Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

160 syf.
·
Puan vermedi
·
5 günde okudu
Nasıl Gogol'un "Paltosu"ndan çıktık
Kitap 'Yeraltı' ve 'Sulusepken üzerine' diye iki bölümden oluşuyor. Birinci bölüm olan Yeraltı'nda kahramanımız bir yandan kendini anlatır bir yandan da birçok bağımsız konuyu içeren başkahramanın beyninin içindekileri okuruz. Kahramanımız bunları bizimle konuşuyor gibi anlatır. Hatta bizim yerimize kendine soru sorup cevap vererek kendiyle tartışır sekilde yazdığı ve bir çok çelişkili ifadeye yer verildiğinden kahramanın şizofren olduğunu düşünmeme sebep olmuştu bu üslup. Kahraman yayımlayacağından değil hafiflemek amacıyla yazdığını savunuyor, Okuyucuya hitap etmesine gelince; kolayına geldiği için böyle yazdığını söylüyor. Bazen kafamızın içinde çok farklı binlerce düşünce çok kısa bir anda geçip gider ya Yeraltı da buna benziyordu. Ben ikinci bölümü daha çok sevdim, daha akıcı ve sürükleyiciydi. İkinci bölümde kahraman başından geçen olayları doğal bir olay örgüsü akışıyla anlatıyor. Kahramanın içine düştüğü trajik durumlar beni baya üzdü. Çünkü hayatın içinde kendinizi bir anda benzer bir durumun içinde bulmanız çok olağandır. Tabiki böyle bir duruma karşı kahraman ile aynı tavrı sergilemeyebilisiniz ama yinede böyle bir durum her bakımdan üzücü ve yaşanmasını istemeyeceğiniz bir olaydır. Karakterin çocukken ailesinin yanında yaşamamış olması hem akrabaları tarafından hemde okul arkadaşları tarafından uğradığı zorbalıklar, alaylar aşağılanma vs karekterin yetişkin zamanındaki kişiliğinin temel taşlarını oluşturmuş. Karakterin içine kapalı, kendini herkesten farklı gören biri olmasına sebep olmuş. Toplumdan uzaklaştıkça uzaklaştırıldıkça daha da farklılaşmış ve her yaptığı abes karşılandığı için topluma katılmak için denediği her çabası başarısız olmuş. Genel olarak hayatında sosyal uyumsuzluk hâkimdir. Okul döneminde dışlanmışlığın yerini çalışarak başarı ile doldurmuş olsada yetişkin döneminde bu dışlanmışlığı, yalnızlığı dolduramamış can sıkıntısından daha çekilmez biri haline gelmiş ve daha çok yeraltına çekilmiş. Kitapta Gogol'un eserlerine atıflara sıkça rastlıyoruz. (Neva Bulvarı, Bir Delinin Hatıra Defteri, Ölü Canlar eserlerindeki karakterlere atıflar yapılıyor) Rakun kürkünü kunduz kürküyle değiştirirken o palto alma serüveninde de bana Gogol'un "Palto" eserini hatırlattı. Kitabın En sevdigim yeri kahramanın Liza'ya öğütler sıraladığı onunla konuştuğu kısımdı çünkü kahraman ilk defa budalaca değil güzel bir şekilde konuşmuştu. Ama sonra tekrar budalalığını sürdürüp tüm etkiyi mahvetti. Yine Liza'nın kahramanın evine geldiğinde kahramanın Liza'ya kötü sözler söylemesinin içini dökmesinin ardından birbirlerine sarılarak ağladıkları yerde kalbimi bıraktım ama bizim kahramanımız sonrasında yine başka bir budalalık yaptı. Benim de kitaptan aldığım tat burda boğazımda kaldı derken kitabın son 2-3 sayfası, kitabın ana fikrini aktaran mükemmel bir söylevle notları noktalıyor. Eserin başkahramanını hiç sevmeyeceksiniz ama kitabı çok seveceksiniz. Dostoyevski toplumun dışladığı insanların kendi içlerinde yarattığı yeraltı dünyasının kapılarını bize açarken onları dışlayıp yeraltına iterek topluma yaptığımız kötülüğü yüzümüze çarpıyor. Onları topluma kazandırmak, onlara da bir yer ayırmak yerine onları yeraltına iterek nasıl nefret dolu bir canavar, yeraltı canavarları yarattığımızı bize gösteriyor.
Yeraltından Notlar
Yeraltından NotlarFyodor Dostoyevski · Can Yayınları · 2018127,9bin okunma
·
358 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.