Kalk gidelim yağmur ormanına
Sözüme böyle başlıyorum bugün
Kayar aheste aheste burnundan, kaşından, gözünden
Sen kim misin?
Çölümde serap var ve anlımdan sinsi sinsi dökülen
Ve ben kim miyim?
Kafayı afiyetle yemiş bir Mecnun
Kalk gidelim huzur bulacağımız yağmurlara
Gönlümde hazır...
Şair demiş demiş boşa söylemiş
Dervişlik gömleği toza bulanmış
Dergâh açmışlar çölün ortasına
Varsa aklın gel uy yordama
O sinsi ter anlımdan akar ateş pahasına
Şu kurban olduğumun güneşi
Ayaklarımı gıdıklayan haysiyetsiz kumsal
Dinlemişim dinlemişim bomboş dinlemişim
Hafızamın yerle bir oluşu Leyla hazretleri
Kıvran gökyüzünden düşen yıldızlara
Gece henüz yeni ölmüş
Bedî âleme hükmediyor hele bak buraya
Söyle sözün, sohbetin pahasını rızalım
Bağlamasına yağmur damlamış âşığın
Kederine çöl vurmuş garibin
Bir garipliği var çökmüş gözlerin
Burnumu acıtıyor huzur
Kıvran sol taraflara tatlı telâşlı...
Ekbâya şahit ol, o her yerde
Kaybolmuşluğun sebebinde
Ne Leyla varıp gelir ne Züleyhaya mazhar oldu gözler
Kalbinin dağını del Ferhat
Sükût buyur konuşmanın en edeplisiyle
Bana okkalı bir deli yumruğu vursunlar
Aklı kaybetmek var âşkın çöl sıcağında
Göğsüme acı acı akar ter
Bu sebebiyetin koyu mahşeri...
AYKUT BARIŞ ÇELİK