Kitapla ilgili herhangi bir inceleme yapmadan geçmeyi düşünüyordum ancak kitaba haksızlık olacağı düşüncesiyle ve banada not niteliğinde burada kalması için yazmaya karar verdim. Oscar wilde 1854'te dublinde doğmuştur. Babası dönemin başarılı cerrahlarından William wilde, annesi, irlandanın ingiltereden bağımsızlığını savunan devrimci şiirleriyle dikkat çekmiş yazar jane francesga elgee idi. Wilde'in öğrenim dönemi çeşitli burslar kazanmasını sağlayan başarılarla geçmiştir. 1874`te oxford üniversitesi magdalen kolejinden mezun olduktan sonra sanat eleştirmeni olarak çalışmaya başladı. Evli ve iki çocuk babası olan wilde'in hayatı 1891'de Queensberry markisi'nin üçüncü oğlu, üniversite öğrencisi lord alfred ile tanışması ve onunla 4 yıl süren bir ilişki sonrasında hayatının sonu denebilecek bir noktaya vardı. Bu yasak ilişki sonrasında çocukları soyadlarını değiştirerek wilde ile olan tüm bağlarını kopardı. 30 Kasım 1900 tarihinde paris'te fakir bir otel odasında gözlerini hayata yumdu. Kitabın ben maleaef sansürlü olanı elimde olduğu için onu okudum ancak ilk kez alacaksınız ve 18 yaş üstüyseniz everest yayınlarından sansürsüz olanı almanızı tavsiye ederim. Oscar wilde dorian gray'in portresi eserini yazarken antik yunanda geçen hadrianus'la genç antinous'un aşkından ilham alır. Rivayete göre genç oğlan, yaşlanmakta olan hadrinaus için kendini Nil nehri'nin azgın sularına bırakarak kalan ömrünü sevgilisine armağan eder. Tıpkı dorian gray'e verilen sonsuz güzellik ve gençlik gibi. Kitap üç karakter üzerinden esere muazzam bir kişilik karşılaştırması yapabileceğimiz şekilde yazılmıştır. Dorian Gray, Basil ve tabiki Lord Henry. Dorian gray saf ve toy gençliğinin en cahil döneminde olan bir gençtir. Oldukça yakışıklı ve dikkat çekici hatta büyüleyici bir görünüme sahiptir. Ancak başta bunun pek farkında değildir. Basil resimlerinde ruhunu dorian grayle birlikte tablolarına yansıtmıştır. Dorian gray onun olmak istediği saf ve güzel ve eşi benzeri olmayan tarafıdır. Hayrandır hatta üstü kapalı bir şekilde belirtilsede aşkıdır.Lord Henry büyülü sözleri, kibirli tavırları, iyilik ve güzellikten yoksun, çok bilmenin verdiği müthiş küstahlıkla bana göre esere yön veren en önemli karakteridir. Basil ve lord Henry yakın arkadaşlardır ve dorian gray lord Henry ile tanıştıktan sonra genç ve toy olmanın verdiği merak duygusuyla Sıkıca sarılır lord henry'e. Onun büyülü sözleri ve insanı baştan çıkaran etkisi dorian gray için değişiminin başlangıcı olur. Basil ise onların yakınlaşmasından korkarak başta çokta tanışsınlar istemez. Ancak lord henry tabiki bu fırsatı kaçırmaz ve basil'in hayranlık duyduğu dorian gray'i adeta avuçlarının içine alır. Ve ilmek ilmek kötülük tohumlarını içine işler. Dorian gray güzelliğinin, insanları etkisi altına alan varlığının farkına lord henry ile varır. Basil ona cahil ve sıkıcı gelir. Ancak günbegün kibrin ve egonun esiri olan v aşk, sevgi, evlilik, sadakat, iyilik gibi duygularını tamamen yitiren bir insan haline dönüşür.Sahip olduğu güzellik ve gençliğin her daim kendisini koruyan ve asla terketmeyeceği bir kalkan olduğunu düşünür. Ve sonunda bu dorian gray'in sonu olur. Aslına bakarsak Oscar wilde burada her insanın içinde var olan iyi ve kötü yönünün nasıl beslenirse o yönde evrileceğini çok güzel bir şekilde betimler. Basil karakteriyle insanın iyi yönünü, lord henry karakteriyle ise kötü yönünü temsil eder. Dorian gray lord henry karakteriyle kurduğu arkadaşlık sonrası aslında içinde var olan iyi ve saf yönünün kötülüğe nasıl dönüşebildiğini müthiş bir aforizmayla anlatır. Kitapta beni en çok üzen basil oldu gerçekten sonunu bu şekilde beklemiyordum. Hep iyi olan tarafın kazandığı bir dünya ne güzel olurdu değil mi? Oscar wilde ne diyordu bir şiirinde Oysa herkes öldürür sevdiğini, Kulak verin bu dediklerime, Kimi bir bakışıyla yapar bunu, Kimi dalkavukça sözler ile...

Dorian Gray'in PortresiOscar Wilde · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202373,7bin okunma

·

110 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.

Gönderi

Merve tuncal