Gönderi

Terör'e vermiş olduğum destekten bahsedicem ve geçmişe götürücem yine sizleri bu Pazar yazımda.. Büyük destek vermiştim Terör'e, hatta o dönemler de Terör'ü büyüttüğümde söylenebilir.. Lise 2'de sınıfta kalıp, iki yıl ara verdikten sonra tekrar Bafra İmam-Hatip'in kalabalık koridorlarına, üçer kişi oturulan, 40-50 kişilik sınıflarına yeniden dönmüştüm.. O yıl tanışmıştım Terör'le.. Terör dediysem, sizin anladığınız türden bir terör değil bu bizimkisi.. Bafra İmam-Hatip'in 92 mezunlarının hemen hatırlayacağı bir simadan bahsediyorum.. Asıl ismi Mustafa'dır, bu kirpiklerine kadar sapsarı, giydiği kıyafetleri en cartlak renklerden oluşan, ele avuca sığmayan, durduğu yerde üç dakka rahat duramayan, bir türlü bunalımdan çıkamayan, depreşik arkadaşımızın ama hiç kimse onu ismiyle hatırlamaz, belki o günlerde bile bu isimle bilinmezdi.. En bilinen ismi Terör'dü... Okul numarası (1) olduğundan ötürü zaman zaman Bir diye de anılır yahutta soyadı olan Akkuş adıyla anılırdı, sadece Mustafa diye çağrılmazdı... Ben hep sınıfın en arka sırasının en köşesini seçerdim... O yıl da öyle yaptım ve Terör'ü de bir karıştan az fazla boyuna rağmen yanıma aldım.. Normalde oturma sırası kısa boylular önlerde, uzun boylular arkalarda olurdu.. Terör'ü sınıf başkanı olması için destekledim, kendim aday olmayıp onu öne sürmüştüm, lakin az bir farkla Mustafa Kaplan sınıf başkanı seçildi, bizim Terör'de başkan yardımcısı oldu.. Ama, şöyle bir şey var ki; bu Terör'den sınıs başkanı zaten olmazda, sınıf başkan yardımcısı dahi olmazdı.. Böyle illet bir çocuktu..:) Bafra'nın nerede bir ipi kopuğu varsa gider onları bulur, onlarla ortamlara katılır, başı belasız kalmazdı.. Önceki yıllarda ben de aynı yolları geçtiğim için dha tecrübeli ve sınıftakilerden de yaşça da büyük olmam hasebiyle sürekli bu kardeşi kontrol altında tutmaya çalışıyor, ufak tefek belalardan da kurtarıyor, beş vakit dayak yemesi gerekirken onu bu dayaklardanda kurtarıyordum.. Ama gelin görün ki, bu ipe sapa gelmez çocuk bir kez olsun bana sadık kalmazdı. :) Nerde benim uyuz olduğum biri var gider onlarla takılır, yanımda durmaz, fırsatını buldumuda satıverirdi beni.. Hatta, hasımlarımla gider ortam yapar, arkamdan konuşulmasına da göz yumardı.. Yine de tuttuyordum yanımda bu bunalımlı kardeşi.. Bir sabah öyle bir geldi ki; kendi kendisine küfürler ediyor, kitapları defterleri sağa sola fırlatıyor, o sarının beyaza yakın tondaki surat rengi olmuş kıpkırmızı, kravat bir tarafta, gömlek yakaları başka tarafta, ceket omuzlardan aşağıya doğru sarkmış.. Geçti sıraya, koydu başını sıranın üstüne, başladı hırlamaya.. -Akguş noldu la? -Yok bişey! -La olum, bişey yokta niye şaftın gaymış ya? Ağzından köpükler fırlayarak başladı yükselmeye.. -Bak ben onlara ne yapacam, ben onların leşlerini sermesem eğer!.. Çok geçmeden öğrendik ki, yine bizim okul öğrencilerinden biri bizim Terör'ü Bafra Lisesi'nin önünde bir güzel ıslatmış, hem de alt sınıflardan bir öğrenci.. Bafra Lisesi'nin önünde ne işleri varmış o saatte gibi bir soru akla gelebilir ama Bafra İmam-Hatip'li arkadaşlar iyi bilirler ki, sabahları ilk önce oraya gidilir, manitalar okul bahçesine teslim edilir, kavga edilecekse o işte hallolunur sonra koşa koşa, kan ter içerisinde, birazda geç kalınarak esas okulumuza gelinirdi.. Dönelim mevzuya.. Baktımki bizim delinin gururuda incinmiş, çünkü kızının önünde yaşanmış mevzu.. Lakin, şöyle de bir durum var, Akkuş'u döven çocuk gayet oturaklı, üsturuplu, delikanlı bir çocuk, ve öğreniyoruz ki haklıda meselede.. Ama ne var ki Terör'de bizim Terör'ümüz, bir şekilde rahatlatmamız lazım.. O günki kafa yapımıza göre bir çözüm buldum, bugün olsa asla böyle bir yönteme baş vurmam... Ben Terör'ü yanıma alacağım, çocuğun sınıfına gideceğiz, ben mevzunun aslını öğreniyormuş gibi yapıp çocukla konuşurken, bizimki de sözde ben bile anlamadan pata küte girecek çocuğa, sonra ben hemen araya gireceğim, kızıp bağırıp yanımızdan kovacağım, ama çocuğuda tutuyor olacağım bu esnada.. Planı uyguladık.. Terör başladı yine sınıfta pis pis sırıtmaya, sırtarıktı da zaten. :) Lakin, mesele budaklanır, Terör'den yumruk yiyen çocuk bunun altında kalmak istemez, ama biz varkende bişey yapamaz... Meseleyi piyasada varolmaya çalışan bir abisine götürür.. Bu arkadaşta bizi iyi tanıyan bir arkadaştır, der ki; ''Ben önce gidip Hayri Varol'la bir gonişiim..'' Yine bizim dönem arkadaşlarımızın çok iyi hatırlayacağı mekanımızdayız... Muhabbet Çay Evi.. Muhabbet Çay Evi, Medrese Arası'nda, ikinci katta bulunan, izbe bir mekan.. Bizim İmam-Hatip'in ne kadar kaçkını, piyasanın berduşları, kopukları, avareleri buraya takılır, bir üst kattaki sözde tuvaletinden gelen sidik kokularına rağmen gün boyu pişti, elliiki ve batak oynardı.. Bizim Hasan, Reşat, Rafet, Işık, Hakim, Sadık, Kudret, Coşkun, Menderes, Cemil.. Kimler kimler.. İpsiz sapsız takımı komple orada.. Boş bir masada oturmuş bulmaca çözüyorum, ben pek oyun oynamazdım.. Piyasadan tanıyor olduğum Aamat(Ahmet) geldi oturdu karşıma, selam verdi, tokalaştık.. Aynı zamanda mekanın ocakçısı olan Memduh'ta masaya geldi, ama onunkisi tamamen tesadüf.. Memduh, iri yarı, sert yüzlü, kalın sesli ama, görünenin tam tersine yusyumuşacık bir kalbi olan, hatırlı, gönüllü bir çocuk.. Yani, bildiğiniz minik kuş. :) Aamat mevzuyu açtı; ''Ben Akguş'u indiricem, önüme geçmemeni bekliim senden..'' Ben de cevaben, ''Bak Aamat, okullar kapanmak üzere, bir kaç haftaya tatile giriyoruz, bu süre zarfında Akguş'a dokundurmam, tatile girince nasıl biliyorsanız öyle yaparsınız..'' derken, Memduh o kalın sesiyle, ama çok iyi biliyorum ki, hiç bir amacı olmadan, sadece laf olsun diye; ''Akkuş bizim himayemizde mi Hayri Baba?'' demesin mi.:)) Aamat döndü Memduh'a baktı, döndü bana baktı, dedim, ''Öyledir Memduh gardaş'', bir daha Memduh'a baktı.. Kendisi bir lokma bişey, Memduh dev yarması.. Aamat kalktı gitti, ben ölüyorum gülmekten, o dev gibi, ama saf Memduh ne olduğunu anlamış değil.. Tabi, bizim Terör bir dayaktan daha yırtmış oldu, lakin burada Memduh'un bilinci dışındaki katkısını sadece ben biliyorum, bir de Aamat. :) Okullar tatile girdi, biz mezun olduk, yaz tatili içerisinde Terör'le sadece bir kez Kibaroğlu Sineması'nın az ötesinde Sohbet Birahanesi'n de oturup bira içtik, sonrasında aradan geçen bunca zamana rağmen Terör'le daha hiç irtibat kuramadık.. Başka, sadece aramızda sır olarak kalacak bir sürü daha hikayeyi paylaştığımız bu deli çocukla, sosyal medya aracılığıyla dahil haberleşemedik.. Nerededir, ne iş yapar, halen aynı mıdır, biraz daha akıllanmış mıdır bilmiyorum, ama böyle bir Terör yazılı anılar sayfamızda.. Gören, bilen varsa selam söylesin benden Terör'e..
·
291 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.