Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Şehirleşmenin Cinselliğe Bakışa Etkisi
Tarım toplumundan endüstri toplumuna geçiş, endüstri toplumundan da bugünün bilgi toplumuna uzanış cinsel konulara da yeni boyutlar ve yeni içerikler getirmiştir. Gelişen yapıyla birlikte, aile yapıları değişmektedir , toplumsal roller değişmektedir, ekonomik roller ve cinsel kimlikler değişmektedir. Toplumun en önemli yapı taşlarından olan aile, kentlerin güçleşen ekonomik koşullarının ve değişen toplumsal yapıların etkisiyle, küçülmüş, anne-baba ve çocuklardan oluşan çekirdek aile yapısına dönüşmüştür. Evlenen çocukların ailenin yanına yerleştiği, birkaç kuşağın birlikte yaşadığı geleneksel “büyük aile” büyük oranda kaybolmuştur. Bununla beraber şehirleşmenin etkisiyle, aşk, sevgi ve cinsellik kavramlarının içini dolduran anlamlarda değişime uğramıştir. Lüks yaşamaya, yalnız bir hayat sürmeye yönelik yeni yaşayış tarzları benimsenmiştir. Bu yeni yaşayış biçimleri insanların psikolojilerini etkilemiş, kendi içinde hayata tutunamayan ve kalabalıklar arasında kendini yalnız hisseden insan yığınlarının oluşmasını sağlamıştır. Yönetmenliğini Çağan Irmak'ın üstlendiği 2008 yapımı Issiz Adam adlı filmindeki Alper (Cemal Hünal) karakteri konu için iyi bir örnektir. İşinde başarılı olan ama özel yaşantısında bu başarıyı yakalayamayan hergününü farklı kadınlarla geçiren ve hastalıklı cinsel davranış biçimleri sergileyen bir adamın hayatını ve aşk ilişkilerini beyaz perdede izleyiciyle buluşturan film, Türk izleyicinin yoğun ilgisini görmüştür. Tarımsal toplumun etkilerini taşıyan kuşaklar zamanla azalmıştır, böylece tarım toplumunun kapalı cinsel tutumlarından da bir sıyrılma söz konusu olmuştur. Sanayi öncesi Avrupa'da bir düğün, çoğu kez aileler arasında bir ittifak ve mülklerin birleşmesi anlamına geldiğinden dengeli ve kalıcı olmaktaydı. Bir kadının görevi, kocasının tohumunu taşımak ve ondan olan çocukları büyütmekti. Erkek ve kadınlar büyük ölçüde ayrı dünyalarda yaşamlarını sürdürmekteydi. Cinsellik alanında kurallar ve beklentiler açık bir biçimde cinsiyetçiydi. Örneğin tarım toplumunun insanları evlenirken bekâret talep etmekteydiler. Bu taleple oluşan adet de zamanla tarihe karışmak üzeredir. Boşanmayı da çok sıra dışı durumlar hariç kabul etmemekteydiler. Zina için çifte standartlar söz konusuydu, bu da zamanla etkisini kaybetmiştir . Ve evlilikte iki ilkeye değer verirlerdi: “kocana saygı göstereceksin" ve "tanrı bizi ayırana kadar”. Bunlar da tarih olmak üzeredir. Geçmiş çağlar boyunca, tarım toplumu kadınlarının çocuğunun üç seçeneği vardı: eğitimsiz, boynu bükük ev kadınları manastıra girip rahibe olmak ya da fahişe, metres ve cariye olmak. Buna karşın, ailenin geçimi ve çocukların esenliğinin tüm yükü erkeklerin omuzlarındaydı. Böylece toplumun önce aile, sonra da cinselliği denetlediği kurumları (bakirelik, evlilik, çocuk sahibi olmak...) yoluyla birey üzerinde kurduğu etki mekanizmaları baskı güçlerini giderek yitirmişlerdir. Artık cinsellik üremenin bir aracı olmaktan çıkmış, kendi başına bir haz olduğu, yaşanabilir olduğu keşfedilmiştir. İnsan kendi bedenini tanımaya başlamış, değerinin sadece kol gücü olmadığını anlamıştır. Cinsel duygular, cinsel yaklaşımlar, insanı yumuşatan cinsellik tanınmaya başlanmıştır. Böylece cinsel alan da zamanla toplumsal baskı altında olmaktan çıkmıştır.
Sayfa 198-200
·
109 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.