Gönderi

100 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
1 saatte okudu
Geçmişi kaydetmek de geleceğe hazırlanmak da pek biz Türklere göre işler değil. Bu bakımdan gerek anne-baba-dede-nine gerekse bebek-çocuk-gençlerle ilgili meselelerde bilgi ve iş üretmeyiz; hassasiyet ve politika ve “manevi değerler”i kendi meşrebimizce abartarak birbirimizi yeriz. Bu birbirini yiyerek beslenme durumu, proteini-vitamini-karbonhidratı sadece anlık bir “idare etme” sağlayan; kalıcı bir sisteme dönüşemeyen, spekülatif bir rejimdir. Ülkemiz de çok uzun yıllardır böyle rejimler tarafından idare edilmektedir. Karacaoğlan, “Gurbet elde çok eğleştim / Nazlı yârim ağlar şimdi” demiş. Plan-program yapabilmek için önşart olan metot bilgisi, bizim coğrafyamızda üretilmez; dolayısıyla özellikle Anadolu topraklarında- ki toplu veya bireysel hareketler, yani gerek siyasal nedenlerle yapılan akınlar gerekse şahsi inisiyatiflerle çıkılan barışçı yolculuklar, kalıcı toplumsal sonuçlara veya yazılı anılara dönüşmez. “Kulaktan kulağa, dilden dile” geleneği de, mâlum her kulak ve dil değiştiği için, zamanla unutulur veya yalan olmasa da “efsane” olur, tarih olmaz. Ancak bu sistemsizliğin bir de pozitif, bize ve başkalarına iyi gelen bir tarafı vardır. Şimdiki zamanı sonsuz gibi yaşamak, hem insanımıza hem toplumumuza, yerleşik Batı ve Doğu toplumlarının aksine müs- tesna bir “dinamizm” katar. Öteden beri zaman zaman başka ülkeler- den gelen yabancıların “Türk toplumu ne kadar da dinamik!” diyerek olumladıkları bu vaziyet; biliriz ki hafif şizoid bir tazelenmişlik vazi- yetidir. Zira bu yanılsama, neredeyse hiçkimsenin doğduğu evde öl- mediği; çocukların-gençlerin eski İstanbul karelerini görünce fotoşop sandığı; geçen hafta geçtiğiniz yolun yönünün değiştiği; mahallenizde- ki mekanın yeni Arap sahibinden “Yallah” diyerek sepetlendiğiniz bir zamanda yaşandığı gerçeğini değiştirmez. Sonuçta, hakedilmiş bir durum vardır; çünkü tarihimizi ve bugü- nümüzü ucuz böbürlenmelerle ve ideolojik-dinî-siyasi yaklaşımlarla yaşatabileceğimizi sanmışızdır. Sürekli olanın neredeyse sadece yanılgılar olduğu coğrafyamızda, “ders almak” bir yana, kendimizi uzman-hoca sayarak-sanarak birbiri- mize ders verip duruyoruz. İşte belki de bu noktada ‘mizah’ bizi biraz olsun kurtarıyor. Her ne kadar kendi kendimizle dalga geçebilmek ko- nusunda ciddi sıkıntılarımız olsa da, “güleriz ağlanacak hâlimize” di- yerek önemli bir gelenek, evrak, kültür oluşturabilmişiz. Reaksiyon kültürünün acı-tatlı mizahı…
#Tarih Dergi - Sayı 88 (Kasım-Aralık 2021)
#Tarih Dergi - Sayı 88 (Kasım-Aralık 2021)#Tarih Dergisi · Kafa Grup Reklam · 20217 okunma
·
149 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.