Gönderi

Zeyd bin Erkam diyor ki: Hz.Ali (r.a), Yemen'de vali iken üç kişi yanına gelmiş ve aynı temizlik süresi içinde bir kadınla cinsel ilişki kurduklarını arzetmişlerdir. Bu ilişkiden doğan çocuğun kime ait olacağı hususunda anlaşmazlığa düştüklerini beyan etmişlerdir. Hz.Ali, bunların ikisini bir tarafta ayırarak kendilerine hitaben: "Bu çocuğun arkadaşınıza verilmesine razı olur musunuz?" demiş onlar da: "Hayır ya Ali olmaz" demişlerdi. Bunlardan birisini ayırarak geri kalan tek kişiyle yan yana getirerek ikisine hitaben: "Bu çocuğun şu arkadaşınıza verilmesine razı olur musunuz?" demiş; onlar da: "Hayır ya Ali olmaz" demişlerdi. Böylelikle hepsine ayrı ayrı sorduğunda hepsi de hayır diyerek olumsuz cevap vermişlerdi. Bunun üzerine Hz.Ali aralarında kura çekmiş ve kura kime isabet ettiyse çocuğu ona vermişti. Çocuğun diyetinin üçte ikisini de çocuğu alan tarafından iki arkadaşına eşit olarak verilmesine hükmetmişti. Zeyd bin Erkam diyor ki: "Bu olay Rasûlullah'a (sav) anlatıldığında azı dişleri görününceye kadar gülmüştü." Bazıları bu hadisin senedinde Zeyd bin Erkam'ın isminin düşürülmesi şeklinde Abdü'l Hayr'dan rivayet edilmesi nedeniyle illetli olduğunu, aynı zamanda mürsel bir hadis olduğunu söylemişlerdi. Nesai, ise bu hadisin, hadis kurallarına uygun olarak rivayet edildiğini söylemiştir. Ben de bunun bir illet olmadığını yani hadisin senedi için bir sakatlık sayılmayacağını ve hadisin mürsel olmasını gerektirmiyeceğini görüş olarak kabul etmekteyim. Abdü'l Hayr, bu hadisi Hz.Ali (r.a)'den dinlemiştir ki, zaten olayın kahramanı da odur. Zeyd bin Erkam adı metinde olmasa bile bu hadisin mürsel olmaması gerekir. Bütün bunları anlattıktan sonra şunu da kaydetmek gerekir ki: Fıkıhçılar bu hadisin hükmüne ilişkin olarak anlaşmazlığa düşmüşlerdir. Îshak bin Rehaveyh der ki: Çocuk davalarında bu hadise uyulması gerekir. Şafiî de bu görüştedir. İmam Ahmed bin Hanbel'den bu konudaki görüşü sorulduğunda başka yöntemlerin daha uygun olacağını belirtmiştir. Şimdi burada iki durumla karşılaşıyoruz: 1- Nesep davalarında kur'a yönteminin geçerli olabileceği durumu. 2- Kendisine kur'a isabet edip de çocuğu alan kişinin, çocuğun diyetinin üçte ikisinin geri kalan iki kişiye eşit olarak ödemekle yükümlü kılınması durumu. Bu iki durum da kıyastan çok uzaktır. Bu nedenle bazı fıkıhçılar demişler ki: Bu, fazlasıyla kıyastan uzak bir yöntemdir. Denebilir ki kur'a, beyyine ve ikrar gibi başka bir hal çaresi bulunmadığında başvurulabilecek bir yöntemdir. Bu davada hak sahibini kur'a ile tespit etmek zor bir şey olmasa gerektir. Çünkü bir çok sebeplerden ötürü davayı bu şekilde çözümlemek tercih sebebi olmaktadır. Kur'a sahibi, bir delil, bir karine veya bir alâmetle tespit edilemeyen malların kime ait olacağı hususunda da başvurulabilecek bir hal çaresi olmaktadır. Gizli bir şüpheyle de olsa tespit edilen neseb davalarında kur'aya başvurulması elbettekî tercihe şayan bir husustur. Yalnız, kur'a sonucu çocuğu almaya hak kazanan kişinin, üçte iki diyet ödemesi gerçekten müşkül bir iş olmaktadır. Çünkü çocuğu alan kişi katil değildir. Ki diyet ödemekle yükümlü kılınsın. Sadece kur'a kendisine isabet ettiği için, başkalarının bu çocuk üzerindeki neseb haklarını ellerinden almış bulunmaktadır. Denebilir ki: Diğerleri de o kadınla cinsel ilişki kurduklarından ötürü çocuğu alabilirlerdi....... Şeyhulislâm
İbn Teymiyye (Ahmed b. Abdulhalim el-Harrani)
İbn Teymiyye (Ahmed b. Abdulhalim el-Harrani)
- Kıyas Risalesi (s.62-63)
·
86 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.