihlâs ve ittikâ ile kuşanmış iradesi kuvvetli ruhlar Allah’ın yardımıyla başarabilir. Züleyha’nın Yusuf’u (as) elde etmek için odanın her yerine ayna döşemesi ve her bakılan yerde kendini göstermesi gibi günümüz Züleyhaları da her yerde kendini teşhir etmeye çalışmaktadır. Mâalesef her yer Züleyha, her yer ayna, her yerde onları hissettiren bir kare var. İşin en dehşetli yanı ise bütün kızları ve kadınları Züleyha’ya çeviren bir rüzgâr estirilmesi. Malûm çevreler tarafından devamlı tahrik edilen kadın her türlü giyim ve süs çılgınlığı ile günümüz Züleyhalarına dönüşüveriyor. Kendini cazibedârlik ve güzellik tutsağına kaptırmış kadın bu kez etrafındaki erkekleri tahrik ediyor ve onların en büyük sınavı oluyor. Evde ekranlarda, dışarıda sokaklarda, işyerinde ve hayatın her alanında âdeta boy aynalarında göz alıcı endamıyla kadın insanda şehevî duyguları tetikleyerek zihinleri ve hayalleri ifsat ediyor. Esasen insan, hayal dünyası ne ise o insanın gerçek yüzünü ele verir. Hayale gelip çarpan şeyler değil, içinde biriktirilen depolanan, şuurla beslenen bir dünyadan bahsediyoruz. İşte bu dünyayı kirleten bozan ve darmadağın eden bir sefahâta mâruz kalıyoruz. Bu durumun kişinin manevî hayatına etkisine bir bakalım. Bu kadar kirlilik ve tazyikât altında kalındığında kişinin namazına, ibadetine dahî etkisi olur. Nasıl mı? Namaza durduğunda gözünün önüne gelen, baktığın ve etkilendiğin görüntüler gelir ve zihnini sonra kalbini ifsat eder. Sen Allah’ı düşünürken bir anda pek mülevves şeyleri düşünürken bulursun kendini. Bir anda gelip geçen kareler zarar vermese de, hasr-ı nazar edildiğinde kalbe yerleşirse bu kalb hastalığı oluverir. (21. Sözün 2. Makamı 2. Vecih) Peki bu tür tedâiler ibadetin feyzini namazın hûşuunu alıp götürdüğünde ne yapabiliriz bunun yollarını aramalıyız. Netice itibariyle günümüz Züleyha tabloları dâvet edici haliyle zihni bulandırıyor, sâfiyeti bozuyor, bizi bizden uzaklaştırıyor. Hem Sözler’le Lemaat’ta geçen şu cümle “tahayyülde safsata Hasıl Olur, Mezcine Eğer olmaz muktedir. Bâtıl şeyleri güzel Tasvir etmek, Her dem de Safi olan zihinleri cerhtir, hem idlâli..” tam da bu durumu ifade ediyor. Ne yapabiliriz demiştik? İlk önce gözlere, kulaklara perde çekilmeli yani tesettür burada başlamalı ki âyette de bu şekilde. (Nur 30-31) Sonra hayal dünyamızı güzel temiz, mübarek şeylerle beslemeliyiz. Bir mü’min için tasavvur ve tefekkür edilen her kudsî, ulvî olan güzellikler onun gıdası yani ruhun ve kalbin âbı-hayatıdır. Zamanımız Züleyhalarından kaçarak, bütün âzalarımızı temiz tutarak, her an Allah’a sığınarak bir Yusuf misali iffet abidesi olarak Rabbimizin huzuruna çıkabiliriz. Bize dayatılan her türlü dijital kölelikten, şeytanın her çeşit ayak kaydırmasına ve nefsin şiddetli arzularına karşı Kur’ân kalesine girmeli ve Allah’a kaçmalıyız. Böylece Efendimizin (asm) haber verdiği dehşetli ahir zaman fitnelerden kurtulabiliriz inşallah... Rukiye Anar
·
182 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.