Her gün toplumsal korkuların tezahürlerini görüyoruz ve en son hane halkı tehlikesi veya artan terör tehdidi seviyesi hakkındaki günlük haberler sürekli olarak yaklaşan kıyamet hissini besliyor. Bir Korku Felsefesi'nde Lars Svendsen, korkunun modern yaşamın her yönüne nasıl ve neden nüfuz ettiğini araştırırken, bu güçlü duygunun altında yatan fikirleri ve sorunları araştırıyor. Kitap korkudan ve onun avantaj ve dezavantajlarından bahsetti. Hem avantajlarını hem de dezavantajlarını anlatmaya çalışıyor. Güvenin korkuyla yıkıldığını ve ne kadar korkunun bir ilişkide güven duvarının yıkılmasına neden olabileceğini ve dolayısıyla güvenin olmadığı bir toplumda ilerlemenin ve verimliliğin ortadan kalkacağını söyledi. Medyanın korku yaratmadaki rolünden bahsetti. Günümüzde insanlar hayatın tehlikeleri, savaş ve insan haklarının rolü ile daha fazla ilgileniyorlar, ancak medya sindirmeye çalışıyor ve tek yapmaya çalıştıkları Çernobil kayıplarının gerçekçi olmayan istatistikleri gibi daha fazla korku aşılamak. . Ve son bölümde, politikacıların mümkün olduğu kadar fazla güç kullanmaları için korkunun etkili bir araç olduğundan bahsetti. Ama bu kitabı okuma deneyimim; Korkuyla ilgili birçok konuyu okuyucuya akıcı ve anlaşılır bir dille farklı açılardan aktarmaya çalışan çok verimli ve akıcı bir kitaptı. Sundsen, çalışmayı korku kavramıyla sınırlamamaya çalıştı; Bu şekilde korku kavramını keşfetmek için sosyoloji, edebiyat, yaşam bilimleri vb. Sanırım bu kitabın son bölümü "Korku Politikası" idi. Bu bölümde yazar, Machiavelli ve Hobbes'un teorilerini tartışıyor ve diktatörlük rejimlerinin meşruiyetlerinin temellerini oluşturmak için korku araçlarını nasıl kullandığını ve medyanın onlara bu şekilde nasıl yardımcı olduğunu gösteriyor; Dolayısıyla böyle bir toplumda ilerleme mümkün değildir!