Gönderi

638 syf.
7/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 11 days
Tüm bu başlangıç: Ütopik bir fikirden filizlenerek, Apokaliptik bir gerçeğe doğru uzanan bir yaşam döngüsüne dönüştü. Yıl 2027 Antarktika da başlatılan toplumsal ve psikolojik testlerin sonuna gelinmiş, başlangıçta 150 kişilik ekip 100'e düşürülmüştü. Klostrofobi, Şizoid ya da herhangi bir sağlık problemi olmayan ve Rorschach testini geçen kişiler seçilmiş ve hazırlanmıştı. Bunların çoğunluğu mühendis ve bilim insanlarıydı. Yüksek zümreden oluşan bu topluluk tarafından Mars'a yepyeni bir düzen ve yaşam biçimi oluşturulacaktı, ta ki her şey planlananın dışında gidene kadar. Ne kadar koloniyi kuracaklar bilim insanları olsa da, insanın bulunduğu her yerde yozlaşma meydana gelirdi. İnsan, yaşamını ve kişiliğini oluşturan toplumun yozlaşmış ve zamanın etkisi ile üzeri tortu bağlamış geleneklerin etkisini hiçbir eğitim ya da başarı ile temizleyememişti. O yozlaşmanın etkisi, Ares(uzay gemisi) Mars'ın yüzeyine iner inmez göstermiş ve zeminin regolit yapısının üzerine işlenmeye başlamıştı bile. En sevdiğim karakterin (Arkadi) bunun hakkında harika sözler söylemiş: " Yeni Marslı bir yönteme, Marslı bir felsefeye, ekonomiye ve dine ihtiyacımız var." fakat bu sözler ilk yüzde yer alanların üzerinde etki yaratmamıştı. İlkyüz Mars'a ayak basar basmaz inşaata başlamış ve yaşam birimlerini bir bir kurmaya yönelmişti. Kitabın en büyük eksikliğinin biri de burada yatıyordu. O kadar gereksiz ayrıntıdan bahsedildi ki adeta kafam allak bullak oldu. Ama bu gereksizliğin arasında güzel enstanteneler de yaşanmıyor değildi. İlk yapılar kuralacağı zaman tuğla fırını yapılıyor ancak bir türlü beklenen yapı da tuğla üretilemiyordu. Tuğlanın yapısı tamamen regolitten(Mars yüzeyine hakim olan madde) elde ediliyor ancak tuğlanın gerilme direncini sağlayacak madde bulunamıyordu. Nadya adlı karakterimiz ise Mars yüzeyine inen minik kargoların paraşütlerini toplayıp, onları küçük parçalara ayırıp tuğlanın yapısına katılmasını öneriyordu. Bu tarz sorunlara karşı pratik yöntemler geliştirmeleri çok hoşuma gitmişti. Mars'ın yüzeyinde ilk derin çukurlar oluşmaya başlamış, koloni için temeller atılmıştı. Tepealtı denilen bölge de kurulan üs şimdiden ilk yüz kişinin barınmasına ve beslenmesine imkan sağlıyordu. Üs bölgesinin dışında ise işler Genetik mühendislerin hayal güçlerine kalmıştı. Mars yüzeyinde hayatta kalabilecek ve soğuğa dayanabilecek canlılar oluşturmak için değişiklikler yapıyorlardı. Bu çabaların akabinde ise ilk ürünleri liken topluluğu olmuştu. İnsanlar ise besinlerini Hidroponik tarım ile yetişen sebzelerden ve depolanmış yiyeceklerden sağlıyordu. Yavaş yavaş Mars, insanlığın yeni evi olma yolunda yontuluyordu. Buraya kadar her şey harika gitmiş, koloni kurulmuş ve birbiri ardına başarılar elde edilmişti. Rüzgar ve Güneş enerjinin tümünü karşılar hale gelmişti. Mars'ın yüzeyine ısı sağlayacak birçok mohol(kuyu) açılmış ve Mars'ın yüzeyine etki etmeye başlamıştı bile. Birçok Volkanik tepenin yüzeyi değişik liken türleri ile kaplanmaya başlamıştı. Ayrıca beklenenden daha fazla su rezervleri bulunmuştu. Her şey yolundaydı ta ki insanoğlunun açgözlülüğü ve yozlamış kuralları Mars yüzeyine birçok yara açmaya başlayana dek. Değerli taşların oluşturduğu madenler Terralı yönetimlerin ilgisini çekmişti. Terra da bulunan ve gücü elinde bulunduran özel kuruluşlar Mars'ı bir gezegenden çok sömürülecek bir maden olarak görmeye başlamışlardı bile. Birbiri ardına gelen göç ve maden girişimlerinin ardından Mars adeta 'Yeni Türkiye' ye dönmüş, henüz olgunlaşmamış toplumun yapısını birçok etnik köken oluşturmaya başlamıştı. İlkyüz, Arkadi'nın dediği gibi yapmamış, Mars'a özel herhangi bir düşünce yapısı geliştirmemişlerdi. İlkyüz bu göç dalgasına hazırlıksız yakanmış ve bir türlü çare bulamamışlardı. Gelen insanlarla nüfus yüzlerden binleri bulmuş, insanlar Mars yüzeyine mantar gibi yayılmışlardı. Bu karmaşanın ardından, ilkyüz arasında dönen tartışmanın keyfini uzun zamandır yaşamadım doğrusu. En son bu keyfi Anathem adlı eserde yaşamıştım. Kızıl Mars eserinin en mükemmel diğer noktası ise karakter gelişimiydi. İlkyüz kişinin yalnızca 9-10 tanesini tanıyoruz ki bu korkunç bir dezavantaj yaratıyor bize. Yine de bu on kişinin değişimi için bile bu kitap okunmaya değer. Kitap, kabaca anlattığım olaylar çerçevesinde şekilleniyor ve gelişiyor. Maalesef eserin devam kitapları çevrilmediği için heyecanım kursağım da kaldı. Zira öyle bir son gerçekleşmişti ki devamı fazlasıyla merak uyandırıcıydı. Kısaca yeni şekillenen topluma ve politikaya ilgi duyan, karakterlerin üzerinde yaşanan değişimleri deneyimlemekten keyif alan ve Mars'ın eşsiz manzarasına tanıklık etmek isteyen herkesin okumasını tavsiye ederim.
Kızıl Mars
Kızıl MarsKim Stanley Robinson · Kabalcı Yayınları · 200382 okunma
·
468 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.