Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Yüklük
Benim yazdığım bir kısa öykü. YÜKLÜK -On beş yaşındaydım, birgün halam çağırdıydı, "evleniyorsun," dediydi, nasıl mutlu olduydum nasıl mutlu olduydum bunu sana anlatamam. Sonuçta tıpkı saklambaç gibi bu da bir tür oyundu. Her neyse..., bana bir yüzük taktılar beni istemeye geldiklerinde, çocuk gibi -ki zaten çocuktum- ona bakıp bakıp durduydum misafirlerin karşısında. Bir süre sonra yengem dürttüydü, ayıp kız ne yapıyorsun sen öyle, diye beni azarladıydı. Orta yaşlı kadının o hala çocukça masum yüzüne bakıp gülümseyerek "çok içiyorsun, az yavaşla," dedim, beni dinlemedi ve konuşmaya devam etti: - Sonra düğün olduydu, ama düğünden sonra ben hala sokakta top oynuyorum çocuklarla. Bir iki kez uyardıydı benimkisi, "bir daha bu çocuklarla top oynarsan senin çarkına sıçarım," dediydi, dinlemedim. Yine güzel, güneşli bir gün bilye oynuyoruz akranlarımla, bizimkisi işten erken gelmesin mi ? Saçımdan sürükleyerek bizim eve kadar götürdü beni hayvan, sonra da tekme tokat dövdü, o gün kolum kırıldı. Bir vakit sonra eve geç gelmeler başladı. Hamileydim. Bir tek gün bile beni doktora götürmedi, kızımı doğurduğum gün bile yanımda değildi. Hayvanoğluhayvan aldatıyormuş beni. Sadece işini göreceği zaman ve o da beni ikna etmek için güzel söz söylerdi. Yatağa ikna olmadım mı da önce beni döver sonra da zorla birlikte olurdu benimle. Tüm bunları söylerken gözleri dolmuştu. Öpmek istedim onu. "Siktir et hepsi geçti," demek geçtiyse de içimden, acımasız bir tanrı gibi sustum. Henüz ilk buluşmamızda herhangi bir patavatsızlık etmek istemedim. Oysa o devam etti konuşmaya : -Bazen rengarenk yorganları taşıyan eski bir yüklük gibi hissediyorum biliyor musun kendimi? Çocukluğumdaki, nenemin o eski köy evindeki gibi tıpkı. Gerçi çocukluğum çocukluk muydu ki benim ? Öz annem doğduğum gün terk etmiş. Otuz küsur yıl ne aradı ne sordu. Üvey annemi de çocukluğumun ilk yıllarında öz annem sanıyordum. Konuşurken nefes aralarında rakıyı su gibi içiyordu, üstelik susuz içiyordu, ben ikinci kadehi henüz yarılamışken o dördüncü kadehi çoktan bitirmişti. Müzik harikuladeydi. "Sana koyu bir kahve yapayım mı ?" diye sordum. "Bana bir bardak daha rakı koyar mısın, bugün sarhoş olmak istiyorum." cevabını verdi. "Artık yavaşlamalısın bu içtiğin su değil," dedim. "Hadi ama oyunbozanlık yapma avukat bey" dedi. Daha fazla ısrar etmeyip ona bir kadeh daha rakı doldurdum. Sonra o konuşmaya devam etti : -Babaannem çok kötü bir kadındı. O kadar kötüydü ki ölüm döşeğinde hiç kimse arabasıyla doktora götürmek bile istemedi. Beni sürekli piç diye çağırırdı. Yemeği biraz fazla kaçırdım mı "az ye kız piç" derdi mesela. Ama bunu diğer torunlarına değil, bir tek bana yapardı ve bu durum çok zoruma gidiyordu. Birgün babama sordum, "baba, babaannem neden bana piç diyor?" diye. Babam ilkin gözlerini kaçırdı, sonra anlattı annemin ben doğduğum gün bizi terk edip bir adamla Fransa'ya kaçtığını. Ama bak yıllarca sonra çıktı karşıma öz annem, şaka gibiydi, onunla beraber Fransa'ya gitmemi istiyordu. Birilerinden öğrenmiş artık benim fabrikada vardiyalı çalıştığımı, "kendini ve kızını heba etme, gel Fransa'da güzel bir hayat kuralım sana, benim param çok sana da bana da yeter," dedi. Ama bu çok cazip teklifini kabul etmedim elbette. Hayatım boyunca kendi ayaklarım üzerinde durdum ben, bu saatten sonra da kimseye, hele de o kadına, asla yük olmam. Öz annemi asla affetmeyeceğim asla, hem üvey annemi öz annem bildim zaten ben. Kızım, kızıma da annelik yapamadım, ona iyi bir abla olabildim ancak. Ama kızımı çok seviyorum, bu saatten sonra da her şey Hazal için... O, uzun tiradını tamamladığında "dans edelim mi," diye sordum. Gülümsedi ve "evet dans edelim," cevabını verdi. Sonra uzunca bir süre dans ettik.
··
330 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.