Gönderi

222 syf.
·
Puan vermedi
"Ne olurdu ölmeden evvel bir Çelebi'nin, bir Ayşe'nin öldükleri ölümle ölseydin..." *** Sanat, insanın kaçış hikâyesi. Bugünün popüler deyimiyle sanal bir âlem sanat. Gerçekte var değil. Bir lisân-ı hâl, bir lisân-ı aşk, bir lisân-ı iştikâ, bir lisan-ı iştiyâk. Son yüzyılın başında yayınlanan Matrix filmi aslında bize bunu anlatmaya çalışıyordu. Hayatımızın giderek sanallaştığını. Sanat ile değil, başka unsurlarla sanallaşan bir hayat. Sanatın varlığı, dünyayı sanallaştırarak onu daha yaşanabilir kılmıştı. Sanat ile yaşamanın tadına bakabilmiştik. Şiir, hat, tezhib, ebrû, mimarî, musiki vb. birçok sanat bize maddenin ötesindeki mânâ koridorunda yürümeyi kolaylaştırmış ve dünyayı daha yaşanabilir kılmıştı. O güzelim mezar taşları olmasaydı ölümle ünsiyet kuramazdık. Kubbeler üzerimizde yükselmeseydi yüksekliğin asıl anlamını kavrayamazdık. Sanat daima aşka dairdi. Aşk ise insana yaşama imkanı sunan bir iksir. Önce öldürüp sonra bambaşka bir yaşam ile diriliş. *** Samiha Hanım'ın bu kitabını da büyük bir zevkle okudum. Aşkın iki farklı boyutunu sâde bir üslup ile nasıl güzel anlatmış. Beşeri aşkın kıskançlığa saplanışına mukabil, sanat ile gelen aşkın bahşettiği ölümsüz hayat... Her aşk gömleğin arkasından yırtar desem iddialı mi olur? Aşk önce yıkar sonra inşa eder. Aşk beşeri kısmıyla kalırsa insanda geride belki bir enkaz bırakır. Ama ebediyete bakan yönü insana dokunursa önce öldürür sonra daha güzel bir hayata diriltir insanı. Kitabın özeti mahiyetinde çok güzel bir pasaj vardı. Onu da ayrıyeten bir gönderi olarak paylaşayım.
Yaşayan Ölü
Yaşayan ÖlüSamiha Ayverdi · Kubbealtı Neşriyatı · 2009415 okunma
··
908 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.