Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

272 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
ZÜBÜK'ün Özetçesi
ZÜBÜK Zübük bir tane değil, biz hepimiz birer zübüğüz. (263) Bizim hepimizin içinde zübüklük olmasa, bizler de birer zübük olmasak, aramızdan böyle zübükler büyüyemezdi. Hepimizde birer parça olan zübüklük birleşip, işte başımıza böyle zübükler çıkıyor. Oysa zübüklük bizde, bizim içimizde. Onları biz kendi zübüklüğümüzden yaratıyoruz. Sonra, zübüklüklerimizin bitek Zübük’te birleştiğini görünce ona kızıyoruz. Bu zübükler her yerde var, biz zübükler nerde varsak, onlar da orda… Kendi içimizdeki zübüklükleri biriktirip, birleştirip zorlaya zorlaya zübük yaratıyoruz. Gerçekte zübük biziz, benim, sensin… Karşımıza bir zübük çıkıyorsa, onun zübüklüğünde bizim de bir parçamız var. (264) *** Öyle bir şey ki Zübük, herkes onun ne olduğunun farkında ve buna rağmen dolandırıcılığından kurtulamıyor. Bir şekilde kendini Zübük’e teslim ediyor. Kitaptaki öğretmen bile, tüm bu anlatılanlara karşın, en sonunda “Biliyorum, hemşerileri için ne yapsa, paralansa, yine onlara yaranamayacak, yaptığı her iyilik kötüye yorumlanacak.” (262) diyerek Zübük’e teslim oluşunun örneğini gösteriyor. Kandırıldığının farkına varınca “Zübük İbrahim paramı alıp beni kandırdığı için böyle (Yukardaki alıntılar) söylemiyorum. Ama böyle doğru düşünebilmem için benim de aldatılmam gerekliydi. Bizim millette “Zübük” tercihli seçimdir. İnsanlar bile isteye seçerler içimizdeki Zübük’ü. “Çalıyor ama çalışıyor, Ağzı laf yapıyor. Falancayı dolandıran adam Alamanyayı da dolandırır Amerikayı da…” diyerek tercihinin ne kadar da akla mantığa yatkın olduğunu önce kendine sonra da çevresine ispatla sorumluluk hisseder. Ve bunu yapar da hatta. Hatta kendi tercihinin dışındakilerin de ne kadar yetersiz, faydasız olacağını ispatlamaya çalışır. İşte Zübük, gücünün kaynağını halktan alır. Ve karşılıksız. Ve hatta bu güce maddi desteklerini de ekler.. HALK HER ŞEYİ BİLİR yalanı Çözümlenemeden gitti şu sorun: baştacımız halka mı incekmişiz, halkımızı kendimize mi yüceltecekmişiz, her neyse bir şeyler yapacakmışız… Büyük şehirlerde oturup halk için düşünmek ne kolay… Buraya gelmeden önceki iyi niyetli aptallığımı düşünüyorum; içimi bir halk dalkavukluğu kaplamıştı. Bizi nasıl kandırdılar, aldattılar, sonunda halk dalkavuğu yaptılar. Halk bilir, halk her şeyi bilir, halkta büyük bir sezgi vardır! (222) (Şimdilerde bu uzun sözlerin yerini “HALKIMIZIN FERASETİNE GÜVENİYORUM” almıştır.) Yalan, hepsi yalan… “Halk her şeyi bilir” demekle dalkavukluğu bile, halkı kendilerinden ayrı, bambaşka, umacı, kocaman bir dev yaratık görmek değil de nedir? Yalandan halkı sever göründükçe, halka dalkavukluk ettikçe, bu yalanlara gerçekten inanan benim gibi tektük kişiler, bilgisizliğin, görgüsüzlüğün, geriliğin kızgın, sonsuz çölüne sızan cılız sular gibi kuruyup bitip gideceğiz. “Halk bilir, halk sezer…” sözünde, dikkat et, halkı bir küçümseme, hiçe sayma, sevmeme var. Yalan, bir büyük yalan içinde uyumuşuz. Halk hiçbisey bilmiyor, hiçbişey sezemiyor. Bilse, sezse, bunca yüzyıllardan beri aldatılır, kandırılır mıydı? Nasıl bir uyuşturucu yalan bu… Gerçekten bu halkın bilip öğrenmesini istememişiz. İsteseydik, önce halkımızı bütün acı gerçekleriyle tanır, ondan sonra ne yapmamız gerektiğini düşünürdük. Kendi halkımızı olduğundan üstün saymak neden? Tanrı, okuryazar bile olmayan insanlara iltimas mı yapmış? (…) Halkı ilkin kandıran şehir aydını değil, kasaba aydını. Kasabalı aydın, halkı şehirli aydının kandırmasında yardımcılık, aracılık ediyor.(223) *** Herifin namussuzluğunu cümlemiz bilmekteyiz. Velakin karşı karşıya geldik mi, her ne hikmetse, herif bizim ağzımızı dilimizi bağlıyor. (30) ZÜBÜK’ten SEÇMELER Memlekette ahlak diye bir bok kalmadı, emin ol. Yahu, hakkını almak için rüşvet vereceksin. Namussuzluk diz boyu. (35) Müslüman mahallesinde salyangoz satılmaz. (192) …Bunlar hep komonist oyunları… (192) Biz elhamdülillah Müslümanız ve beş vakte beş daha katıp namazımızı evimizde kılarız. (193) MEMUR KAFASI Memur kısmı, ekmeğinden olur korkusuyla, içi alaca dışı karacadır. Herkesin yanında, “Allah bu hükümeti başımızdan eksik etmesin” derse de, yalnız kalınca kolunun yenine, “yıkılasılar, Allah alsın başımızdan böyle hükümeti” der. (39) BİR ZÜBÜK ALDATMACASI - Dahili Merasim Talimatnamesi’nin yüzkırkbirinci maddesinin üçüncü fıkrasının ikinci bendinde aynen yazar, aynen böyle yazar! Atıyor namussuz. Attığını da biliyoruz ya, ne yapalım… Resmi kitap adı söyleyince bize susmak düştü.(61) *** BİZ NEDEN BÖYLEYİZ??? Biz neden böyleyiz? Öyle ya canım, bu anasının oğlu, babası bellisizZübük başımıza getirmedik bela bırakmamış. Hepimizin ayrı ayrı canını yakmış. Biz herbirimiz bunun ipini çekmeye gönüllüyüz, öyleyken neden bu uğursuzu daha aramızda yaşatırız, neden yalanlarına inanmayız da inanır görünürüz? Benimkisi korkudan…”Korku dağları bekler”, demişler.İnsan yüreği dağ olsa bunca yalanın saldığı korkuya dayanamaz. Derin düşüncelerin sonunda şunu anladım: Bizim Zübükzade’nin yalanlarına inanmazken, inanmış görünmemiz kumara benzer bir iş. “Kumarda ütülen doymazmış” derler, ne doğru… Kumarda insan parayı verdikçe veresi gelir, he mi? Neden? Çünkü zararını çıkaracakta kurtulacak. Bizimde Zübük’ün yalanına inanır görünmemiz bundan işte, Evet, herif yalan demeye yalan diyor, biliyoruz. Velakin, ya yalan değilse… Hepimize attığı kazıkların bir ucu gök kubbesine, bir ucu yedi kat dibine varmış. Şimdi biz yediğimiz kazıklar çıkar m’ola diyerek bile bile yalana göz yumuyoruz. Kazıklandıkça insanın yalana inanası geliyor. (82) . Bu politika nedir arkadaşlar? Propaganda demek. Propaganda ne demek? Yalan dolan demek. Şimdi eğri oturalım doğru konuşalım, aramızda Zübükzade’den yalancı var mı? - Kendisi yok burda, Allahı var. Yalan dolanda onun üstüne yok. (128) Biz bu püsküllü belayı zorla başımıza aldık. Her ne çektiysek kendi beyinsizliğimizden. Bizde bu kafa varken, bizim gibilerine bir değil, on Zübük az gelir. (139) Bizim gibi avanaklar olduktan kelli, Zübük’ün bize ettiği az bile. (179) Bir namuslu tutturmuş gidersiniz. Namuslu olup da ne olacak, bir iş beceremedikten kelli… Varsın çalsın çırpsın da, arada ucu kasabamıza da dokunsun. Sünepe, uyuntu oturmuş da çalamamış, ne çıkar efendi? Doğru mu dediğim? İnsan da ağız varsa elbette yiyecek. Adam odur ki hem yesin hem de yedirsin… (197) *** KÜRSÜDEKİ SİYASETÇİLER Kürsüye çıkıldı mı sen bana söversin, ben sana söverim. Fakat siyaset patırtısı bitti mi, “Vay kardeşim” diye kucaklaşır, öpüşürüz. (92) ASLINDA EN ZÜBÜK BİZİZ Herifin günahını almayayım. Biz herifi paçasından, yeninden zorla çekip sırtımıza bindirdik. Eşşek bile eşşekken kafasını diker, tepmik atar, çifteler. Biz şu insanlığımızla onu bile yapmadık. (108)
Zübük
ZübükAziz Nesin · Nesin Yayınevi · 20126,2bin okunma
··
356 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.