Gönderi

Günün birinde sevilmek, bir yabancıyla senlibenli konuşmak kadar imkânsız gelir bana. Bütün bunlar canımı mı yakıyor, yoksa ıstırap ya da tevekkül getirmeyen, kayıtsız bir kader gibi kabulleniyor muyum, bilemiyorum. Hep hoş bir insan olmaya çalıştım. Oldum olası, kayıtsızlıktan başka şey bulamamanın acısını çektim. Feleğin bir öksüzü olarak, bütün öksüzler gibi ben de biri beni sevsin istedim. Ama sevgiye hiç doyamadım ve bu yararsız açlığa o kadar güzel ayak uydurdum ki, bazen doymam şart mı, onu da bilemiyorum. Her ne olursa olsun, yaşamak canımı yakıyor. Başkaları onlara gönül verecek bir varlık bulur mutlaka. Ben ise, bana bağlanmayı hayal eden biriyle bile karşılaşmadım henüz. Herkes başkaları için kendini parçalıyor; bana ise kibar davranmakla yetiniyorlar. Saygı uyandırmayı becerebiliyorum, sevgi uyandırmaya ise yeteneğim yok. Ne yazık ki, saygı duyan insanlara karşı bunu haklı çıkaracak hiçbir şey yapmadığım için, sonunda ortada gerçek bir saygı da kalmıyor. Bazen acı çekmeyi sevdiğimi düşünüyorum. Ama aslında tercihim bu değildi. Ne önderlik vasıfları var bende, ne de madunluk. Kaderine razı bir adamın özelliklerine bile sahip değilim, oysa kıtlıkta bunlar da idare ederdi. Benim kadar akıllı olmayanlar daha güçlü bir karaktere sahip. Hayatta kendilerine yer edinmekte daha ustalar; zekice yeteneklerini kullanmakta daha becerikliler. Karşımdakini etkilemek için gereken bütün özelliklere sahibim, tek eksik bu işin sanatı, hatta sırf bunu dilemeyi isteyebilsem, o da yetecek. Günün birinde sevecek olsam, sevilmem. Herhangi bir şeyi arzulamamla gözümün önünde ölmesi bir oluyor. Oysa kaderim, herhangi bir şeyi öldürmek için en ufak bir güce sahip değil. Onun tek zayıflığı, bana karşı ölümcül olmak.
··
416 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.