Gönderi

Bilim adamının işi (burada tamamen eğreti ve kâba bir taslak içinde kalmakla yetinmek gerekirse), belirli sorun konumlarına bağlı olarak yöntemler geliştirmesinde ve bu yöntemleri sorunları çözmek üzere uygulamasında belirir. O, araştırma konularına belirli sorular sorarak yönelir ve yöntemini de konuya bakış biçimine göre geliştirir. Bu durum, hiç tartışmasız, bilimsel düşünmenin, yöntemli bir biçimde kurulan, konusuna böyle yönelen veya nesnesini karşısına böyle koyan bir düşünme olduğunu açıkça gösterir. Ama bu böyle diye, bilim adamının kendi yöntemleri üstüne hiç düşünmediği de söylenemez. Hatta o, başvurduğu yöntemlerin ele aldığı konulara ilişkin sorunların çözümünde yetersiz kaldığı veya yararsız göründüğü durumlarda, bu yöntemler üstüne sonradan hep düşünür. Ama ne var ki, bilim adamı, bilimde sakıncasız kullanılan yöntemlerin yine bilim tarafından bir araştırma konusu yapılamayacağını, bu yöntemlerin her zaman bazı ilkelerle ilgili olduğunu bilmesine rağmen, bizzat bu ilkelerin bilimsel çözümlemenin konusu olmayacağına inanır. Gerçekten de, bilimsel düşünme her zaman yöntemli bir düşünmedir, ama asla yöntemin kendisi üstüne refleksiyonlu bir düşünme değildir. Öyleyle bu durumda bizzat bu yöntemleri konu edinecek, daha belirgin bir deyişle, bu yöntemleri özel bir inceleme alanı içinde ele alacak bir uğraşa gerek vardır. Bu özel inceleme alanının konusu, bilimsel yöntemleri tek tek özellikleriyle betimlemek ve çözümlemek; bilimselliği olanaklı kılan öntasarımları ortaya çıkarmak, böylece bilim adamının yaptığı işi ve onun kendi bilimsel çalışması sırasında iıdelemeksizin "geçerli" saydığı şeyleri gözden geçirmektir. Açıkça görülüyor ki bu konularda bilimsel tutumdan başka olan bir tutuma ihtiyaç vardır. İşte bu nedenle, bizzat bilimsel tutum üstüne refleksiyonlu bir tutumla çalışacak olan bilim kuramı, tamamen felsefi bir uğraştır.
Sayfa 13 - +14 pdfKitabı okudu
·
119 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.