"Canım İnsanlar! Sonunda, bana, bunu da yaptınız."" Artık Sevin olmadığına göre ve başka kimseyle konuşmak istemediğime göre, bu defter kaydetsin beni; dert ortağım olsun. "Kimseye söyleyemeden, içimde kaldı, kayboldu," dediğim düşüncelerin, duyguların aynası olsun. Kimse dinlemiyorsa beni -ya da istediğim gibi dinlemiyorsa- günlük tutmaktan başka çare kalmıyor. Canım İnsanlar! Sonunda, bana, bunu da yaptınız."
Bu cümle ile başlıyor günlükleri.. Ancak Oğuz Atay'ın güncelerinden oluşan bu esere tam günlük diyemeyiz kanımca..
Günlüklerinde çoğunlukla yazmış olduğu Tehlikeli Oyunlar, Tutunamayanlar, Korkuyu Beklerken ( Babaya Mektup) Eylembilim,
Bir Bilim Adamının Romanı, Oyunlarla Yaşayanlar eserlerindeki baş karekterleri oluşturma ve oyunların tasarıları, taslakları mevcut..
Bazı okurlar yazarı tanımak, anlamak için günlüklerini başlangıç eseri okumayı tercih ederler. Ama bu anlayış Oğuz Atay'ın günlükleri için gerçerli değil benim görüşüme göre.. yukarıda anlattığım nedenden dolayı..
Oğuz Atay bilindiği üzere klasik roman yazarlarından çok farklı bir kategoride bir yazar.. Romanlarında olay bütünlüğü yok..
Nasıl demişti günlüğüne .. “Konuşur gibi yazmak ve yazar gibi konuşmak.
...
İkincisi bir maniyer elbette. Fakat öyle bir tadı var ki iyi yapılırsa, insan pek bir şey anlamasa da bir şeyler sezebilir. Uzun ve karmaşık cümleler. Düşünürken, cümle haline getirmeden önce, insan, çok karmaşık ve birbirine nasıl bağlandığı belirsiz uzun cümlelerle düşünüyor.”
maniyer : İçten gelen bir tavır olmayıp, bilinçle tasarlanarak takınılmış olan. -Üslûp-
Farklı bir üslupla yazdığı için Onunla tanışmak isteyenler bence ilk olarak " Korku Beklerken ardından Tehlikeli Oyunlar ardından Tutunamayanlar şeklinde olmalı ve öncelikle tamamlanmış eserler okunmalı sonrasında Günlükler ve diğer eserleri olabilir.
Zaten ilk Korkuyu Beklerken okunduğunda iki seçenek var: Yazarı ya severseniz ya da sevemezsiniz. Ona göre devam edersiniz.
Günlüklerinde de eserlerinin alt pasajları var çoğunlukla..
Oğuz Atay anlaşılmadığında anlaşılamayacağından kendisinin de Tutunamsyan olduğunu anlatıyor.
"Doğru ya , sanat eseri ile insan, yaşar mı bir insanla yaşadığı gibi ..
Bilmedi ki ben her şeyi hem görüyor, hem de ümitsizce öyle olmadığının söylenmesini bekliyordum. Şimdi yalnızlığımı ve çaresizliğimi daha iyi görüyorum."
""Bana dayanılmaz gelen acı ümitler içindeydim. Bütün mesele bu imkansızlığı görmekse, ben onu hiç yaşamadan da biliyordum.""
""İnsanlarımız ve bizim onlarla ilişkimiz.
.. Ben hep kendimi onlarla yakın ilişkiler kurmuş bir insan olarak düşünürüm. Sonra, arkamdan olmadık düşmanca, hissiz, soğuk ve kötüleyici sözler edildiğini duyarım.
Bu birliği - bana karşı bu davranış birliğini - nasıl kurarlar acaba?
Hangi noktada birleşirler? Aralarında iyi bir izlenim edinmiş olanlar yok mudur? Nasıl başlarlar insanın arkasından çekiştirmeye sonra? Nasıl cesaret ederler?""
Günlüklerinin bir bölümünde Türk romancılığının sorunlarını anlatıyor. Bir bölümünde de Hâlid Ziya Uşaklıgil ve Kemal Tahir in romancılığı üzerine görüşlerini bildiriyor.
Oğuz Atay severler eminim Günlüklerini de okumak isteyeceklerdir. Okuma listesinde olanlara şimdiden iyi okumalar dilerim.
"Herkes kendinden o kadar memnundur ki, bütün endişesi esnaflığını nasıl sürdürebileceğidir, dükkanda mallar eksik olmasın, reklam da iyi yapılsın yeter. Bu mal, köylünün sefaleti, işçinin direnmesi, ya da küçük burjuva aydının bunalımı olabilir farketmez. Esnaf ve tezgahtar için bütün mallar satılabildiği ölçede makbuldur."
Buraya kadar okuyanlara gerçekten çok teşekkür ederim.
Kitaplarla kalınız