Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

288 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
20 günde okudu
Sıkıcı Tarih şeysi.
Modern savaş sanatının 16. Yüzyılda doğduğunu belirtilmekte uzmanlar. Askeri Devrim için de aslında bir protestan Batı başarısıdır denilebilir. Bu dönemle tüfek kullanımı temelleşmeye başlamış ve yeni doktrinler, stratejiler ortaya çıkmaya başlamıştır. Yenilikler savunma alanında da değişikliklere perde açmıştı. Özellikle kale savunmalarında farklı yollara başvurulmuştu ve uzun duvarlar yerine kısa ve kalın duvarlarla yıldız şeklinde kaleler(tabyalar) inşa edilmeye başlanmıştı. Koruganlar, mevziler ve tabyaların savunma efektifliklerinin artırılması yolları aranmıştı. Girit’te bulunan kalenin yıldız şeklindeki tasarımı (upload.wikimedia.org/wikipedia/commo...) yüzünden Osmanlılar uzun yıllar (24 yılda alındı Girit) burayı ele geçirememişti, Rönesans, yeni imar planları getirdi ve bu tabii ki de askeri amaçlara da başarılı bir şekilde entegre edilebildi. Ancak böylesine kuvvetli bir savunmanın pan zehiri ise daha güçlü bir ateş gücü idi ve bu fikir özellikle denizde ete kemiğe bürünerek büyük bir ilerleme kaydetti ve sonraki yüzyıllardaki dretnot(zırhlı) atası olan kalyonları ortaya çıkardı. Bu gemilerin yüksek bordalarına çok sayıda top yerleştirilirdi. Modern savaşların başlangıç devresinde Sürekli birliklerin sayıları çok değildi, ordu kurmak için hâlâ merkeze bağlı valiler vb gibi kişilerin orduları ile ana orduya katılımı bekleniyordu. Piyade endeksli modern taktik ve doktrinleri oluşması sebebiyle piyade miktarı artıyor, süvari miktarı ise azalmaya başlayan bu devrede topçuların önemi de artmıştı, piyade desteğinde oldukça etkiliydiler. Yeni taktikler yeni birimleri ortaya çıkartıyordu. Ancak bu başarılar gerçekten kendilerini Doğu’ya karşı olan savaşında kanıtlayacaktı. Doğu ile Batı arasındaki savaşın arka planında sadece toprak kazanma ve üstünlük kurma amacı yoktu, iki tarafın savaş tarzlarının mücadeleleri vardı. 1529 Türk dalgasının doruk noktasıydı; 1560'larda ancak taşların yeri değişmişti Osmanlı Devleti ile başa çıkacak olan Habsburg İspanya'sı, giderek güçlenmeye başlamıştı hızlı bir şekilde. Osmanlı ilerleyişi Avrupa’nın teknolojik yenilikleri yüzünden durmuştu. Osmanlılar bu gelişmiş silahları sadece kullandılar, bunlar üzerinden yeni taktikler veya silah gelişimlerinde bulunmadılar ve Avrupa bu noktada çok başarılı işler yaptı. 16. yüzyılın siyasal koşullarına bağlı olarak da önemli askeri değişimler ve Avrupa kaynaklı bir uluslararası boyutta etkileşimler doğuracak olan bir savaş sanatı doğmuştu. Modern dünyanın savaşlarında modern askeri teknolojinin doğası ve savaş bölgesinin coğrafyasıyla birleşen bu düşünceler, savaş meydanındaki konumlanmayı ve taktikleri belirledi. Komutanlar süvariye uygun açık bir alan ve etkin bir ateş sahası bulmaya çalışırken, savaşların çoğu, pratikte şehirlerin yakınlarında gerçekleşti, çünkü ana hedefler, para ve hayatı sürdürme imkanlarının esas kaynaklarıydı. Dönemin savaşları hep ya bir şehri, kaleyi zapt etmek ya da kurtarmak için yapılmaktaydı. Osmanlı İmparatorluğu’nun Teknolojiye Karşı Gösterdiği Direnç: Osmanlı İmparatorluğu, 15. 16. ve 17. yüzyıllarda dünyanın en güçlü devletlerinden biri idi. Osmanlılar bu güce jeopolitik konumları, nüfusları ve iktisadi kaynakların koordineli olarak kullanılmasına devletin hedeflerine hizmet etmek için seferber edilmesini mümkün kılan merkez ve taşra yönetiminin istikrarlı kullanıldığı dönemler sayesinde erişmişti. Devlet, Avrupalı rakipleri yenilikler ile gelişirken reformlardan kaçındı çünkü yeniliklerin Osmanlının toplumsal dokusunu zedeleyebileceği düşüncesi vardı. Özellikle de Müslüman bir Devlet bunu göze alamazdı tabii ki. Taa ki 92 Rus Savaşı'nın feci başarısızlıklarına kadar, sonraki süreçte hızlı ve kökten sadece askeri reformlara girişildi. Osmanlı ordusu cesaret ve fedakarlık bakımından son derece güçlü bir orduya sahipti ama büyük eksiklikleri vardı ve bu eksiklikler onların meziyetlerini çok olumsuz etkiliyordu. Bu eksiklikler: düzen, disiplin ve teknik idi. 18. Asırda başlayan endüstriyel devrim Asya ve Avrupa coğrafyalarında yaşayan ülkeler arasında yaşamı hızlı bir şekilde başka bir çıtaya taşımıştı. Bilimsel ve endüstriyel devrimin mantığını kavrayabilen ve buna önem veren ülkeler büyük atılımlar yaparken bilimden ve yeni dünya düzeninin mantığından uzak duran, daha doğrusu daha onu bile kavrayamayan ülkeler durgunluklar ile geçirmiş yıllarını ve güçlerini kaybetmiştiler. Osmanlı Devleti bilimsel ve endüstriyel devrimi gerçekleştiren aktörler arasında, sahip olduğu siyasi gücüne rağmen, yer alamamış ve gelişme mantığını kavrayamamıştı, çünkü önyargılarının kurbanları olmuştular. Dünyanın doğal kaynaklarının büyük kısmını Osmanlı topraklarında bulunmasına rağmen Devlet bu temel kaynakları kullanmak için gerekli olan teknolojiye hep uzak kalmıştır İslam toplumunu kötü etkileyeceği gerekçesi ile katı bir muhafazakarlık anlayışıyla gavur icadı, denilip yeni teknolojilere büyük birer önyargı ile yaklaşmıştı Osmanlı Devleti, fıkıh ve kelamın (o da sözde alimlerin ezberlediği şeyleri oğluma ezberletmesi ve onu da alim göstermesi haa :DD) dışında bilim tanımadığı için ve yasakladığı için uygarlığın temelini atan bu keşiflere ilgisiz kalmıştı. Bilimsel, akılcı düşünebilme olgusu Osmanlıda yer bulamamıştır. Tanzimat döneminde dahi bütün batılılaşma hareketleri batının sosyal ve askeri atılımlarını taklit etmekten başka yöne gidememişti. Osmanlı Devletinin temel gerileyiş ve yıkılış sebebi bu etkenlerdi. “İnceleme” normalde burada bitiyor sayılır ama kitaptaki bir bölüm ile ilgili bonus bir ek yazmak istedim. Asıl sıkıcılık burada başlıyor. :D Devrim ve Napoleon Savaşları: Fransız Devriminin Oluşmasına bir hayli etmen tesirli olmuştur. Avrupa'daki yeni devletlerin eforlarını artırmak için yeni değişik fikirleri önemsemiştir. Özellikle Fransa'da yapılan reform hareketleri devrimin tesirli bir ehemmiyetli parçası olmuştur. Fransız Devrimi gerçekleştikten sonra Fransa, bazı Avrupalı devletlerle yaptığı savaşlarda askeri refomlarının meyvesini bol bol yemişti. Fransızların amaçları Fransız Devrimini üzerilerine gelen kralcı koalisyon güçlerine karşı korumaktı. Ren bölgesini, İspanya'nın bir bölümünü, İsviçre'yi ve Savoy'u geçirdiler. 1796'da Napoleon'un ünlü İtalya seferi, onlara bütün İtalya'yı kazandırdı. Fransa'ya karşı kurulan ilk koalisyon gücünü kırdı. Napoleon'un, Malta'ya, Mısır'a ve Suriye'ye yaptığı keşif seferleri İngiltere'nin deniz gücü karşısında başarılı olamadı ve Napoleon'un Afrikada iken kurulan ikinci koalisyon, Fransa'yı İtalya'dan geri püskürttü ve Almanya'ya kadar onları geri itti. Koalisyon birliklerinin İsviçre'de yenilmesiyle Fransa işgalden kurtarıldı. Napoleon'un geri döndükten ve iktidarı ele aldıktan sonra Fransa tekrar saldırdı Avrupa’ya. 1801’de, müttefikleri, 1802'de İngiltere'yi askeri alanda yenerek barışa zorladı. Fransa’nın ne devrim hükümetleri ne de Napoleon yönetimi itidal göstermeyi öğrenebilmişti. Fransız zaferlerini hep geçici barış antlaşmaları izledi. Napoleon, mizacının bir gereği olarak, şan ve şeref kazanacağı, hızlı ve kesin sonuç alacağı savaşları arıyordu her zaman. Fransa’nın Sezar’ı olmak niyetindeydi. 1805’de Fransızlara karşı yeni bir savaş başlatma girişimi, Fransızların Rus sınırlarına kadar gelmesini sağladı. 1805'deki Moravya'daki Austerlitz savaşında Avusturya yenildi. Bunun ardından savaşa giren Prusya, 1806'daki Jena ve Auerstaedt savaşlarında bozguna uğradı. Fransa karşısında tek askeri güç olarak Rusya kaldı. 1808'de, Napoleon'un kardeşi Joseph'in başlarına kral olarak getirilmesine karşı İspanyolların başlattıkları İsyan İngilizler tarafından da desteklendi. Fransa, bu dönemde bozguna uğradı. Trafalgar savaşından sonra sömürgeleri ile olan temasları da kesilmişti. Napoleon çareyi ekonomik hamlelerde gördü abluka planı başlattı, ancak ablukayı sürdürmenin önündeki güçlükler, Rusya ile yapılan Tilsit anlaşmasının yarattığı istikrarı bozdu ve Rusya ile olan ilişkilerin bozulmasına yol açmıştı. Bu durum, Napoleon ve Fransa için bir dönüm noktası olmuştu. Rusya’ya savaş ilan edilmesi kaçınılmazdı. Napoleon'un düşmanlarının çoğunu benzer koşullar altında yenmiş ve masada boyun eğdirmişti ama Rusya gibi bir coğrafya söz konusu olunca bu durum farklılaşmış olacaktı. Napoleon, ya kesin kazanma ihtimali olan ya da bitmeyecek bir savaşı sürdürmek ya da geri çekilmek seçeneklerinden birini seçmek arasında kaldı. Bunlar herhalükarda onun için felaket idi. Fransız ordusunun yöntemleri, yeterince zengin ve insanların yoğun olarak yaşadıkları bölgelere hızla baskın vermeye ve yerleşim yerlerinin hayat damarlarını kesmeye dayanıyordu. Fakat ilk kez geliştirildiği Lombardiya'da ve Ren bölgesinde işleyen, hatta orta Avrupa'da da başarıyla uygulama şansı bulduğu bu yöntem, Polonya ve Rusya gibi muazzam genişlikte, boş ve kıraç yerlerde tümüyle başarısızlığa uğradı. Napoleon, Rusya'nın şehir efsanesi olan kışından çok, Büyük Ordu'ya yeterince ikmal yapamadığı için yenildi. Moskova'dan çekildi ve ordusunun büyük bölümünü kaybetmişti. Rusya'ya giren 610.000 kişiden ancak 100.000 kadarı Rusya'dan çıkabildi. Fransa'ya karşı kurulan son koalisyona yalnız Fransa'nın eski düşmanlarıyla kurbanları değil, kazanan tarafta olmak isteyen herkes katıldı. Yalnız kalan Fransız ordusu, Leipzig'de yenildi ve müttefikler, Napoleon'un hayranlık verici manevralarına rağmen, Fransa'ya doğru amansız ilerleyişlerini sürdürdüler; İngiltere ise İberik Yarımadası'ndan Fransa' içlerine ilerledi. Paris koalisyon güçleri tarafından işgal edildi ve İmparator 6 Nisan 1814'de tahttan çekildi. Napolyon, 1815'te iktidarını geri almayı denedi, ama Waterloo savaşı (Temmuz 1815) onun sonu olmuştu. Çoğu büyük askeri şöhret bir kaç zafere dayanırken, Napolyon, askerlik hayatı boyunca, barut çağının gelmiş geçmiş en büyük ve en karmaşık çatışmalarını da kapsayan elliye yakın büyük meydan savaşı kazanmıştır. Kitaptaki bölümler: 16. Yüzyıl Avrupasında Savaş: Devrim ve Rönesans 1598-1648 Otuz Yıl Savaşları Dönemi 1648-1789 Eski Rejimde Savaşlar 1453-1826 Deniz Savaşları 1453-1826 Avrupa'da Osmanlı Savaşları 1453-1815 Rus Askeri Gücünün Gelişimi (Çok sevmiştim bu bölümü de) 1500-1800 Baltık Savaş ve Toplum 1453-1815 Kelt Savaşları (tamam kabul ediyorum burası sıkıcıydı. :D) Ve son olarak da: Devrim ve Napolyon Savaşları (eh artık bu bölümü sevmeyen erkek de artık ne bileyim... :D) Evet okuyanları biraz sıkmıştır ama olsundu güzel oldu bence. :P Herkese sıkılmaksızın keyifli okumalar diliyorum.
Top, Tüfek ve Süngü
Top, Tüfek ve SüngüJeremy Black · Kitap Yayınevi · 20037 okunma
··
1.106 görüntüleme
Tayfun Turan okurunun profil resmi
Bir haftada iki inceleme. Aşmışım kendimi ben ya.
Bu yorum görüntülenemiyor
depaysement okurunun profil resmi
eline sağlık Tayfun valla helal olsun sksnvsjs
Tayfun Turan okurunun profil resmi
Ya git dalga geçme cldfldlfld
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.