Ahmet Arif Anadolu'nun bağrından gelen Diyarbakır doğumlu bana göre bir başkaldırı şairidir. Şiirlerinde korkusuzca halkının sesi olmuş. İsyan, direniş, yalnızlık, korkusuzluk, mücadele, yoksulluk ve mahpusluk günlerini kaleme almıştır. Anadolu’nun şairidir Ahmed Arif... Hasretin, sevdanın, dağların ve umudun şairi.
Şairin tek şiir kitabı olarak bilinen, kitabın adı normalde "Dört Yanım Puşt Zulaşı" ymış. Ama A. Arif'in arkadaşı Ali Özoğuz bu ismi "seni 15 yaşında kızlar da okuyor onlara bunu yapamazsın" diyerek iptal ettirmiş. Sonra Hasretinden Prangalar Çürüttüm olmuş fakat şair çürüttümdeki ü harfleri kulağımı tırmalıyor diye rahatsız olarak eskittim yapmış.
Ahmet Arif'i daha iyi anlamak için önce Leyla Erbil'e yazılan mektuplardan oluşan Leylim Leylim kitabını okumanızı tavsiye ederim. Çünkü A. Arif'in şiirlerinin öznesi Leyla'dır.
Ayrıca Leylim Leylim kitabında, Arif Leyla'ya bu kitapta geçen "Suskun" şiirinden de bahseder.
"Pasajlar hep YEŞİL diye bitiyor" nedense bu şiiri çok seviyorum der.
Leyla'ya SUSKUN adını kullanmama izin verirmisin?
Nasıl bitireyim; umutlu mu, sevdalı mı, yoksa ağlamaklı mı? diye sorar.
Bana mutlaka yaz, yol göster der.
Ve bu şiir "ağlamaklı biter."
AĞLIYOR YEŞİL
Benim de çok sevdiğim şiirlerinden biridir. Suskun. Bir kaç alıntı bırakayım.
*Rüya, bütün çektiğimiz.
Rüya kahrım, rüya zindan.
Nasıl da yılları buldu,
Bir mısra boyu maceram...
Bilmezler nasıl aradık birbirimizi,
Bilmezler nasıl sevdik,
iki yitik hasret,
İki parça can.
*Sus, kimseler duymasın,
Duymasın, ölürüm ha.
Aymışam yarı gece,
Seni bulmuşam sonra.
Seni, kaburgamın altın parçası.
Seni, dişlerinde elma kokusu.
Bir daha hangi ana doğurur bizi?
*Ruhum...
Mısra çekiyorum, haberin olsun.
Ahmet Arif'in UNUTAMADIĞIM şiirinde ise İngilizce iki kelime var. Bunları araştırdım ve buraya ekliyorum.
To be or not to be
(olmak ya da olmamak)
William Shakespeare
Cogito ergo sum
(düşünüyorum öyleyse varım)
Descartes
Arif'in "Otuz üç kurşun' şiirine konu olan olay ise şöyle; 28 Temmuz 1943’te 32 köylünün İran sınırı yakınlarında Özalp’ta kurşuna dizilmeleridir. Bu olay yıllar sonra Meclis’e getirilmiş ve sorumluları yargılanmıştır. Ancak bu şiirin daha bir dizesi bile yayınlanmamışken Arif, polisler tarafından yargılanmıştır. Yine alıntılarımı buraya bırakıyorum.
#155953879#155954074
Kitap sadece şiirle kalmıyor. Cemal Süreya Ahmet Arif'i ve şiirini değerlendiriyor. Diyor ki; "cesareti ve yiğitliği söylüyor Ahmet Arif. Bir pınar gibi, bir yeraltı suyu gibi, bir tipi gibi. Dostuna yarasını gösterir gibi."
Nedret Gürcan ve Yılmaz Gruda'nın Arif'e yazılmış şiirleri, Arif'in oğlu Filinta Önal'ın babası hakkında küçük bir yazısı. Ahmet Arif ile yapılan konuşmalar, ona sorulan sorular ile şiirlerinin tahlilini yapması, halkından, alkışlardan bahsetmesi, şiirinde kimseyi örnek almış olmaması, umutsuzluğu kendine yasaklaması, Metin Demirtaş'ın Arif ile bir kaç anısı ve son olarak Adnan Binyazar'ın öfkenin ve inceliklerin şairi başlığıyla yazdıkları ile kitabımız bitiyor.
Her satırı umut ve korkusuzluk, her satırı buram buram Anadolu ve hasret, onunla tanışmak için geç kalmayın. Çünkü ben onun kadar baba yiğit şiir yazanı daha tanımadım.
Şiirle kalın...
Ahmed Arif hayatı boyunca emekten yana tavır almış, bu yönde mücadele etmiş ve bunun bedelini yeri geldiğinde hapis yatarak ödemiştir. Dolayısıyla Ahmed Arif'in bu yönü çok daha fazla ön plana çıkarılır. Fakat ben yazarların, şairlerin özel hayatlarında neler yaşadıklarını, dönemindeki diğer yazarlarla, şairlerle ve ülkeyle nasıl nasıl ilişki geliştirdikleriyle ayrıca ilgileniyorum. Bu konuda mektuplar çok güzel bir araç...
Ve haziranda ölüp ama hep yaşayanlarda bugün: Sevgili Ahmed Arif'i, Cemal Süreya ile arasında geçen ve insanda tebüssüme neden olan bir hikaye ile bu kitaptan yararlanarak anmak istedim. Mektuptaki kadın kim? İyi seyirler... #ahmedarif #cemalsüreya
Link: youtu.be/Fo38RRNBDtw
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.
