Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

208 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
BEYNE’L-MİLEL DİLEMMA
Kitabın tüm sayfalarında sanki bugünkü yaşadığımız “Modern Türkiye’yi“ buldum. John Lukacs Batı’yı anlatıyordu, yaşadığı ülke olan Amerika’yı anlatıyordu, Türk lafzı bir kere geçmiş olmasına rağmen çoğu satırda ülkemizin ahvali gözlerimin önünden gitmedi; aksine okudukça daha bir canlanır hale geldi. Yalnız şöyle bir fark vardı: Batı’da yaşanan koca yıllar geçip gitmişti; fakat Türkiye’de o çağlar yeni yeni vuku buluyordu. Tarihin üç bölüme ayrılması anlayışı İlk,Orta ,Modern şeklindeki bu ayrım kitaptan anladığım kadarıyla göreceliydi.Yani yukarıdaki ifadelerimde de belittiğim üzere Batı’nın yaklaşık 150 sene evveli bizim şu anımızdı.Peki neden?Aslında kitap boyunca bu soru beynimde dolaştı durdu halen de yanıtlanamaz bir dilemma olarak varlığını sürdürmektedir. Aslına bakarsanız bizim 600 yıllık Osmanlı tarihimiz de bu şekilde değil midir?Kaldı ki Doğu Medeniyeti Batı’ya çoğu zaman örnek teşkil etmiştir. Bizim de Osmanlı Dönemlerimiz modern zamanlarımızdı.Fakat Osmanlı Devleti’nin yıkılması ile yeni Türkiye batılaşma zayıflığıyla yüzyüze bırakılmıştır. (Zayıflık diyorum çünkü; bir milletin geçmişini silmek onu alzaymır yapar.). Bizim Batı ile ilgili düşüncemizde olduğu gibi John Lukacs’a göre de Roma İmparatorluğu’nun son günleri ahlaki çürümüşlük ve yobazlık içerisindeydi.Aslında kendimi bulmamın nedenlerinden bir diğeri de buydu.Yani yazar koruğa koruk demesini de gerçekten iyi biliyordu.Aynı zamanda o Modern Çağ’dan kasıt Avrupa Çağı’nı kastediyordu..Avrupa Çağı ise Amerika ve Doğu Hint Adaları’nın keşfiyle başlamıştı.Modern çağ demek bir yandan da şehir çağı demekti.Kentli,burjuvazi kelimeleri bu şekilde ortaya çıkmıştı.Fakat bu çağın da bir sonu vardı.Ve yirminci yüzyılın sonunda medeniliğin şehir hayatı ile ilişkilendirilmesi fikri ortadan kalktı.Çağ modernleştikçe ahlaki yapılar ve toplum düzeni bozulmalara maruz kalıyordu.Sanayi çağı birtakım düşünceler getirdi: boşanmalar,kürtajlar açık hale geldi,örf ve adetler; cinsiyet ilişkilerini etkiledi, kadınlar kendilerini çeşitli istihdam alanlarında göstermek için can atmaya başladılar.İşte bu kısım bana çok hayret verici bir şekilde günümüz Türkiye’sini anımsattı. Aslına buradan baktığımızda Modern Dönem insanla takas halinde gibi gözükmüyor mu?Sana rahatlık ve konfor sunuyor fakat düşünme gücünü, verimliliğini senin elinden alıyor?Nitekim tarihin en unutulmaz eserleri zor zamanlarda ortaya çıkmamış mıydı? Diğer taraftan yazarın eğitim konusundaki tüm paragrafları da gerçekten etkileyiciydi. En başta kitap okuyan insanın azaldığı ve eğitimin zayıfladığı ile ilgili bir yazı beni çok şaşırttı ;çünkü ben Amerika’yı her zaman kitap okuyan bir toplum olarak bilirdim. Diğer bir şaşkınlığım ise okul; insana kendini anlama ve ifade etme yeterliliği ile kendini geliştirme imkanı sunmuyor şeklindeki haklı bir cümleydi.Bakalım Modern Batı’da daha bilmediğimiz neler vardı? Modern çağda İletişim de nasibini almıştı; imkanlar arttıkça samimiyet azalıyordu.Azalmıştı. Yalnızlaştık. Belki de yalnızlaştırıldık. Modern olmak isterken o yük altında ezilmeye maruz kaldık; belki de mecbur bırakıldık.Değişen dünya, değişen toplumlar,ülkeler manevi kontrol mekanizmalarımızı, duygularımızı ruhumuzu da değiştirmiş, ele geçirmişti.Haberimiz olmadan… Zeitgeist….Şayet zamanın ruhuyla kendi benliğimizi entegre edebilirsek bir çok şeye dur diyebiliriz. -Geçmiş zaman olur ki hayali cihan değer…
Modern Çağın Sonu
Modern Çağın SonuJohn Lukacs · Ketebe Yayınları · 201869 okunma
·
202 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.