Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

367 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
7 günde okudu
Vahşetin Çağrısı
Aydınlanmanın akılcı düsturunun ve düsturun beraberinde getirdiği ilerlemecilik, mutluluk ve refah inancının yerle bir olduğu bir yüzyıldır yirminci yüzyıl. Yirminci yüzyıldan önceki dönemlerde de her ne kadar kan, savaş ve vahşet olsa da, insanlığın zalimliği hiçbir zaman bu kadar açık ve temelsiz görülmemişti. Birinci Dünya Savaşı, Auschwitz soykırım kampları, İkinci Dünya Savaşı, Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan atom bombaları, soykırımlar, savaşlar… böyle de vahşet bir yüzyıl. Bazı ilkeli filozoflar bu hezeyanın hangi sebeplerle ortaya çıktığını araştırdı. Bazıları cevabı serbest pazar ekonomisinde, bazıları emperyalizmde, bazıları milliyetçilik ve ırkçılıkta, bazıları da devlet kavramına yüklenilen anlamda buldu sorunu. Sorun her ne olursa olsun, insanlığın yirminci yüzyılla birlikte bir kopuş yaşadığı ve asla yirminci yüzyıl öncesi dönemlerdeki gibi bir yaşama tekrar dönemeyeceği açıktır. Duygular, hisler, söylemler, fikirler, felsefi önermeler ve sosyolojik çıkarımlar topyekun bir belirlenime tâbi olmasa da; en nihayetinde toplumsal, tarihsel ve ekonomik ortamdan etkilenir. Bu etkiler ve bireyin içinde bulunduğu varoluşsal durum tespit edilmedikçe kavramların, önermelerin, yenilikçi fikirlerin niçin, hangi amaçla ortaya çıktığı anlaşılamaz. Kitabın yazarı Delacampagne, tam da bu nedenle, yirminci yüzyıl felsefe tarihini yazarken tarihsel arka planı ve filozofların varoluşsal durumlarını, çevresel ilişkilerini de serimleyerek bir felsefe tarihi özeti sunmuş. Okunduğunda daha iyi görülecektir ki; kavramlar, sorunsallar, önermeler filozofun (ve tüm insanların) zihinlerine gökten zembille düşmez. Her bir yenilikçi fikrin arkasında toplumsal ve varoluşsal bir durum vardır. Örneğin; yaşamında muhafazakar olan Heidegger Yahudi düşmanı, Nazi taraftarı, marksizm karşıtı ve hatta bilim ve teknoloji karşıtıdır; Nietzsche’nin fikirleri Naziler tarafından çarpıtılır ancak bunu görse de ses etmez. Bir başka örnek de Althusser’dir. Althusser genç yaşında savaş kampında esir düşmüştür ve oradan bir şekilde sağ çıksa da esaretin psikolojisi kendini yalnız bırakmamış; depresyondan, delilikten, umutsuzluktan, cinayetten kurtulamamış ve en nihayetinde de intihar etmiştir. Althusser çalışmalarında Kapital’e dönüş çağrısını sıklıkla vurgular. Amacı yeni bir komünizm açılımı yapmaktır çünkü Marks’ın açılımları kendini komünist-Marksist olarak tanımlayanlar tarafından defalarca çarpıtılmıştır. Bu yeni açılımla birlikte daha özgürlükçü, daha iyi bir dünyanın inşası umudu içerisindedir. İkinci Dünya Savaşının ertesinde soğuk savaş dönemi başlar ancak dönemin başlangıcında yeni bir umut ufukta görünmektedir: Özgürlük. Bu dönemde prangalar gevşetilmiş ve yeni bir yapılanma yoluna gidilmiştir. Örneğin izafiyet teorisi, kuantum, belirsiz ilkesi, Darwinci evrim kuramının toplum bilimlerinde uygulanışı, fizyoloji ve nöroloji alanlarındaki yeni çalışmalar, Pasteur’ün çalışmalarıyla birlikte modern tıbbın yükselişi, Mendel’in çalışmalarıyla birlikte genetik ve kalıtım alanındaki yeni bulgular, etnoloji alanındaki çalışmalarla birlikte Avrupa medeniyetinin üstünlüğünün ancak sözde bir üstünlük olduğu ve gerçekte bir karşılığı olmadığı… vs. vs. Bütün bu yapılanmaların ilk adımı ise, mantığın da atılımı vesilesiyle, matematikte görülmüştür. Matematiksel önermelerin yetersizliğini fark eden filozoflar o dönemde yeni bir arayışa geçmişlerdir. Matematik oldukça mühimdir çünkü en nihayetinde doğa bilimlerinin temelinde de matematik vardır. Matematiğin bir dayanağının olmaması, doğa bilimlerine güveni sarsar. Ancak sarsılan güvenin inşası da yine matematiğe ilgili düşünürler (Popper, Frege, vs.) tarafından sağlanacaktır. Aydınlanmanın çöküşünü ve yeni bir rotaya gidişatı ilk tespit eden ve belirleyen en büyük filozof belki de Kant’tır. Kant kendinde-şeylerin bilinemeyeceğini ve öznenin deneyimden önce geldiğini kritiklerinde serimler. Bolzano Kant’ı zemini sezgiye verdiği için eleştirir ve zeminin mantığa verilmesi gerektiğini söyler. Böylece mantıksal ampirizm doğar. Mantıksal ampirizmden de kopuş gerçekleşir. Koğuşu sağlayan ve hızlandıran düşünürler arasında Kuhn ve Chomsky örnek gösterilebilir. Wittgenstein’ın fikirleri iki yeni akımın doğmasını, Popper’in görüşleri liberalizmin ve demokrasinin güç kazanmasını; Sartre, Ponty, Camus ve Marcuse gibi filozofların düşünceleri ise varoluşçuluğun güç kazanmasını sağlamıştır. Husserl, Derrida, Habermas, Strauss, Adorno, Foucault, Frege gibi başka önemli filozoflar da fikirleriyle yirminci yüzyılı şekillendirmiş, ona bir biçim vermiş insanlardır ancak bu incelemede hepsine birden değinmem mümkün değil. Yazarın da belirttiği gibi, İspanyol filozoflar, dini felsefeler, feminizm ve çok kültürlülük gibi toplumsal akımlar kitabın kapsamının dışındadır. Bu bir eksiklik sayılabilir mi? Eksikliktir ancak yüzyılı kapsayan bir tarih yazımında elbette bazı dışlamalar yazar istese de istemese de olacaktır. Çerçeve belirlenmeden böyle bir işe kalkışmak abes kaçardı. İspanyol felsefesine değinmemesini yirminci yüzyılda felsefede en önemli iki kol olan Amerikan ve Fransız koluna öncelik vermesiyle, dini felsefeye değinmemesini dini felsefenin ilgisini çekmemesiyle ve son olarak feminizm ve çok kültürlülük gibi toplumsal akımlara değinmemesini de akımların topyekun felsefi bir akım olmamasıyla açıklıyor yazar. Doğrusu iyi bir çerçeve belirlemiş. Yirminci yüzyılda vahşetten kurtulanları dinleyecek kulak yoktu, ki onlar da yaşadıkları vahşetleri pek dillendirmedi. Yüzyılımızda ise yapılması gereken; vahşeti açıkça konuşmak, ona karşı çözüm yolları aramak, bulmak ve vahşetin önüne geçmektir. Bombalarla ve savaşlarla, kolluk kuvvetleriyle ve hapishane sistemleriyle oluşturulan denetim toplumunun eksiklikleri etik ve politikada bir atılım olmadan; devlet, millet, ırk, sömürge gibi kavramsal kategoriler yeniden değerlendirilmeden giderilemeyecek.
20. Yüzyıl Felsefe Tarihi
20. Yüzyıl Felsefe TarihiChristian Delacampagne · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201854 okunma
·
242 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.