Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

meslek ve vazife aşkı bir maarifçi, mütekaid korgeneral galip pasiner;
Dershane kapısından girince karşısında burcu burcu kokan yepyeni cam tahtasından yapılmış sıralar, iki tarafa dizilmiş, ortada bir gezinti bırakılmış. Kapının solunda Şemsi efendi duruyor ve onun arkasında iki ayak merdivenle çıkılır güzel bir kürsü ve duvara dayanmış bir siyah tahta ve silgi, tebeşir. Bir iki ay sonra bir gün sokakta bir kalabalık ve bir gürültü peyda oldu. Fena sözler, küfürler söyleniyor, sofa kapısı kırılıyor ve içeriye hücum ediliyordu. Hocamız bu hali görünce, zaten kulağı girişte imiş.. Hemen yerinden fırladı ve komşunun bahçesine açılan bir pencereden atlıyarak kaçtı. Kalabalık serseri takımından kırk elli kadar adamdan teşekkül etmiş haşarilerdi. Dershaneye girdiler ve bizi küfürlerle dışarı attıktan sonra o canım sıraları, hocanın kürsüsünü ve kara tahtayı, pencere ve kapıları parça parça kırarak dershaneyi bir harabeye çevirdiler. Ve biz de evlerimize kaçtık. Sebep!.. Şemsi efendi çocuklara gavur usulünde ders okutuyor, oyun oynatıyor ve jimnastik yaptırıyormuş! Amma! Bugüne kadar talebenin miktarı her gün biraz daha azalmakta idi. Biz zabit ve memur çocukları olmak üzere yirmi kişi kadar kalmıştık. Birkaç gün geçti. Hizmetçimiz bizi Şemsi efendinin yeni açtığı mektebe götürdü. Bu mektep hocanın kendi evinin altında büyük bir oda idi. Hocamız çalışıyor ve çalıştırıyordu. Metanetine, gayretine daha doğrusu muallimlik aşkına zerre kadar halel getirmemişti. Bilakis şevki artmıştı. Derken, bir gün buraya da aynı şekilde hücum oldu. Tehditler, küfürler arasında çocukları sokağa çıkardılar. Şemsi efendi hocamız saklanmış, tehlikeden kurtulmuştu. Gene sıraları, kara tahtayı o gavurluk alameti olan kapkara tahtayı parçaladıkları eve birşey yapamamışlar. Çok sene sonra hocamın kendi ağzından dinlediğime göre kendisini sokakta yakalamışlar, dövmüşler, tahkir ve bıçakla hayatını tehdid etmişler. Şemsi Efendi ya Selanik'i terketmeli, yahud mektebinden ve hocalıktan vazgeçmeli ve yahud da ölümünü Göz aldırmalı imiş.. Şemsi Efendi bunlara da ehemmiyet vermemiş bir üçüncü tedbir düşünmüştü, akşamdan sonra evlerimize gelmeğe ve bize ders vermeğe başladı. Son kalan yirmi kadar talebesini böylece her gece ziyaret eder beş on dakika ders verir veya kontrol eder giderdi. Ben hocamın bu yorulmak ve ürkmek bilmez himmet ve gayretlerini, bu yüksek azim ve celadetlerini izah etmekle bugünün maarif ordumuza, bütün öğretmenlerimize bir mefharet ve gurur kaynağına malik olduklarını bildirmek istiyorum ve istiyorum ki, Şemsi Efendi hocamın dahi layık ve müstahak olduğu bir ihtifal günü yaradılsın ve ebedi karargahına da şeref ve haysiyeti ile mütenasip bir şekil verilsin. Büyük harp esnasında Şemsi Efendinin bilhassa vatandaşları için pek te şeref bahş olmıyan bir ihtiyaç içinde vefat etmiş olduğunu İşittiğim zaman çok mahzun ve müteessir olmuştum. Bugün bu yazımla bir vazife ifa ediyorum itikadındayım. Şemsi Efendi merhumun zeka ve hafızasının kudretine aid bir misal ilave edeceğim. Benim babam askerdi. Mekteb resmen açıldıktan az zaman sonra Tesalya cihetine nakletmiştik. Büyüdüm. Asker oldum. 304 senesinde Harbiye mektebinde zabit çıkmış ve 324 senesinde miralay ve Kosova jandarma kumandanı olarak meşrutiyetin tesidi vesilesi ile birçok halk arasında Üsküp'ten Selaniğe gelmiştim. Rıhtım boyunda kalabalık ahalinin ve mektepler talebelerinin yaşasın meşrutiyet nidaları gökleri çınlatıyordu. Bu arada Şemsi Efendi de talebesini önüne katmış medhiyeler okutuyordu. Gördüm ve kendisini öğrenince sevinerek yanına koştum mübarek ellerini öptüm ve kendimi ilk talebelerinden bulunmak şerefini haiz olarak takdim ettim. Biraz düşündü ve Galip.. Galip dedikten sonra 'Senin İzzet isminde bir de kardeşin vardı değil mi?' demesin mi? Aradan otuz beş sene kadar bir zaman geçmişti ve onun dershanesinden binlerce talebe çıkmıştı ve bunlar arasında kimbilir kaç İzzetler vardı. Bu hafızaya herkes hayret etmez mi? Bu meslek vazife aşığı büyük adamı bugün dahi tebcil ve takdis etmekle ruhunu şad edeceğimi ümid ediyorum.
Sayfa 43 - Düşler Sokağı Reklam Yayın, İstanbul, Kasım 2006 ~Kitabı okudu
·
97 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.