Gönderi

168 syf.
·
Not rated
Dil, zaman ve mekan üçlüsü yapıtın ana gövdesini oluştururken, yazarın hem ruhsal hem de akan hayatı yazımın kurgusal düzeyi hakkında hem bilgi verir hem de daha fazla özleşmemize sebebiyet verir. Bu bağlamsa Rüzgarın Şarkısı Dinle eserine eğilim gösterdiğimize; eserin bütünlüğü ve bunu sağlayan olay örgülerinin birbiriyle örtüşmesi okuyanın yazımın içinde hissetmesine kapı aralar. Bu aralardan içeriye sızan okuyucu her tümcenin altında kendine bir hayat pınarı bulabilir. Hayatın var oluşsallığı ve bireyin kendi varlığını atfettiği ana dayanak noktası olarak, başka özne olan bireylerin ‘’benle’’ karşılaşması sonucu yaşamımızda nesne görevi görmesi hatta belli açılardan yüklem olma yükümlülüğü altında girmesi bağlamında yazarın dili işlemesi kendini okuyucuya bir kanıtı olarak görülebilir. Bu görüngülerin etrafında kurulan zaman-mekan diyagramı okuyanı kendi içine çekerken, kendiliğini yazının kurgusunda örtüştürdüğü karakter ya da yan karakterlerle kurmuş olduğu bağın açısı çok önemlidir. Çünkü yazar bu bağın kuvvetiyle ancak eserinin taçlandığı hissedebilir. Bu yüzden kullanılan dilin özselliği ve tarihselliği açısından yaklaştığımızda da, bireyin dil ile olan tecrübesini hayal dünyasını nasıl beslediğini de anlayabiliriz. İşte buradan hareketle; yazmak eyleminin temel gelişim sac ayaklarından birini gün yüzüne çıkarmış oluruz. Çünkü yazmak eyleminin bir rastgelelik olmadığı okuyucunun hem kavram dünyasında hem de zihin evrenine yeni bir tohum ektiğini anlayabilir hatta kesin bir kanıt olarak dahi sunabiliriz. Esere derinlik açısından yaklaştığımızdaysa; her satırın belli bir veçhesi olsa da belli açılardan ilk deneyiminden kaynaklı olarak hikayeleştirmesi biraz yayvan kalmış gibi duruyor. Çünkü bölümlere ayrılan kurgular tamlığını üst başlık olarak sağlasa dahi geçiş noktalarında belli açıklar vermekte ancak yazar yine kıvran bir dil ya da zaman-mekan uzamını çok iyi odaklaştırarak okuyucuyu yazıdan koparmadan tamamlamaktadır. İşte bu ilk deneyim eserinin ötesine geçmesinin önsezisini sunarken okuyucuya, içerikte bahsettiği olaylardan hareketle de gençlik deneyimine olan duyarlılığıyla da yazar başka bir noktadan okuyucuyu kamçılamaktadır. Ve bu kamçının kuvveti de; hem bireysel şuuru hem de toplumsal şuuru akan bir hayatın içinde olmaklığın ve tam tersi bu hayatı zihinde var etmenin dominleri sunulmasıyla anlaşılır. Ve yazar bu bağıntıları yazının içinde o kadar güzel şekilde oturtmuşki bazen zihin dünyasında yaratmış olduğu evreni reel dünyada karşılığını bulurken, bazen de toplumun kuralları arasında yaşarken duyulan homurtu seslerini işitiyor insan. Buradan da hareketle eserin tamlığı değerlendirmeye tabi tutulduğunda üst başlık olarak evet derken, alt başlıklar zaviyesinde zaafiyet baş göstermektedir. Ancak belki yazarın yapmak istediği de tamda budur. Zihnimizle köşe kapmaca oynayarak bizi kurgunun içinde tutmak ve kendimizin şarkısını duyumsatmayı amaçlamış olabilir. Son olarak; derinlik algımızın kişiden kişiye değişebileceği gibi dilsel argümanlarımızın açılımları da değişebileceğinden; kullanılan dilin, zamanın ve mekanın sadeliği de okuyucu bazlı yaklaştığımızda farklılık gösterebilir. Bu yüzden yazar eklemlere yani tasvir veya özlü sözlerle destekleyerek de, hem kaleminin hem de kurgusunun güçlü yanı ispatlamıştır. Bu bağlamda eksiksiz diyememekle birlikte tamlığa yakın bir perspektif çizmesi hem yazı açsından hem yazar açısında hem de okuyucu açısında anlaşılır dünya kurması tatmin edici bir yapıt olma özelliği kazandırmıştır. Çünkü yazmak eyleminin gelişim sürecinin sancıları daima yazar-yapı-okuyucu üçlüsünü birbirine hapsedecektir.
Rüzgarın Şarkısını Dinle
Rüzgarın Şarkısını DinleHaruki Murakami · Doğan Kitap · 20205.4k okunma
·
633 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.