Masumiyet Müzesi kitabını bitireli bir haftayı geçti ama buraya yeni yazabiliyorum .
"Hayatımın en mutlu anıymış bilmiyorum" cümlesiyle başlayıp ,
"Herkes bilsin çok mutlu bir hayat yaşadım" cümlesiyle nihayet bulan dev bir eserden bahsediyoruz .
Bir adamın "hayatının en mutlu anını" ona yaşatan kadını kaybettiğinde çektiği acının ve aşkın elle tutulur halinin hikayesi bu kitap .
İlk defa Orhan Pamuk okudum ve böylesine ruhuma dokunan bir kalemi olmasını beklemiyordum .
Bazı eleştirilerde çok uzattığı , betimlemelerinin abartıldığına dair yazılar okumuştum . Ama hiç birine katılamadım . Her betimlemesi ve uzun uzun anlattığı her cümlesiyle Kemal’e biraz daha yaklaştım . Onun bir sigara izmaritine , ayva rendesine yüklediği anlamı hissettim yüreğimde .
Eşyaları sadece bir materyal olarak görmeyenlerdenimdir özümde . Benim için anısı , hatırası olan bazen tebessüm ettiğine bazen hüzünle bana baktığına inandığım eşyalar vardır mesela . Ama Kemal’le daha çok pekişti bir eşyanın bazen neler ifade edebileceği .
Kemal’in yaşadığı şey sağlıklı bir sevgi , aşk mıydı bilemiyorum. Ama onun o saplantılı , takıntılı , Füsun’un gözü gözüne değdiğinde yaşadığı mutluluğu tüm benliğimde yaşattı Orhan Pamuk bana . ️
Ufacık bir tebessüm için , sevdiği kadının eli değmiş bir kolonya şişesini alıp saklayabilmek için bir adamın vazgeçmeyişini okudum sayfalarca .
Bir insanın hissettiklerini söyleyebilmesenin ne çok yolu olduğunu öğretti Kemal bana .
Bir tuvale çizilmiş "Kırlangıç" resmine bakıp "Çok güzel olmuş , seninle iftihar ediyorum" demenin kimi zaman "Seni çok seviyorum , seni çok özledim" demenin başka bir yolu olduğunu anımsadım bir kere daha … ️
Uzun lafın kısası ben Kemal’in hikayesinde yaşamayı , Kemal’le Beyoğlu , Nişantaşı sokaklarında gezinmeyi çok sevdim .
Bu sene İstanbul’a gittim ve ilk işim aşkın elle tutulur hali olan bu müzeyi ziyaret etmek oldu . Harikaydı ….