Gönderi

168 syf.
8/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 27 hours
Beyaz Gemi, romanının kahramanı yedi sekiz yaşlarında bir çocuktur. Çocuk; saflığın, bozulmamışlığın ve geleceğin sembolüdür. Aytmatov, çocuğun saf ve temiz dünyasından, hayatın acı ve çıplak gerçeğine uzanan bir roman kurgusu oluşturmayı başarır. Ona göre; çocukluk, gelecekteki insan karakterinin tohumudur. Çocukluk kişinin dilini öğrenmeye ve çevresindeki insanlarla, tabiatla ve özellikle kültürle bağlarını hissetmeye başladığı dönemdir. Aytmatov, Beyaz Gemi’de destan, efsane ve masal gibi bir çok şifahî unsuru kullanmıştır. Geçmişi temsil eden ve masal anlatan dede ile geleceği temsil eden ve hem efsanevî hem de destansı bir mücadele veren çocuk arasında dramatik bir ilişki kurarak insan duygu ve düşüncelerine kendine has yorumlar getirir. Beyaz Gemi, Aytmatov’un, edebiyat âleminde geniş akisler uyandıran, verilmek istenen mesajla yaratılan tiplerin büyük bir uyum sağladığı eserlerinin başında gelmektedir. Terk edilmiş, kaybolmuş ve büyüklerin küçücük dünyasına hapsolmuş, büyük hayaller kurarak bu dünyadan kaçmaya çalışan bir çocuğun öyküsüdür bu. Anne ve babası tarafından küçük yaşta dedesi Mümin’e verilmiştir küçük kahramanımız. San-Taş vadisinde dedesi ve 6 diğer insanla küçük bir hayat yaşamaktadır. San Taş Vadisi, boğazların, yamaçların arasında ormana doğru uzanan bir bölgedir. Hemen yakınında Isık Gölü vardır. Bu gölde her gün beyaz bir gemi görünmektedir. Ve küçük kahramanımız çok sevdiği dürbünün alarak dağların tepelerine çıkıp bu gemiye bakıp hayaller kurmaktadır. Babasının bu geminin kaptanı olduğunu ve bir gün kendisini almaya geleceğini, eğer babası gelmezse o balık olup yüzerek babasının yanına gideceğini hayal eder. Küçük kahramanımız, dağla taşla konuşur, kayalara isimler verir, canından çok sevdiği dürbünü ve okul çantası ile hayata tutunmaya çalışır. Çocuğun hayallerinin canlı kalmasında dedesi Mümin’in anlattığı hikayelerin etkisi oldukça fazladır. Dede’nin her işe koşan, kimseye itiraz etmeyen bir kişiliği vardır. Çok iyi huylu olmasından dolayı çevresindekiler tarafından pek sayılmamaktadır. İlk karısı ölmüş ve tekrar evlenmiştir. Kendisi Buğu aşiretindendir, bununla övünmektedir. Torununa anlattığı bir efsane vardır: Efsaneye göre, çok eskilerden Yenisey kıyılarında yaşamakta olan kabileler varmış. Bunlar birbirleriyle savaşırlarmış. Bunlardan birisi olan Kırgızlar çok iyi savaşçı olmalarına rağmen bir gün haince katledilmişler. Sadece küçük bir kız ve erkek çocuk canlı olarak kurtulmuş. Daha sonra çocuklar ölmek üzere iken bir buğu (maral, geyik) onları kurtarmış ve çok uzak diyarlara (Işık Gölü civarı) götürmüş. Bu iki çocuktan yeni bir kabile oluşmuş ve kendilerini buğu olarak adlandırmışlardır. Bu nedenle, Maral Ana’nın dede ve çocuk için kutsal bir değeri vardır. Hayalleri ve dedesi dışında kimsesi olmayan küçük kahramanımızı en çok kederlendiren şey ise korucu başı olan Orozkul’un sürekli dedesine kötü davranmasıdır. İçten içe öfke duyar Orozkul’a. Çocuğu olmayan ve sürekli içki içip karısını döven bu kaba saba adamın dedesine işkence etmesi ona hakaretler etmesi küçücük yüreğine adeta kurşun sıkar kahramanımızın. Orozkul, içki masalarında sarhoş olduğu zamanlarda arkadaşlarına ormandan tomurcuk vereceğine dair sözler verir. Ayıldığında pişman olur ama iş işten geçmiştir. Tomurcukların kesilmesi, kamyonlara yüklenmesi gene Mümin dede ve Seydahmet’e kalır. Yine günlerden bir gün ormanda tomurcuk taşınırken üç Maral görürler. Dede ve torun oldukça heyecanlanır. Orozkul ise arkadaşı ile küfürler savurmaya devam eder ve arkadaşıyla gizli bir şeyler konuşur. Çocuğu ve dedesinin heyecanını kimse anlamaz. Bir zaman sonra bulundukları bölgedeki samanları toplamak için kamyonlar gelir. Kamyonların peşinden koşmak kahramanımızın sevdiği bir oyundur. O oyun esnasında Kulubeg ile tanışır. Genç güçlü ve çocuğu anlayan biridir. Çocuk onu sever. Aynı gün büyük bir fırtına kopar ve şoförler Mümin dedenin evine sığınır. Bu havalarda hastalanır kahramanımız. Evde ateşler içinde yanarken dışarıdan gelen ayak sesleriyle uyanır. Evin önünde büyük bir ateş yakılmış büyük bir ziyafet verilmektedir. Çocuk hariç hepsi sarhoştur. İçki içmeyen Mümin dedesi bile sarhoştur Yüzü ateşe dönük sırtı ise insanlara… tepkilidir dede, kimseyle konuşmaz ve gözleri nemlidir. Çocuk etrafa bakmaya başlar. Olayı anlamaya çalışırken yerde uzanan postu ve iki büyük boynuzu olan Maral Ana’yı görür. Başı döner çocuğun nefesi kesilir. Dedesine bakar ve dünyası yıkılır. Konuşmalardan anladığı kadarıyla Maral Ana’yı dedesi vurmuştur. Hem de Orozkul ve kızının mutluluğu için. Herkes içeri geçip ziyafete başladığında kahramanımız Isık göle yürümeye başlar. Artık karar vermişti bu böyle olmayacaktı, babasının yanına gidecekti. Kendini bir balık edasıyla nehrin azgın sularına bırakır. Tıpkı hayal ettiği gibi olacağını sanır. Artık o bedeni balık kafası insan olan bir çocuktur. Beyaz Gemiye ulaşacağını umarak,’Merhaba Beyaz Gemi ben geldim!
Beyaz Gemi
Beyaz GemiCengiz Aytmatov · Ötüken Neşriyat · 201870.7k okunma
··
137 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.