Gönderi
“ O kadar çok hayal kurdum,birleşmemizi o kadar çok düşündüm ki hayal kurmak bende neredeyse bir dürtü haline geldi.Şu anda beni durduran hiçbir şey yok artık ama ben yine de burada duruyor,ona koşacağım o anı düşlüyorum.Sonra derin bir nefes alıyor ve tekrar yürümeye başlıyorum.”
Yıl 1939 Nazilerin Polonya’yı işgal ettiği zamanlar.Yahudi bir ailenin kızı olan Emma Bau, üniversite kütüphanesinde sekreter olarak çalışmaktadır.Kütüphane’ye gelen yakışıklı ve bir o kadar bilgili Jakop ile tanışır.Savaşın ne olacağı bilinmediği için hemen evlenirler fakat altı hafta sonra Polonya artık tamamen Nazilerin eline geçer.Emma işinden ayrılmak zorunda kalır ve eşi Jakop direniş örgütüne katılmak için evinden gitmek zorundadır.Tek başına kalmak istemeyen Emma gettodaki ailesinin yanına gider.Eşinin direnişte görev yapan arkadaşları Emma’yı gettodan çıkartıtlar.Sahte bir kimlikle kocasının teyzesinin yanında yaşamaya başlar.Anna Lipowski adında bir Hristiyan olarak yaşamına devam ederken Nazi komutanı Richwalder’le tanışır ve kumandan Emma’dan etkilenerek ondan sekreteri olmasını ister.Nazi üssünde çalışmaya başlayan Emma’nın asıl amacı direniş için bilgi toplamak ve halkına bu şekilde yardım etmektir.Ama görevini yaparken kumandana aşık olmaya başladığını fark ettiğinde iş işten geçecektir.Sonra neler mi oldu ahhh neler olmadı ki..
Naziler ile ilgili ne olursa okurum az çok biliyorsunuz.Tek kelimeyle elime almamla bitirmem bir oldu diyebilirim.İlk kez kampların dışında neler yaşandığına dair kurgulanmış bir roman okudum.Direniş örgütünün nasıl canla başla çalıştıklarını ve eşlerin normal şartlarda kabul görülmeyecek durumları nasıl içlerinde sindirdiklerine şahit oldum.Burası biraz benim için epey ağırdı altı haftalık evli Emma halkı için kumandanın sevgisini kazandı ve sevgili rolü oynadı..” Amaca giden her yol mübahtır” Machiavelli’nin bu sözü aklıma geldi birden.Bu tarzı sevenlere tavsiyemdir…
·
249 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.