Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

bu dünyadan zararlı çıkıyor her şey insan da hayat da ölüm de aşktan kurduğumuz kabile bile dağıldı diyordu yerliler yabancılar sebep olmadı buna gökyüzü çökmedi, toprak çağırmadı yağmuru söktüler ruhumuzdan ve dağıldık bir anı bile kalmadı bundan hayat dağılınca ölüm kalır mı yağmurun anısı yağmaktır, yağmur yağıyorken yağmurdur, şiir huyludur şiir de yazıyorken anıdır çatmaktır aşkın da anısı bir başka anıya yağmurun da şiirin de aşkın da anısı tez geçer, ruhu kalır, rivayeti yayılır anısı, ruhu, kabilesi aşktandı ilk ve son sebebi aşktı insanın aşktı hayatımızı durmadan karıştıran ve aramızda ölüme en son yakışan çocuk aşktı, 'kaderim ol' derdik, olurdu aşktı, en çok ona dua ederdik aşktı, yokluğunda kendimize küserdik aşktı, 'sebebim ol'du, olmadı sanki tanrı kabilemizi sınadı aşktan da kaldık hayatta ölümden de kaldık ve 'var'ımız yoğumuz oldu daha çok 'var' olacakmışız meğer daha çoğumuz 'yoğ'umuz oluncaya dek 'var'lığım 'cehennemin öbür adı'ysa yalnızca 'gelmiş bulundum' diyeceğim' buraya beni kimin gönderdiğini söylemeyeceğim yolcuyu da övmeyeceğim yolculuğu da avunmanın uzun yokluğu ben de sürsün 'var'lığım bir avuntu bulmasın benden üstelik coğrafyayı bir 'his ' olarak gören bana ne serüvenden bana ne 'var'lığımdan yolculuğumdan? bu 'his' bana dilimi unuttururyor avunmaz siyah bir his üstüne kurduğum o işlek dil kasabaya gelince neden susuyor ölüm bizden üşümemişti daha bizden başka tanıdığı yoktu bu kasabada bahçeye tuzak kurak çocuklar yoktu ölüme kurulan bir tuzak değildi büyümek hayatın anlamını bilmiyorum bilmesine de hala biliyorum çocuklukla gençlik arasında bir yerde sıkışan o tarfisiz duyguyu herkes hayatı anlamsız ve sıkıcı bulurdu orada ben de bulundum ve hayatımı herkesin bulduğu gibi buldum; ölüm, hayatın kardeşiyse yaşadığımız bu anlamsızlık niye, ölümün bizi tanıdığıysa gülünç bir iddia gülünç bile olmayan şu hayatı ölüm tanısa ne tanımasa ne? bu 'his' dilime vuruyordu avunduğum bu gri his üstüne çalıştığım o saf dil aşka gelince nasıl coşuyordu bir şiir de sayılmaz bir mektup da yağmurla şımartılmış bir çocukluğun kaprisi de denebilir o zamanlar defterime yazdığım şu itiraza: 'insanlar insanları öldürmek için doğuyorlar yaşamak için değil insanlar en çok birbirlerini anlamamak üzerine anlaşıyorlar insanlar birbirlerine göre değil yaşarken ölüm gibi diyorlar aşka birbirlerini öldürüp aşk diyorlar buna da aşkın 'ben'i öldürdüğü de yalan aşk sendeki 'ben 'için gerekli sana herşeye aşkla başlıyorsak demek ki aşk o büyük tuzak herkes aşkı sevdiğini söylüyor ben aşkı değil bir insanı sevmek istiyorum seni beni birbirimize anlatacak birşey istiyorum, aşkın ölüsü olmak istemiyorum, korkuyorum çünkü ölümüne aşık olmaktan da yarı yarıya öldüm sayılır hem yarı yarıya öldürdüm sayılır seni de ikimizden biri ölü çıkacak, yeter bu aşkta ikimize bir ölü onu gömelim atık, o diğer ikimizi de öldürmeden ve aşkın kurbanı bir ölümüz olsun ikimizden insanlar birbirine göre değil hayata göre, ölüme göre değil eve göre ruh yok aşka göre sokak bu yaşadıklarımız ölüme göre değil bu 'his' yağmurdan geliyordu avuttuğum bu mavi his üstüne açılan o apalı dil yağmurdan sonra eve dönemiyordu evine dönemeyen dil parçalı bir bulut gibi kekemedir siyah kasabada bir 'his' uğruna şiir yazılsa da artık cinayeti kim hissedebilir...
··
522 görüntüleme
3721 okurunun profil resmi
aslinda ben bir daha siir okumamaya karar verdim
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.