Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

496 syf.
10/10 puan verdi
·
7 saatte okudu
Bu kitabı okuduğumda, şimdiye kadar okuduğum bütün eleştiri yazılarını unutarak yola devam ettim. Orhan Şaik Hoca, kimseyi affetmemiş ve birçok önemli işe imza atan hocaları da bitirmiştir. Kitap, tam bir eleştiri kitabı olmasının yanı sıra, öğretici bir yan da taşımaktadır. Yani Orhan Hoca, yaptığı eleştirileri hem kaynak, hem de yapılan yanlışların doğrusunu göstererek yapmıştır. Kitabın başında yer alan, Rahim Tarım Hoca’nın Orhan Şaik Gökyay’ın eleştiri anlayışını tanımladığı metninde yer alan bilgiler, Orhan Hoca’nın ne kadar çok yönlü bir kişilik olduğunu göstermektedir. Gerçekten de birçok konuda yayımladığı makaleleri ve özellikle Fuad Köprülü’nün öğrencisi olması bile başlı başına bir deha olduğunun göstergesidir. Bu arada, kitap içerisinde verilen yazılar, Orhan Hoca’nın çeşitli dergilerde yayımlanan eleştiri yazılarının bir derlemesinden oluşuyor. Bu bilgiyi de verdiğimize göre genel yorumlara geçebiliriz. Kitaba gelirsek, 47 kısımdan oluşan kitap, her şeyiyle bir eleştiri kitabıdır. Bu anlamda kitap içerisinde birçok konuda eleştiri kaleme alınmış ve Orhan Hoca’ya göre yapılmaması gereken hatalar, eğer ‘yapılmışsa bile düzeltilmesi gerek’ mantığı, kitap içerisinde ön plana çıkan düşünceler arasındadır. Orhan Hoca, yaptığı eleştirilerle edebiyat kültürümüzün yıkılmasını engellemeye çabalar, onun temel taşlarını ayakta tutmak için çalışır. Dolayısıyla eleştirilerinde de aynı ölçüde bir üslup ile yargılara varır. Yaptığı eleştirilerin asıl kaynağının ‘elifi bilmek ve haddini bilmek’ fikri çerçevesinde döndüğünü hissettiğimiz Orhan Şaik Hoca, bu anlamda ‘elifi bilmeyerek âlim geçinenler’e dersler vermektedir. Kitap içerisinde birçok hocayı bu şekilde tenkit etmekte ve yayımlanan eserlerde, makalelerde, şiirlerde bulunan anlam ile yapı bozukluklarını, maddeler halinde işleyerek, gidermeye çalışmaktadır. Orhan Hoca’nın söz oyunları ve ironi üslubunu beğendiğimi söylemeliyim. Yazı dilinin bu kadar yalın ve ‘olduğu gibi’ yansıması, okuyucu açısından kitabın daha iyi anlaşılarak, okunmasını sağlamaktadır. Fakat tenkit üslubunun geneli için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Abdulbaki Gölpınarlı, Hüseyin Namık Orkun ve daha birçok yazar ve araştırmacının eserlerine yaklaşımlarında tartışmacı bir tavır kullandığı görülmektedir. Normal hayatında bu kişilerle yaşamış olduğu bazı sorunların da tenkit içerisinde geçmesi, sanıyorum karşı tarafın verdiği cevap yazıları okununca daha iyi anlaşılacaktır. Fakat Orhan Hoca, kişileri tamamen bitirme üzerine bir tenkit kurmuştur bana göre. Bu da sanıyorum Orhan Hoca’nın tenkitlerine gölge düşürebilecek eksi yönlerden biridir. Bunun dışında Faruk Kadri Timurtaş’a yaptığı tenkitte, oldukça düzeyli bir eleştiri üslubu kullandığı görülmektedir. Hatta bana öyle gelmiştir ki, kitapta yer alan eleştiriler içerisinde en az saldırdığı kişilerden biri Faruk Kadri’dir. Eleştiri üslubunun bu kadar ‘sivri’ olmasını anlamıyor değilim. Çünkü hocamız, Türk edebiyatının doğru yaşanması ve yaşatılması için uzun yıllar çaba harcamıştır. Hocası Fuad Köprülü’den de bu yönde fazlasıyla etkilendiği, tenkitlerinin içerisinde yer yer kendini göstermektedir. Orhan Hoca’nın yaptığı eleştirilerin altında yatan sebep, başta da belirttiğimiz gibi Türk edebiyatı ve diğer alanlarda yetişecek genç nesle bırakılacak olan bu eserlerin öğrenilecek, okunacak, eski ve yeniyi tanıtacak kadar kaliteli olmasını istemesidir. Orhan Şaik Hoca, buradan anlayacağımız gibi mükemmeliyetçi bir profil çizmektedir. Kitap içerisinde işlediği kitapları, tenkit ettiği yazarları ve düzeltmeler yaptığı eserleri rastgele seçmemiştir. Bu eserler, Türk edebiyatında uzun yıllar kült olarak sayılacak eserlerdir. Bu nedenle gelecek kuşakların Türk edebiyatını doğru anlamasını, anlayarak yaşamasını ve yaşatılmasını isteyen hocamız, tenkitlerinde geri plana kaçmamıştır. Öyle ki yanlışların düzeltilmesi için yaptığı eleştirilerin yapıcı yönlerini ortaya koyarak bir çalışma sunmuştur. ‘Tüm, Bütün ve Katkı Üzerine’ başlıklı tenkitte, Orhan Hoca, bir sözcüğün doğru anlamı ile nasıl kullanıldığını, en iyi içerisinde doğduğu halkın dilinin öğrenilerek, konuşma bağlamlarının öğrenilerek anlamlanabileceğini dile getirir. Bu kısmı şöyle ifade etmektedir: ‘Herhangi bir sözcüğün nerelerde, hangi anlamda kullanıldığı üzerinde doğru bir yargıya varmak için tutulacak yol nedir? Hangi Kaynaklardan yararlanarak kesin sonuçlara varabiliriz? Bence ilkin o dili konuşan halka gidilir. En zengin kaynak odur. Onun dağarcığında bulunan her söz, dilin kendi malıdır.’ Hocanın tenkit yaklaşımlarını gözden geçirdiğimde, genel olarak, gelecek kaygısı içinde olduğunu gördüm. Elbette, kendi dönemleri içerisinde de ele aldığı eserler, gelecek kuşaklara aktarılacakları için büyük önem taşımaktadır. Bunun için de hem kendi kültür yazılarımızın, hem de başka milletlerin yazılı kültür eserlerinden çevirisi yapılanların, literatürdeki yerlerini sağlamlaştırmaları ve gelecek genç edebiyat araştırmacılarının bu noktada hataya düşmemeleri için yapılan tenkitlerin, yerinde bir ölçü ile yapıldığı görülmektedir. Orhan Şaik Hoca, bu konuda oldukça titiz davranmış, gelecek nesillere ne kadar önem verdiğini satır aralarında hissettirmiş ve gülümsetmiştir. Ayrıca sanıyorum ki, Orhan Şaik Hoca, şu dönemde verilen eserleri tenkite tabii tutsaydı, bu konuda birçok araştırmacıyı direkt olarak elerdi. Kitabındaki makalelerde oldukça kaliteli eleştiriler yapan hocamız, bu konuda birçok edebiyat araştırmacısına ve edebiyat biliminin herhangi alanı ile ilgilenen kimselere yol gösterici konumunda görülmektedir. Bu nedenle izinden gidilmesi de şarttır. Genel olarak bakıldığında bu kitap, edebiyat alanındaki dil eleştirisinin ne olduğunu ve nasıl yapıldığını bizlere oldukça çeşitli örneklerle gösteriyor. Bu nedenle de, eleştiri konusunda belli bir fikir edinmek isteyen öğrenci ve hayat boyu öğrenmeyi düstur edinmiş kişilere önerilebilir bir eserdir.
Destursuz Bağa Girenler
Destursuz Bağa GirenlerOrhan Şaik Gökyay · Yeditepe Yayınevi · 201946 okunma
·
193 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.