Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

64 syf.
9/10 puan verdi
·
3 saatte okudu
Bir Yalanı Yaşıyoruz Gerçek Sandığımız Dünyada
"Cehenneme giden yolda hızınızı artırmanız önemlidir." #146117038 500 sayfalık romanların veremediğini 64 sayfalık bir kitap verebilir, hem de öyle bir verir ki, düşünceden düşünceye savrulur durursunuz. Hayatın anlam arayışını sürekli bir şeylere yıkmaya çalışırız, kendimizde olmayan ne varsa başkasında bulur onun peşinden koşarız, aslında peşinde koştuğumuz şey sahip olmak isteyeceğimiz şey değildir, kendimizde olmayanı başkasında bulma eğilimidir, buluruz da, buluruz bulmasına da nasıl? Klasik bir yaklaşımdır ve doğrudur da, sevdiğimiz kişinin kendine has özelliklerini severiz, sonrasında o özelliklere düşman olur, kısıtlamaya, hatta beğenmemeye başlarız, herkes için geçerli olmayan bir durum olsa da büyük oranda süreklilik arz eden bir durumdur, peki bu süreden sonra ne olur? Olan şey sabır ve ötelemedir, sabretmedir, alttan almadır, geçiştirmedir, bir yere kadar, bazıları bunu yıllarca götürebilir, bazıları ise günlerce, saatlerce, belki de dakikalarca ancak dayanabilir, gerçekliğin peşinde koşmayan her insan aşk üzerinden katlanır bu duruma, aşk dediğimizin kimyasal bir konu olduğunu biliriz, kalbimizin de kalp diye çizdiğimiz ya da emojiler saçtığımız şekilde olmadığını biliriz, kalpten sevmek sözünün de gerçek, organik bir kalp olmadığını biliriz ama bunun bir önemi yoktur, yürekten sevmek, kalpten sevmek, sevmek gibi sevmek, adam gibi sevmek falan filan, bu konuların üzerinden gerçeği sürekli öteleriz, ilişkiler her daim fırtınalıdır, bazen çiftler bazen de çiftlerden birisi bu fırtınaları meltemlere çevirir, bir tsunami yaratmamak adına oynar oyununu, yeter ki kopulmasın, yeter ki devam edilsin yeter ki önceki günün güzelliği devam etsin, ister ki yalanın su katılmamış gerçekliğiyle karşılaşmasın, yalan yalan gibi kalsın, tiyatro oyunu gibi oynansın, günümüz dostlukları, arkadaşlıkları da böyledir, ilişkilerde bundan farklı değildir. Çiftlerin biri bir diğerine daha fazla önem verir, bu önem aşağılanma karşısında bile tökezlemez, önem veren köpek gibi sevmeye, her şeye katlanmaya devam eder, devam eder çünkü kopmak istemez, çünkü sevdiğini sandığı kişinin varlığı onu mutlu eder, onu mahvetse de, öldürecek duruma getirse de vazgeçmek istemez, inanır ona, gözünün önünde aldatsa dahi gördüğüne değil, kendisini inandırmaya meyilli olduğu şeye inandırır, yazdığı mesajı görse kabullenmez, belki de bir başkasıyla videosunu izlese yine inanmaz, kendi montajını montajlar hayatına ta ki hayat ona montajlayana kadar. Bir kabulleniştir yürür gider, hayatın toz pembeliği değil, bok çukurunun içinde zifirdir aslında ama ona cennettin şarap bahçeleri gibi gelir, -varsa, yoksa da önemli değil, hayal etmesi yeterlidir, onun için ilişki bu şekilde devam eder, hatta daha da ileri gider, dayak yer yine vazgeçmez, sevmiştir, sevdik be abi gibi bir durum vardır ya hani köpek gibi sevdik, bunun izinde devam eder, aldatılır, bunu bile kabullenir, ne olmuş ki, dönüp dolaşmış ona gelmiştir, hatta aldattığı kişiden çocuğu olacaktır, bunu bile kabul edebilir, sen, ben ve bebek, biz varızdır, hangi biz lan? Biz yoktur, parça parçadır, duvara fırlatılmış bir bok gibidir ama yalanı gerçek gibi yaşayan insanın kabullenebileceği şey değildir, gerçekleri kabul etmek ya da gerçeği anlamak, gerçeklik üzerine yaşayabilmek kolay değildir, inanları yaşamda tutan gerçekler değildir gerçeklerin yalanlaştırılmış halidir, a haber gibi düşünün, öyledir hayat, gerçeğe katlanmak, gerçeklik üzerinden ilişkiyi yürütmek kolay değildir, bugün nasılım? Harikasın! Hayır, bok gibisin ama söylemiyorum işte, bildiğin bok gibisin, söylemek, o boku suratına çarpmak isterdim ama yapamıyorum, kırılırsın, parçalanırsın, tıpkı o bok parçasının duvarda parçalanması gibi, paramparçadır insanların hayatları, sosyal medya hayatları, ev hayatları, iş hayatları, okul hayatları derken bölünür de bölünür, parçalanmak dedim ya, her türlü parça parçadır insan, topla toplayabilirsen ama toplayamazsın, sokağa çıktığımda insanlara bakarım, bir yalanı nasıl yaşadıkları yalan dolu suratlarından bellidir, pek azını anlayamam, belli etmezler, kimileri çok iyi oyuncudur, kimileri ise rol yapmaz, nettir, heh işte o insanı bulmak zordur, bulduğunda mutlu mu olursun, hayır, gerçeği yüzüne çarpan insanı bulup mutlu olan insan var mıdır, pek sanmıyorum, -ben bana katlanmazdım, bu vesile ile kendimi gerçekçi ilan etmiş oluyorum-, katlanabilitesi zordur, -böyle bir kelime var mıydı?- pek katlanılmaz, o yüzden bir taraf toz pembeyi bir tarafta acı kahveyi temsil etmelidir, bunun ortasını bulup, dürüstçe yaşayabiliyorsan ne mutlu, yok yaşayamıyorsan, çöp hayatlara hoş geldiniz tabelasını boynunuza asma vaktiniz gelmiştir, ki birçok kişinin hayatı çöp gibidir ama varlığı ile neşelendirdiği dünyaya gelmiş olması vesilesiyle, kutsal varlığa, yani insan bedenine hakaret etmek istemeyiz, Tolkien ve Frodo diyaloğu aklımıza gelir hemen, “Yaşayan pek çok kişi ölümü hak eder. Ölülerden bazıları da yaşamı. Yaşamı onlara verebilir misin? Ölüm hakkında karar vermekte aceleci olma. En bilgeler bile her sonucu bilemez” ama önemli olan Bilbo gibi cevap verebilmektir, “içinizden en az yarısını, arzuladığımın yarısı kadar bile tanımıyorum; ve yarınızdan azını hak ettiğinizin ancak yarısı kadar sevebiliyorum.” Bu bile yeterli değilmiş aslında. Hayatımızın belirli kısmına pek müdahale edemeyiz, ettiğimizi sandığımız kısmına da kısmi bir müdahale söz konusudur, onu da pek beceremeyiz, bizden büyük şeyler vardır, biz karar veren mercii değil, karar verileni uygulayan kişileriz, vardır göklerden dokunan bir el pek anlamayız, kader der geçeriz ya da kabul etmeyiz yazarız tarihi en baştan, daha da bok olur ya neyse,,, Gerçekten hayatın neresindesiniz siz kitaplara sığınanlar, gerçekten sığındığınız yerde misiniz? Gerçekten olduğunuzu sandığınız, yaşadığınızı düşündüğünüz yerde misiniz? Yoksa bir yalanın ya da yalancının peşinden koşanlar mısınız? Günü yaşadığınız hayatlarınızla bu hayatın neresinde olduğunuzu, ilişkilerinizi, dostluklarınızı hiç sorgulama zahmetinde bulunabiliyor musunuz, gerçekten organik olmayan mecaz anlamında kullandığımız yürek kendinizde var mı, yaşadığınız yalanı itiraf edebiliyor musunuz, yoksa kendi yalanınıza inanmış bir vaziyette hayatınıza devam mı ediyorsunuz? Sırf sevdiğiniz için, karşıdaki kişinin tüm zorbalıklarına maruz mu kalıyorsunuz? Sosyal medyada takipçi sayınız az diye takipçisi çok olanın size yanlış gelen yanlışına ses çıkaramıyor musunuz? Sizi aldatanlara katlanıyor ya da sürekli affediyor musunuz? İnsanları kırmamak için fanusun içine gömdüğümüz kafanızla kendinizi her gün paramparça edip, artan yalanlara kendinizi mahkum mu ediyorsunuz? Gerçekten soruyorum, hayatın neresindesiniz? Bir sorgulayın, iyi gelebilir, gelmeyebilir de, ayrı mı, bitişik mi? Kitap neyi mi anlatıyor, böyle bir yalanı deşiyor işte, satır satır, paragraf paragraf, bir evliliğe ve evliliğin içindeki yaşama ya da yaşamlara… "Her şeyin bir başlangıcı ve bir sonu vardır. Başarısızlıklar, hayal kırıklıkları ve acının da olduğu..." #146125922
Otoban
OtobanPlaton Besedin · Altıkırkbeş Basın Yayın · 202133 okunma
··
1.834 görüntüleme
ZamanYolcusu okurunun profil resmi
Kendi adıma neyin gerçek neyin yalan olduğunu anlamadığım, kafamda kendi yarattığım evrende benliğimden koparak süzüldüğüm sonsuz ve zamansız bir pozisyondayım. Birçok kişi farkında değil gördükleri halüsinasyonlardan. Kendi kendilerini kandırıp devam ettikleri hayatlardan. İncelemenizi çok beğendim biraz zaman geçsin tekrar okuyacağım,teşekkür ederim.
Murat Ç okurunun profil resmi
Teşekkür ederim, bilinçli bir cahillik var, her konuda, kısaca diyebileceğim bu sanırım.
Elif okurunun profil resmi
Emeğinize sağlık. İncelemeyi okudukça okudum, bir an kitaptan uzun sandım incelemeyi 😉.
Murat Ç okurunun profil resmi
Rica ederim. Yok, kitaptan kısa tuttum. :))
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.