Alfred Döblin’in otobiyografik öğeler barındıran “Acımak Yok” adlı eserinde küçük bir köyden büyük şehire gelmiş 40 yaşlarında 3 çocuk annesi bir kadın ve onun iki oğlunun, bu yeni hayata tutunma hikâyesine tanıklık ediyoruz. Yahudi asıllı, edebiyat, sanat düşkünü doktor Alfred Döblin’in yaşam öyküsüne baktığımızda, romanda anlatılan ortanca erkek kardeşin hikâyesiyle benzeştiğini, romanının merkezine toplama kampında vefat eden ağabeyini koyarak ancak Yahudi soykırımına hiç değinmeden katolik bir aile üzerinden bu hikâyeyi kaleme aldığını fark ediyoruz. Roman üç bölümden oluşmakta “fakirlik” ile başlayan ilk bölümde çaresiz ve zayıf düşmüş anne karakteri anarşik arkadaşlarıyla bir gelecek kurmak isteyen büyük oğlu Karl’ın üzerine bu yola giden kapıyı kitler. Dayısının fabrikasında işe başlayan Karl bu noktadan sonra büyük bir yükseliş yaşar. Zengin ve soylu bir ailenin kızıyla evlenir. Görüntüde hayatı mükemmeldir. Roman boyunca 1920'den itibaren Berlin şehir hayatını da adım adım izleriz. Fakat İçi boş bir yükseliştir bu. Aslında ruhen geldiği noktaya çok adapte olamamış Karl, ekonomik krizin ve aile yaşantısının getirdiği sorunlarla baş edemez. Annesinin açtığı yükseliş yolunu karısının hezeyanları bitirir ve hayatının iplerini hep başkalarının eline vermiş Karl maddi iflas ile birlikte büyük bir çöküş yaşar. Eser evrensel bir hikâyeyi çok yönlü olarak anlatabilme gücüne sahipken çeviri ve redaksiyon hataları sebebiyle okuyucuyu zorluyor. Kitap çevrildikten sonra ne çevirmen ne editör bir son okuma yapmamış gibi. Karl ve karısı Julie’nin ilişki dinamiğini kavramak zor. Bazı satırları defalarca okumam gerekti. Bazen de eş zamanlı okuduğum arkaşlarla fikir teatisinde bulundum. Alman Edebiyatı'nın kurucularından biri sayılan Alfred Döblin, başyapıtına yapılan bu yayınevi haksızlığına rağmen diğer eserlerini de okumak isteyeceğim yazarlar arasında yerini aldı.

Acımak YokAlfred Döblin · Everest Yayınları · 201944 okunma

48 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.

Gönderi

Duygu Erkut