Gönderi

760 syf.
9/10 puan verdi
DOĞUM EN BÜYÜK UNUTUŞ MU?
Doğmamış Kristof olabilecek en özgün ve yazarın kendisine has üslubuyla, yazarın alaycılığıyla aynı zamanda deneysel bir roman. Kesinlikle zor okunan ama bitirince de “harikaydı” denilen türden bir başyapıt. Carlos Fuentes’den okuduğum ilk kitap Doğmamış Kristof. Yazarın hayata bakış açısını, edebiyata hakimiyetini, ustalığını, insanlara ve dünyaya bakış açısını çok sevdim. Nitekim bir romanın en önemli niteliklerinden biri olan özgünlük bu kitapta fazlasıyla var. Kitabın anlatıcı anne karnındaki fetüstür. Namı diğer Doğmamış Kristof. Krsitof’un bu destansı ve bitmek bilmeyen anlatısı da anne ve babasının cinsel ilişkiye girmesi ve babasından çıkan spermin annesinin yumurtasıyla birleşmesiyle başlar. Hatta anlatı bunla da kalmıyor, öncesine de gider ve biz okurlarda bu destansı anlatımın içinde buluruz kendimizi. Doğmamış Kristof’un okura anlattıkları -romanda okura “Oykur” diye seslenir.- genişler. Önce anne babasını tanıyoruz. Sonra babasının zengin ailesini ve bu ailenin Meksika’daki etkisini görüyoruz. Roman bunlarla genişleyerek aynı zamanda bize Meksika’nın da tarihini sunuyor. Sadece geçmişi ve şimdiyi değil, Meksika’nın geleceğini de kurguluyor. Fuentes kitabında hiçbir öğeyi rastlantısal seçmemiş. Amerika’nın keşfinin 500’ncü yıldönümü nedeniyle düzenlenecek olan yarışmada, yani Amerika’nın keşfinin yıldönümü 12 Ekim gecesi 00:00 da doğacak erkek çocuğa ‘Cumhuriyet Oğlu’ unvanının verilmesi ve bu çocuğun birçok haklardan yararlanması, aynı zamanda adının da Krsitof olması koşullarını içeren bir yarışma. Doğmamış Kristof’un da anne babası bu yarışmaya katılmak içinve babasını hesaplamalarına göre 6 Ocak 1992’de annesi hamile kalır. Kitapta edebiyat adına her şey var. Ciddi anlamda tam bir ustalık eseri Doğmamış Krsitof ve büyülü gerçekçilik akımının güzel örneklerinden biri aynı zamanda. Çoğu okurun belki de yarıda bırakacağı ya da Meksika tarihinin ya da bürokrasisinin anlatıldığı yerler sıkabilir hatta bazı okurlar yazarın yaptığı dil oyunları, edebiyattaki deneysel yöntemleri, anlatım tekniklerini anlamadığı/beğenmediği için de yarım bırakabilir. Ama bu kitap okunurken sabırlı olunmalı ve edebiyatın tadını çıkartmaya çalışılmalıdır. Hatta bazen yazar neden bunları anlatıyor, neden sadece anne karnındaki fetüsü anlatmıyor da denilebilir. Fakat bütünün bir ülkenin tarihini ve o ülkedeki bürokratik sorunları, zengin iş adamlarının açgözlülüğünü ve bütün diğer insanları bu şekilde anlatmaya çalışmak çok az sayıda yazarın başarabileceği bir iş. Tam da bu noktada yazarın ustalığının önünde eğilmek gerekiyor. Kitapta sadece karakterlerin hayatını okumak bence sıkıcı olurdu ya da okura bir şey katmazdı gibi hissettiriyor kitabı bitirince. Bunun dememin sebebi Fuentes romanında Meksika’nı geçmişinde ABD’nin sömürüsüne nasıl maruz kaldığını ve geleceğinde de nasıl maruz kalacağını da anlatıyor. Ve bir yerde sömürü varsa orada insanların acıları kat kat üst üste yığılmış demektir. Latin Amerika ülkelerin hemen hemen hepsinde bu acıyı görebiliriz. Kitabın sonuna yaklaştıkça ciddi anlamda elinizde bırakamıyorsunuz. Doğmamış Kristof annesinin karnında dokuz ay geçirir. Okuduğumuz kitapta dokuz bölümden oluşur. Kitabın son bölümlerinde Doğmamış Kristof’un direk okura seslenerek söylediklerine hayran kaldım. Farklı bir bakış açısı, farklı bir düşünce, tuhaf bir güdü uyandırıyor insanda. Son bölümden kısa bir alıntı bırakayım şuraya. “Bütün olguları aynı anda gözlemlemek mümkün değil; gerçekten var olduğu için hayal edelim diye bize bahşedilmiş o uçsuz bucaksız sürekliliğin içinde bir zaman ve bir mekân seçmek zorundayız; küresel olgular bütününden payımıza düşen dilim, hem sınırımız hem de özgürlüğümüz; iyi ya da kötü değiştirebileceğimiz tek şey; gördüklerimiz dokunduklarımız gerçekliğin sadece bir yüzü; bir şeyin ya konumu ya da hareketi, biri ya da diğeri ama asla aynı anda ikisi birden değil; bu bizim sınırımız ama aynı zamanda gücümüz de: Kendi görüş alanımızı tamamlamak için başkalarının görüş alanına muhtacız; tek göz, yarım ağız, yarım yüz, yarım beyniniz; öteki bendir, çünkü beni tamamlıyor.” Böyle kitaplar okudukça iyi ki edebiyat var diyorum. Çünkü bir yazar çıkıp o güne kadar hiç alışık olmadığımız, hatta aklımızın bir köşesinden dahi geçiremediğimiz şeyleri bize anlatabiliyor. Bu kitap da o kitaplardan biri oldu benim için. Belki de bebekler annelerinin karınlarında her şeyi biliyorlardır. Zira Doğmamış Kristof şöyle diyor: “Evet doğum dedikleri bir kandırmaca, küçük yaşlı bir adam olarak öleceğim; kimse dokuz aydan fazla yaşamıyor, dokuz aylıkken ölüyoruz; gerisi ölüm çünkü gerisi unutuş.” Gözünüzü korkutmayın sevgili okurlar, edebiyatın tadını çıkarabileceğiniz bir roman bu. Klasik anlatıma biraz ara verin. Okuyun.
Doğmamış Kristof
Doğmamış KristofCarlos Fuentes · Can Yayınları · 202058 okunma
·
1,526 views
AkilliBidik okurunun profil resmi
Fuentes'in o deli kalemini ben de seviyorum. Siz de güzel, keyifli anlatmışsınız; "Doğmamış Kristof"u da aldım listeme... ;Kaleminize sağlık...
GökHan okurunun profil resmi
Kesinlikle beğenirsiniz, onun başka hangi kitabını önerirsiniz?
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.