"çok daha fazla, ah, evet
çok daha fazla, susabilir insan
saatlerce
ölülerin bakışları misali kıpırtısız bakışlarla
bir sigara dumanına dalabilir insan
bir fincanın biçimine ya da
renksiz bir çiçeğe, bir halıya
düşsel bir çizgiye, duvara.
kuru pençelerle
perdeyi bir kenara çekip insan görebilir
sokak ortasında delice bir yağmurun yağdığını
bir çocuğun renkli uçurtmasıyla
bir balkanun altında durduğunu
eski bir at arabasının boş alanı
gürültülü aceleyle terk ettiğini
olduğu gibi insan yerinde durabilir
perde kenarında, ancak kör, ancak sağır.
haykırabilir insan
korkunç yalancı, korkunç yabancı bir sesle
"seviyorum" diye
...
kurnazca aşağılayabilir insan
şaşılası her bulmacayı
sadece bir tek bilmecenin çözümüyle uğraşabilir
sadece boş bir yanıtın buluşuyla avunabilir
boş bir yanıt, evet beş veya altı harflik.
bir ömür diz çökebilir insan
öne eğik bir başla, soğuk bir türbenin eşiğinde
bilinmez bir mezarda tanrıyı görebilir
değersiz bir kaç bozuklukla inanabilir
bir caminin adacıklarında çürüyebilir
mezar duaları okuyan bir ihtiyar gibi
bir sıfır gibi, eksiltmede, artırmada, çarpımda yahut
hep aynı sonuca varabilir
kahrının kozasında senin gözlerini,
eski bir ayakkabının uçuk düğmesi sanabilir
su gibi kendi çukurunda kuruyabilir insan.
bir anın güzelliğini utangaçlıkla
gülünç şipşak bir resim gibi
sandığın dibinde saklayabilir
boş kalmış çerçevesine bir günün, insan
bir hükümlü, bir yenik. yahut
çarmıha gerilmiş birinin resmini koyabilir
bir duvarın yarıklarını suratçıklarla kapatabilir
daha anlamsız resimlerle karışabilir.
kurma bebekler gibi olabilir insan.
camdan boncuk iki gözle kendi dünyasını gören
kadife bir kutu içinde
saman dolu bir gövdeyle
yıllarca tül ve boncuk ortasında uyuyabilir
tüm hercai elierin her baskısıyla
nedensiz haykırabilir:
"ah, ben pek mutluyum".."